Partilerin 3’te 1’inin ittifaklar içerisinde yer almışken 3’te 2’sinin herhangi bir ittifakta yer almadığına işaret eden HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, “Başka ittifaklar ortaya çıkabilir” dedi.
HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Konya’da yayın yapan Kanal 42 TV’de gündeme dair değerlendirmelerde bulundu, sorunlara ilişkin çözüm önerileri sundu.
Yapıcıoğlu, ekonomi başlığı başta olmak üzere; enerji ve akaryakıt fiyatlarındaki artış, gelir dağılımındaki adaletsizlik, vergi indirimi, Parlamenter ve Başkanlık sistemi, erken seçim ve ittifaklar konusunda açıklamalarda bulundu.
Zorunlu ihtiyaç maddelerinin vergiden arındırılması gerektiğinin altını çizen Yapıcıoğlu, “Çok kazanan çok, az kazanan ise az vergi versin!” çağrısında bulundu.
Enerji ve akaryakıt fiyatlarındaki artışlara dair açıklama yapan Yapıcıoğlu, bu duruma mutlaka bir çözümün bulunması gerektiğini kaydetti.
Güçlendirilmiş parlamenter sistem için bir araya gelen 6 siyasi parti için de değerlendirmelerde bulunan Yapıcıoğlu, “Ne parlamenter ne de Başkanlık sistemi bir tabu değildir” dedi.
Erken seçim ve ittifaklar konusuna da açıklık getiren Yapıcıoğlu, HÜDA PAR’ın henüz bir ittifakta yer almadığını hatırlatarak erken seçimin de mümkün olabileceğini kaydetti.
Yapıcıoğlu’nun, Kanal 42 TV’ye verdiği röportajın tamamı:
“Ülkenin birinci gündemi ekonomi”
Vatandaşların en temel problemi ne?
"Son aylarda ülkenin birinci gündeminin ekonomi olduğunu söyleyebilirim. Vatandaşın işsizlik, hayat pahalılığı, enflasyon, maaşlar, ithalat-ihracat gibi birçok iktisadi başlıklar memleketin gündeminde. Yıl başıyla birlikte elektrik faturaları hemen herkesin gündeminde. Yaptığımız esnaf ziyaretlerinde elektrik faturalarını sorduğum esnaf 100’de 100 ila 200 arasında faturalarında kabarma olduğunu dile getiriyorlar. Esnaf yaz ayıyla birlikte kullanacağı elektronik malzemeden mütevellit faturalarının daha da yüksek geleceğini bu yüzden soğuk ve sıcak su diye su satacaklarını her iki su fiyatının da ayrı olabileceğini söylüyor.
“Zorunlu ihtiyaç maddeleri vergiden arındırmalıdır”
Vatandaş eski Türkiye’ye geri dönüşün olduğunu söylemeye başladı. Siz bunu nasıl değerlendirirsiniz?
Elektrik başta olmak üzere enerji fiyatlarındaki artış sıkıntı oluşturdu. Akaryakıt fiyatları artmaya başladığı zamanlar bazı akaryakıt satışı yapanlar satış miktarında pek azalma olmadığını söylediler. Geçtiğimiz gün yine akaryakıt satışı yapanlar akaryakıt satışında düşüş olduğunu dile getirdiler. Akaryakıt fiyatı bu kadar artınca vatandaş küçük bir işini görmek için kendi aracını kullanmakta tereddüt yaşıyor. Çünkü akaryakıt masrafı hemen hemen 3 katı artmış durumda. Aynı şekilde elektrik tüketiminde insanlar her ne kadar tasarrufa da gitse gelen elektrik faturası can yakıyor. Buna mutlaka bir çözüm bulunmalı.
