30 yıldır ağaca can ve ses veriyor

İSTANBUL – Her türden ağacı işleyerek bağlamaya dönüştüren Erol Yılmaz, aşkla yaptığı bu işi "müzik aletine can vermek" olarak tanımlıyor. Bunun zorlu işlemler sonrası geliştiğini dile getiren Yılmaz, "Bağlamalar son haliyle çıktıktan sonra o doğru sesi alıyorsam rahatlıyorum" dedi.

KÜLTÜR - SANAT - 13-02-2019 11:35

Erol Yılmaz, İstanbul'un Şişli ilçesine bağlı Okmeydanı'ndaki atölyesinde ağaca ses, dil veriyor. Yılmaz, 30 yıldır ham haliyle gelen ağaçları bağlamaya dönüştürüyor. Aile mesleği olarak bu işi öğrenen Yılmaz, zamanla bu işle arasında aşk bağı oluşuyor. Uzun ve ciddi işçilik isteyen bağlamaya hayat veren Yılmaz’ın ürettiği sazlar ise Türkiye ve Avrupa’nın birçok yerinden talep ediliyor.

Okmeydanı’ndaki atölyesine misafir olduğumuz Yılmaz hikayesini anlattı.

1973 yılından bu yana aile mesleği olarak saz ürettiklerini söyleyen Yılmaz, işe başlama hikayesini “Yaptığımız her bağlama diğerinden iyi oldu ki bugünlere kadar gelebildik. İşimi severek yapıyorum. Erzincanlıyım. 1980 yılında bu işe çırak olarak başladım. Ağabeyimden devraldım. İnşaat işi, otomobil tamirciliği gibi pek çok iş yaptım ama hiçbiri bana göre değildi. Kendi kültürüme sahip çıkarak bu işi yapmaya karar verdim” sözleriyle anlattı.

Atölyede ürettikleri sazın teknesine şekil verildikten sonra aşama aşama ince işçilik istenen kısımların diğer çalışma arkadaşları tarafından yapıldığını belirten Yılmaz, “Sazın teknesine şekil veriliyor. Gebze’de de atölyemiz var. Orada sazın tüm parçaları birleştiriliyor. Sap, kapak ve kafes dediğimiz kısımları takılıyor. İnceltilerek zımpara yapılıyor. Cilaya girdikten sonra tekrar bana geliyor. Burada tel ve perdelerini yaparak burgularını takıyorum. Teller takıldıktan sonra ise akort yapılıyor. Eğer istediğimiz gibiyse artık satış yerine gidiyor” dedi.

‘HER YERDEN TALEP VAR’

Sazın ham maddesi geldikten sonra uzun ve meşakkatli bir süreçten geçtiğini dile getiren Yılmaz, atölyede kullanılan malzemelerin birçoğunun da Avrupa’dan geldiği bilgisini vererek, “ İthal ağaçlarımız yurtdışından geliyor. Türkiye’nin pek çok yerinden gelen ağaçlar da var. Gül, pelesenk ağacı, ladin… Ardıç ağacı saz için en çok kullandığımız ağaç türü. Sahnede performansı çok iyidir. Bağlamaları genelde hocalar öğrencileri için talep ediyor ve bizden alıyor. Avrupa’ya, Anadolu’ya gidiyor. Yüksekova’dan çok talep var. İran ve Irak’a da gidiyor” diye belirtti.

‘EN UFAK HATA TEKRAR TEKRAR YAPILMAYI GEREKTİRİR’

Atölyede toplam 6 kişinin çalıştığını ve hepsinin farklı görevi olduğunu kaydeden Yılmaz, günde 10 saat çalıştıkları işin güzel yanlarının yanı sıra zorluklarının da olduğunu söyledi. Yılmaz devamla ortaya iyi bir ürünün çıkabilmesi adına dikkat edilmesi gerekenleri ise şöyle sıraladı: “Bağlamada en ufak bir hata yaparsanız tüm işlemlerin tekrar tekrar yapılması gerekir. Bağlamanın burguları iyi olmazsa sahnede akort kaçırabiliyor. Perde bizim için çok önemli. Ona en çok dikkat ediyoruz. Tellerin iyi olması lazım. Kullanılması gerekenler de piramit tel dediğimiz teller.

