HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Dış İlişkiler Başkanı Mehmet Eşin, Filistin'de başlayan işgal rejiminin müsebbibi olan Balfour Deklarasyonu'nun aynı zamanda tüm ümmet coğrafyasında yaşanan acıların da başlangıcı olduğunu söyledi.
Filistin'de Yahudi yerleşimcilerin yerleştirilmesine ve 2'inci Dünya Savaşı'nın ardından siyonist işgal rejiminin kurulmasına ön ayak olan Balfour Deklarasyonunu ile ilgili İLKHA muhabirine konuşan HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Dış İlişkiler Başkanı Mehmet Eşin, batılı ülkelerin desteğiyle siyonist işgal rejimini kuruluşu, günümüzdeki durumu ve geleceği, Birleşmiş Milletler'in işgal rejimine yönelik pozitif ayrımcılığı, Filistin Direniş Cephesi'nin işgalcilere geri adım attırmasına ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.
2 Kasım 1917'de İngiltere'nin savaş kabinesinde dış işleri bakanı olarak görev yapan Arthur Balfour'un siyonizm’in öncülerinden Lord Rothschild’e bir mektup yazarak, Filistin'de kurmak istedikleri devlet için destek beklediklerini, ardından gelen cevapla taleplerinin kabul edildiğini hatırlatan Eşin, 67 kelimeden oluşan mektubun ardından siyasi ve askeri gelişmelerle birlikte Filistin'de siyonist bir işgal devletinin kurulması için temel atıldığını ifade etti.
"Siyonist rejimin kurulması için o dönemde Filistin'de hâkim olan Osmanlı devletinin yıkılması gerekiyordu"
Balfour Deklarasyonu ve Sykes Picot Antlaşmasının birbirlerinin devamı olduğunu hatırlatan Eşin, "Yahudi kongresi ile birlikte Filistin'de siyonist bir devletin kurulacağı açıklanıyor. Bunun kurulması için çok dakik işleyen plan ve projeler hazırlanıyor. Bunların ekonomik, siyasi, askeri ve uluslararası bir boyutu Yahudilerin kendi içlerinde hazırlanan bir plan ve projeler hazırlanıyor. Filistin'de Yahudi devleti kurulması için o dönemde orada hâkim olan Osmanlı devletinin yıkılması, parçalanması gerekiyordu. Sykes Picot Anlaşması ile birlikte 1917'de Osmanlı devleti parçalanıyor, bölünüyor. Dünya genelinde parayı elinde tutan uluslararası tefeci olan Yahudi aileler var. Bu ailelerden bir tanesi Lord Rothschild ailesidir ve hala öyledir. Rothschild ailesi, dünyanın en zengin ailelerinden olup Siyonizm'i destekleyen, onlara ekonomik destek sağlayan finansmanlardan bir tanesidir. O dönemlerde, İngiltere savaşta olduğundan dolayı onlara çok yüklü miktarda para yardımı sağlıyor. Bunun karşılığında İngiltere'den Filistin topraklarında bir Yahudi siyonist bir devletin kurulması için söz alıyorlar." dedi.
Ümmet coğrafyasında yaşanan acıların sebebi Balfour Deklarasyonu'dur
İşgal rejiminin sadece Filistinliler için katliamın ve acının başlangıcı olmadığını, tüm ümmet coğrafyası için acı getirdiğini belirten Eşin, "Şu anda Suriye, Türkiye, Irak, Mısır, Somali, Sudan ve tüm İslam coğrafyasında yaşananların sebebi Balfour Deklarasyonu'dur. İşgal rejiminin kurulmasıyla birlikte ümmet coğrafyası rahat yüzü görmedi. Yahudi devletinin kurulması için yazılan mektubu dönemin ABD Başkanı Woodrow Wilson kabul ediyor. Aynı zamanda o dönemde Filistin, Suriye, Irak toprakları İngiliz Mandası hâkimiyeti altındaydı. İngiliz Mandası'nın başına da bir siyonist getiriliyor. Burada askeri, ekonomik, siyasi açıdan adım adım Yahudi devletinin kurulmasının temelleri atılıyor. Bu süreçte Filistinliler topraklarından çıkarılıyor, sürgünler işkenceler başlıyor. En sonunda İngilizler 'burada siyonist devlet kendi hayatını devam ettirebilir' kanaatine varınca da o topraklardan çekiliyorlar ve siyonist devlet de kuruluyor." diye konuştu.