Biz çözüm önerilerimizi en baştan beri söylüyoruz. Hatta parti programımızda bu çözümler yer alıyor. Diyoruz ki zorunlu ihtiyaç maddeleri yani yeme-içme, giyinme, barınma başta olmak üzere vergiden arındırmalıdırlar. Sadece bir kısım gıda maddelerinden KDV indirimi yetmez. Biz diyoruz ki bir insanın hayatını idame ettirebilmesi için kullandığı maddelerin tamamından vergi arındırılsın. Vatandaş bir gelir elde ederken ondan vergi alınırsa bunun üstüne de vatandaş para harcarken de vergi alınırsa bu özellikle dar gelirlileri ciddi sıkıntıya sokuyor. Bu ülkede küçük çocuklardan bile vergi alınıyor. Nasıl? Çocuk harçlığıyla kantinden alışveriş yaptığında her şeyden habersiz aldığı üründen vergi alınıyor. Çocuk babasının kendisine verdiği harçlığı devletle paylaşmıştır. Yine bir dilenci karnını doyurmak için aldığı sadakayı harcarken vergi vermiş olur. O yüzden diyoruz ki Türkiye’de dolaylı yollardan alınan vergiler toplam vergilerin 3’te 2’sidir. Bu durum gelir dağılımındaki adaletsizliği artıran bir şeydir. Bu yanlıştır. Çok kazanan kâğıt üzerinde vergi veriyor ama farklıca muhasebe oyunlarıyla vergiden kaçabiliyor. Sabit maaşlı çalışanlar ise hem kazanırken hem de harcarken vergi veriyorlar. Bu da vergi yükünün gariplerin, dar gelirlilerin sırtında olması anlamına geliyor. Bu politika 1983 yılından beri KDV’nin çıktığından bu yana sürekli dolaylı vergilerin payı artmıştır. Bunun mutlaka değişmesi lazım. Biz diyoruz ki gerçekten çok kazanan çok, az kazanan ise az vergi versin. Ama günümüzdeki vergi sistemi böyle değil.
“Siyaset, vatandaşın bir sıkıntısı varsa onu görmek ve o sıkıntılara çareler aramak için vardır”
Siyasi partilerin son zamanlardaki zamların müsebbibi olarak birbirlerini suçlamaları hakkında ne dersiniz?
Rabbimiz, ‘Neden yapmadığınız şeyleri söyler durursunuz?’ der. Hiç kimse yapmadığı bir şeyi söylemez. Yani siz bir şeyi yapıyorsanız kendinizden sonra başkasına da bir çıkış yolu olarak o yaptığınız şeyi önerebilirsiniz. Ama yapmadığınız ya da yapmayacağınız şeyi bir başkasına önerirseniz sözlerinizin inandırıcılığı olmaz ve belki az önce söylediğim ilahi hitapla da karşı karşıya kalırsınız. Vatandaş gerçekten zor durumda bunu görmek lazım. Vatandaşın bu içinde bulunduğu zor durumu farklıca yöntemlerle hafife almak ve vatandaşın derdine tuz-biber ekmek kimseye bir şey kazandırmaz. Şunu da unutmamak lazım. Belli bir standardı yakalamış olan insanlar o standardın altına düştüğü zaman acı ve sorun yaşarlar. Bu millet geçmişte zor savaş zamanlarında kuru ekmek ya da sadece hoşaf yedi. Allah mecbur etmesin bu millet yine aynı zorluklarla paylaşarak sabrederek hayata tutunur. Ama gelir dağılımının adaletsiz olduğu bir yerde bir kişinin bolluk içinde diğeri de kuru ekmeğe talim olursa bu sosyal patlamalara neden olur.