‘MALZEMELERE ZAM GELDİKÇE ÜRETİME YANSIYOR’

Yaşanan krizle birlikte malzemelerin temini konusunda maddi zorluklar yaşadıklarını da sözlerine ekleyen Yılmaz, “Dolar arttıkça malzemeleri almakta güçlük çekiyoruz. Alacağımız ağaçlar, teller, cihazlarımız çok pahalıya geliyor. Krizin sonuçları bu açıdan bize olumsuz yansıyor. Bunu da müşteriye anlatamıyoruz. Kriz büyük sıkıntı. Burada yaptığımız her iş 6 kişiye bölüşülüyor. Atölyenin kirası, vergisi, malzemesi var. Bunu zar zor karşılıyoruz. Malzemelere zam geldikçe üretimin kendisine de yansıyor. İyi bir bağlamada işçilik ve malzemelerin kalitesi bir bütün olmak zorunda. O yüzden zam da gelse almak zorundayız” ifadesinde bulundu.

'HER BAĞLAMA BİR ÖNCEKİNDEN İYİ OLMALI'

Yaptıkları işin ciddi bir emek sürecinden geçtiğine değinen Yılmaz şöyle devam etti:“İşçilik iyi olacak ki performansı da o kadar iyi olsun. Müzik aletine bir nevi can veriyorsun. Sabır isteyen bir iş. Bağlamalar çıktıktan sonra o sesi alıyorsam rahatlıyorum. Yaptığım emeğe değsin istiyorum. Emeğimizin karşılığı almak istiyoruz. Yaptığımız bağlamanın bir diğerinden daha iyi olması lazım ki ilerleyelim.”

Bir sazın iyi kullanılması halinde 3 ila 5 yıl arasında dayanabileceğini söyleyen Yılmaz, bakımının yapılarak tellerinin de ayda bir değişmesi gerektiğini vurguladı.

‘AĞACIN DİLİNDEN ANLAMAK LAZIM’

Atölyede yıldır çalışan ve sazın tekne bölümünü yapan işçilerden Bülent Aslan da, yaptığı işe ilişkin şu bilgileri paylaştı: “Toplamda 19 yıldır bu işi yapıyorum. Genelde ardıç ağacından bağlama yapıyoruz. Sipariş geldikçe de diğer ağaç türlerinden bağlama üretiyoruz. Sazın ilk malzemesi benden çıkıyor. Benim işim teknesini yapıp bırakmak ve yapımı yaklaşık 2 saat sürüyor. 45-50 dakika teknenin zımparası yapılıyor. Komple çıtalar dizildikten sonra 45 dakika da teknenin yapıştırılması gerçekleşiyor. Hem emek hem de dikkat isteyen bir iş. Öncelikle ağacın dilinden anlamak lazım. Çünkü her çıta her kütüğün kumaşı ayrı. Bazı ağaçlar var çok kolay, bazıları çok zor. Çıtaların eğilmesi için saf su ile ıslatarak makine kalıbına koyuyoruz. Kırılmasını engellemek için su kullanıyoruz çünkü ağaç yaş iken eğilir. Belirli bir tempoda eğmemiz lazım yoksa kırılır. Dut ağaçları daha kolay eğiliyor ama ardıç ağacı riskli. Çıtaların şekil alması için yarım saat bekletiyoruz. Sonrasında da o çıtaları belli ölçümler sonucunda sazın teknesine yerleştiriyorum.”

TOZLU VE GÜRÜLTÜLÜ ORTAM

Yaptığı işin zorluğunun sadece tozlu ve gürültülü ortamda çalışmak olduğunu da dile getiren Aslan, “Onun dışında işimi severek yapıyorum. Günde 9 saat çalışıyorum. Ürün ortaya çıktıktan sonra verilen emek paha biçilemez ama emeğimin karşılığını da alabildiğimi düşünüyorum. Geçinme noktasında hepimiz zorlanıyoruz. Bunun nedenleri de ortada” diye ifade etti.

‘MAAŞ 10 BİN DE ALSANIZ YETMEZ’

Atölyede 8 yıldır çalışan bir diğer işçilerden İsmail Demirtaş ise saz işine baba mesleği olarak başladığını söyledi. Sazın cilalanmış halinden sonra parlatma işlemlerini yaptığını belirten Demirtaş, gün boyu ayakta çalışmaktan kaynaklı fiziksel bir yorgunluk hissettiğini dile getirdi. Demirtaş, “Ortalama bir sazı yaklaşık 45 dakikada bitiriyorum. Günde 20 saz yapıyorum” dedi. Krizden etkilenen işçilerden biri olduğuna vurgu yapan Demirtaş son olarak,“Maaşlı çalışan işçileriz. Maaş 10 bin de alsanız yetmez bu koşullarda. Ekonomisi bozuk ülkeler arasındayız. Bunun en büyük yansıması da işçilere. Açlık ve yoksulluk sınırının ne kadar olduğunu biliyoruz” ifadesinde bulundu.

 

               

  MA / Necla Demir

Günün Diğer Haberleri