AKP ve saray'ın başlattığı ve bugüne kadar pek çok canın yitimine neden olan savaş, Lice, Varto, Silvan ve son olarak da Yüksekova ve Cizre saldırılarıyla sivil halka yönelmiş bulunuyor. Yüksekova’da sokağa çıkma yasağı ilanının ardından şehre giren özel komando birlikleri tarafından evlere ağır silahlarla saldırılmış, alınan bilgilere göre sivil kayıplar olmuş, ayrıca çok sayıda yaralının hastaneye kaldırılmasına engel olunmuştur. Sivil toplum örgütlerinin ve milletvekili heyetlerinin ilçeye girişleri engellenmiş, haberleşme imkanları sınırlandırılmıştır.
20 Temmuz tarihinde Suruç ta 33 sivil barış yanlısı insanın ölümü ile sonuçlanan İŞİD eliyle gerçekleştirilen katliam ile başlatılan süreç , 90 lı yılları aratmayan bir süreklilikle devam ediyor. Askeri güvenlik bölgesi ilanları ve halka yönelik silahlı saldırılar, halkı göçe zorlamak amaçlıdır. Türkiye’yi ağır bir savaş ortamına sürükleyen AKP, şimdi de halkın siyasal olan özyönetim talebini ve iradesini bahane ve kriminalize ederek halka savaş açmıştır. Seçilmiş siyasetçiler ve yerel yöneticiler kelepçe vurularak tutuklanmakta, kadın siyasetçiler cinsiyetçi uygulamalara maruz kalmakta, Ekin Wan örneğinde görüldüğü gibi kadın cenazeleri cinsiyetçi bir intikamın hedefi olmaktadır.
Ayrıca 7 Haziran ertesinde başlayan gözaltı operasyonlarında 26 Ağustos 2015 tarihine dek 1.632 kişi gözaltına alınmış, 298 kişi de tutuklanmış, gözaltında işkence ve kötü muameleler 90lı yılları aratmayacak şekilde yeniden yaşanmaya başlamıştır.
Her gün yeni bir ölüme şiddet olayına saldırıya uyanan ülkemizde önceki gün ilimizde iki polis hayatını kaybederken, Silopi de üç genç katledilmiştir. Sürüklendiğimiz bu kaos ortamında ülkemizdeki her ölümden aynı acıyı duyuyoruz. Dökülen kandan menfaat umanlar toplumsal barışımıza kastedenler halk nezdinde gerekli cevabı alacaklardır. Halkın iradesine saygı duyulmadan, siyasi rant ve kendi menfaatleri uğruna halk çocuklarının ölüme gönderilmesine, bütün ölümlere dur demek zamanıdır.
7 Haziranda Halkın sandığa yansıyan iradesi yok sayılarak, kaos ve savaş ortamı yaratılarak 1 Kasımda yeni bir seçim kararı alınmıştır. Toplumsal barışımızın tüm seçim sonuçlarından çok daha önemli olduğunu burdan bir kez daha vurguluyoruz. Halkımız bu savaşın gerçek sebebini gayet iyi bilmektedir. Bu savaştan beslenen herkes halkımızın savaşı durdurma iradesi karşısında duramayacaktır. Halkın haklı sesini kanla ve şiddetle hiç kimse kapatamaz. Vatan müdafaası adı altında siyasi çıkarları uğruna çıkarılan bu savaşta hiç bir insanın ölümüne sessiz kalmayacağız.
Kendi iktidarlarını savaş siyaseti ile sağlamlaştırmaya çalışanlar, bu kirli siyasi hesaplarını Urfa'da da sürdürmeye çalışmaktadırlar. Can kayıplarını oya dönüştürme beklentisi içerisinde olanlar ne ilimizde ne de ülkemizde emellerine ulaşamayacaklardır. Savaştan rant umanlar bu kirli hesaplarının altında ezileceklerdir. Çünkü hiç bir koltuk ve siyesi rant İnsan hayatından daha değerli değildir.
Bizler HDP olarak inadına barışın ve kardeşliğin sözcüsü ve temsilcisi olacağımızı yineliyoruz. Halkımızın barış ve kardeşlik taleplerinin sözcüsü olmaya devam edeceğiz.
Bir kez daha vurguluyoruz ki; barış seçimden önemlidir. Barış mücadelesi partimizin önündeki en acil gündemdir. “Sonuna kadar savaş” diyen Saray’a karşı, “sonuna kadar barış” diyoruz.
HDP URFA İL ÖRGÜTÜ