Siyaset, vatandaşın bir sıkıntısı varsa onu görmek ve o sıkıntılara çareler aramak için vardır. İktidar ve muhalefete söylüyorum; eğer siz iktidarsanız icra makamındasınızdır. Mutlaka vatandaşın sıkıntılarını giderecek adımlar atmalısınız. Eğer siz muhalefetteyseniz, vatandaşın sıkıntılarının nasıl aşılacağına dair yol göstermeniz lazım. Herkes kendi üstüne düşeni yapmalı. Biz bir muhalefet partisi olarak hükümetin yanlış adımlarını söylüyoruz ve bu adımlar yerine hangi yönde adımlar atılması gerektiğini de söylüyoruz. Onun için diyoruz ki temel ihtiyaçlardan vergi alınmasın. Örneğin konut vergisi ilk evini alan kişiden alınmasın. Konut bir ihtiyaçtır. Ama kişi ikinci, üçüncü evini alırsa bunlardan vergi alınıyorsa bu ayrı bir şey. İşte biz bu konularda yol gösteriyoruz. Mesela diyoruz ki servetten vergi alabilirsiniz. Birikim yapmış olan ya da gelir elde eden insanların kendi ihtiyacına yeter gelirin üstünden vergi alınsın. Asgari ücretin vergi dışı bırakılmasını biz 10 yıldır sürekli söylüyoruz daha yeni bu noktada bir adım atıldı. Ayrıca şimdi asgari ücrete iyi bir zam yapıldı. Yapılan zam daha vatandaşın cebine girmeden diğer yapılan zamlarla birlikte eridi gitti. Şu anda açlık sınırı yine asgari ücreti yakaladı. Vatandaşa verilen asgari ücret sadece onların gıdalarına yapacağı harcama kadardır. Ama o vatandaş bu maaşla; barınma, giyinme, ısınma, ulaşım, eğitim ve sağlık giderlerinin hepsini karşılamaya çalışıyor. Üstelik vatandaş bu giderlerini yaparken devlet bunlardan vergide alıyor. Bu yüzden tüm siyasi partilerin bu konuda ciddi ciddi düşünmesi ve bu konuda birlikte hareket etmesi lazım. Bir insanın geliri zorunlu ihtiyaçlarına yetiyorsa hatta yetmiyorsa üstüne üstlük aç adamdan vergi almak insanlık değildir. Bunun açıklanabilir bir tarafı yoktur. Geçmişte asgari ücretten vergi alınmamasını anayasal hükümlülük yapacaklarını söyleyen AK Parti, MHP, CHP ve HDP anlaşarak millete söz verdiler. Buyurun söz verdiğiniz yasayı çıkartın. Yarın bir gün hükümet ya da hükümetin bakış açısı değiştiğinde asgari ücretten vergi alınmasını savunamasın. Bu konuda vatandaş bizi kısmen duydu ama maalesef siyaset kurumu kulaklarını tıkadığı için duymuyor.
“Ne parlamenter ne de Başkanlık sistemi bir tabu değildir”
Güçlendirilmiş parlamenter sistem için bir araya gelen 6 siyasi parti için ne söylemek istersiniz?
Bir araya gelen siyasi partilerin kendi bileceği iş. Daha alt kademeden -başkan yardımcıları düzeyinde- görüşmeler yaptılar kendi aralarında oturdular konuştular. Neticede bir konuda ortaklaştılar. Birlikte çalışma yürütüyorlar. Bu tabii bir şeydir. Siyasetin doğasında bu vardır. Siyasi partilerin arasında diyalog olmalıdır. Bunun yanında herhangi bir diyaloğa farklı isimler takmak ya da olmaması gereken bir durummuş gibi göstermek doğru değildir. Bir siyasi parti kendine yakın gördüğü başka bir siyasi partiyle çalışmalar yürütebilir ya da bir konuda ortaklaştıkları meselelerde fikirleri birbirine uzak olan partilerde birbirleriyle çalışabilirler.
Parlamenter ve Başkanlık sistemiyle ilgili diyoruz ki ne başkanlık sistemi ne de parlamenter sistem Türkiye’yi uçurmaz ya da batırmaz. Yani biz her ikisini de abartılı buluyoruz. Yani biraz karikatürize ediliyor. Geçmişte başkanlık sistemiyle birlikte ‘Türkiye uçacak’ falan dediler. Şimdi tam tersini söylüyorlar ve ‘parlamenter sisteme dönüşten başka bir çare yok’ diyorlar. Başkanlık sisteminden önce parlamento cumhurbaşkanını seçiyordu. Geçmişte parlamenter seçim yüzünden birçok şey oldu ama bugün ki başkanlık sisteminin de çok iyi işlediği anlamına gelmesin. Bizimde bu konuda eleştirilerimiz var ama cumhurbaşkanının parlamento tarafından seçilmesi bütün dertlerin devası değildir. 367 krizinin üzerinden çok fazla zaman geçmedi. Meclis Cumhurbaşkanı seçti ama Anayasa Mahkemesi yeter sayısının eksikliğinden dolayı bir kriz yaşandı. Ondan sonra halkın yüzde 70’inin kararıyla Cumhurbaşkanı’nı halkın seçileceği kararı verildi. Bunu unutmamak lazım. Şimdi Cumhurbaşkanı’nı halk seçecekse ve parlamenter sistem olursa iki başlılık olur. Bunların kamuoyunda ciddi şekilde tartışılması lazım. Ne parlamenter ne de Başkanlık sistemi bir tabu değildir. Farklı sistemler de tartışılabilir. Siyaset bunun için vardır. Ama tartışırken karikatürize etmeden tartışırsak vatandaş daha doğru bilgilendirilmiş olur. Maalesef vatandaş da biraz kavgalı bir üslup istiyor.