"Birleşmiş Milletler bu haliyle dünya barışına katkı sağlayamaz"
Eşin, "Filistin topraklarında bir siyonist rejimim kurulması İngiltere'nin, batının çıkarlarıyla uyumluydu. Bu destek sadece Balfour Deklarasyonu ile değil günümüzde de hala devam ediyor. Tüm küfür cephesi hala ekonomik, askeri, siyasi olarak siyonistlere destek veriyor. Bunca katliama, işgale rağmen Birleşmiş Milletlerden siyonist rejim aleyhine tek bir madde, tek bir karar çıkmamıştır. Geçen hafta Birleşmiş Milletler kürsüsünden insan hakları örgütünün siyonistlerin Filistinlilere yönelik zulümleri anlatan bir rapor vardı. Birleşmiş Milletlerin daimi temsilcisi BM kürsüsünden söz konusu raporu yırttı. Eğer BM kendisine karşı yapılan bu saygısızlığa, küstahlığa cevap veremiyorsa Filistin halkının haklarını savunma noktasında, öte yandan dünyaya adalet, huzur, istikrar ve barış getirmesi noktasında yapabileceği bir şey yoktur. Siyonist rejim de bu desteği hala İngiltere, Amerika ve tüm batı cephesinden almaya devam ediyor." şeklinde konuştu.
"Direniş cephesinin güçlenmesi Filistin topraklarının işgalden kurtulmasına öncülük edecektir"
Daha önce Filistin halkının sahipsiz olduğunu vurgulayan Eşin, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
Her ne kadar diğer Arap ülkeleri ve İslam ülkeleri Filistin'i savunsalar da istenilen manada savunamıyordu. Yerine göre ihanetler, siyonist rejim ve batı ile işbirlikleri oluyor ve hala devam ediyor. Dolayısıyla Filistin halkı gerçek manada kendilerini koruyacak veya topraklarını siyonist rejimin işgalinden kurtaracak bir hareketten yoksundu. Elhamdülillah son dönemde ciddi manada siyonist rejimi sersemleten, gerileten, uykusunu kaçıran, hatta birçok şeytani planı akim bırakacak güçlü bir direniş var. Bu direniş olmasaydı Mescid-i Aksa başta olmak üzere Kudüs topraklarının tamamı işgal edilmiş olacaktı. Elhamdülillah direniş her geçen gün değişiyor, ilerliyor, kendisini günün şartlarına göre güncelliyor. Özellikle askeri noktada ulaştığı başarı siyonist rejimi geriletmektedir. Geçen aylarda Mescid- Aksa'ya yönelik Yahudi işgalini 'Seyful Kudüs' adıyla başlatılan harekât önledi. Bundan sonra direniş daha da güçlenirse Filistin topraklarının işgalden kurtarma noktasında daha büyük işler başaracaktır. Esasen siyonist rejimi korkutan da bu direniştir. İnşallah bundan sonra da direniş üzerine düşeni yapmaya devam edecektir.
"Müslümanların gücünün birleşmesiyle siyonist işgal rejim bitecektir"
Seyful Kudüs operasyonu ile bölgede dengelerin değiştiğini ifade eden Eşin, son olarak şu ifadeleri kullandı:
"Siyonist rejim gerilese de arkasında büyük yıkım, büyük katliamlar ve büyük bedeller bırakarak geri çekiliyor. Artık şu anda olabilecek bir savaş sadece Filistin topraklarında değil Yahudilerin yaşadığı bölgelere de sıçrayacaktır. Amerika eskisi gibi güçlü değildir. İstediğini yaptıran, her söylediğini yerine getiren bir devlet değildir. Temennimiz bu aşamadan sonra ibrenin Müslümanların, direnişin lehine dönmesidir. Bu aşamadan sonra siyonist rejimin yıkılıp özgür bir Filistin ihtimalini uzak görmüyoruz. İnşallah ümmetin katkılarıyla, Müslümanların gücünün birleşmesiyle siyonist işgal rejim bitecektir. Çünkü bu topraklara ait değildir. Burada uzun süre kalması da mümkün değildir.
Hibya Haber Ajansı