“Başka ittifaklar ortaya çıkabilir”
3’ünci bir ittifak olur mu? HÜDA PAR’ın bir ittifak düşüncesi var mı?
3,4 ya da 5’inci ittifaklar olabilir. Bilindiği üzere seçime katılma yeterliliğine sahip 24 parti var. Bu 24 parti dışındaki partilerin ittifak yaparak seçime katılabilme durumu da var. Bunları üst üste kattığımızda belki de seçime katılacak partilerin sayısı 30’u 40’ı bulabilir. Şimdi Cumhur İttifakı’nda 3 Millet İttifakı’nda 4 parti bulunuyor. Hadi bunlara gizli destek veren partilerle birlikte 8-10 parti ittifakların içerisinde yer alıyor. Geriye seçime katılma yeterliliğine sahip 14 parti ve bunların dışında ittifak yöntemiyle seçime katılmak isteyen partiler kalıyor. Tüm bunları kattığınızda partilerin 3’te 1’i ittifaklar içerisinde yer almışken 3’te 2’si herhangi bir ittifakta yer aldığına dair bir açıklama yapmadı. Bunu zaman gösterecek.
Mevcut sistem partileri iki türlü ittifaka zorluyor. Mevcut Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde en fazla oy alan parti bile kendi adayını Cumhurbaşkanı seçtirebilmek için tek başına yüzde 50’yi aşamayacağı için yanına birilerini alıp onların desteğiyle Cumhurbaşkanlığı seçimlerine girmek gibi bir ihtiyaç içerisinde. Öte yandan yüzde 10’luk bir seçim barajı var. Gerçi bunun yüzde 7’ye inme durumu var ama yine bu barajdan dolayı kendisini bir ittifak içerisinde olmaya mecbur hisseden partiler olacak. Dolayısıyla başka ittifaklar ortaya çıkabilir. Yani herhangi bir parti bir ittifakın içerinde yer alıp almayacağı kararını kendisi verir. Biz HÜDA PAR olarak henüz böyle bir karar vermiş değiliz.
“Erken seçim mümkündür”
Erken seçim olabilir mi?
Erken seçim mümkündür. Ama güçlü bir ihtimal midir? Bunu zaman gösterecek. Bana göre erken seçimle ilgili tek bir ihtimal vardır. Bilindiği üzere kaç kez Cumhurbaşkanlığı yapılabilir tartışması vardı ve bu tartışmanın üstü çabuk kapatıldı. Geçen yıldan beridir bu konudaki gündemin seçime yakın ısınabileceğini söylüyorum. Eğer bu konu tekrar gündeme gelirse sayın Cumhurbaşkanı bir meşrutiyet tartışması olmasın diye kendi grubuna veya muhalefete seslenerek erken seçimi işaret edebilir. Çünkü anayasaya göre mevcut Cumhurbaşkanı ikinci dönemini tamamlamamışsa bir kez daha aday olabilir. Yani 2 kez Cumhurbaşkanlığı yapan birinin 3’üncü defa Cumhurbaşkanı olması için meclis kararıyla dönem bitmeden seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi gerekir. Böyle olursa Cumhurbaşkanı yeniden aday olabilir. Bundan dolayı erken seçim olabilir. Yoksa diğer şartlara baktığımızda; ekonomi bu haldeyken vatandaş da bu durumdan ciddi şekilde şikayetçiyken ve çok kısa sürede bu ekonominin kısa vadede düzelme ihtimali yokken zamana ihtiyacı olan hükümet halkın desteğinden de soyutlanmışken seçime gitmez. Siyaseten bunun çok mantığı yok. YSK tarafından adaylığı iptal edilebilme ihtimali varsa bile halkın ekonomi düzelmeden erken seçim olması ihtimali azdır."
Hibya Haber Ajansı