Sanayi devrimi sonrası sınıf ve katmanların oluşumu ile birlikte ideolojik farklılıklar da oluştu. Bir yanda burjuva ideolojisi ve kapitalizm, diğer yanda işçi sınıfı ideolojisi, ekonomik, siyasi, askeri, sosyal ve kültürel yapılanma ve sosyalizm pratikleri.
Sınıf kavgası en sert şekilde süregeldi.
Bugün için kapitalizm üstünlüğünü, bir anlamda alternatifsizliğini sürdürüyor. Kendi iç dinamikleri ile niteliksel değişim, dönüşümünü sağlayabiliyor. Adım adım sanayi devriminden dijital döneme geçiliyor.
Dijital ekonomi, dijital teknoloji hayatımıza girdi ve belirleyici olmaya başladı.
Tüm bunlar şunun için önemli: Bu yenilenme üretimde işçi sınıfını geri plana itti. İşçi sınıfı adım adım önemini yitiriyor. İşçi sınıfının hatta klasik burjuva patronlarının üretim üzerindeki etkisi azalırken iletişim ve bilişimde yeni patronlar söz sahibi olmaya başladı. Beden ve kol gücünün yerini beyinsel güç alıyor. Bilgi ve para, yeni dijital şirketlerde toplanmaktadır. Aşağıdaki şirketler 2023 yılının en parlak şirketleri:
"Amazon: 299,3 milyar dolar,
Apple:297,5 milyar dolar,
Google: 281,4 milyar dolar,
Microsoft: 191,6 milyar dolar,
Walmart: 113,8 milyar dolar,
Samsung: 99,7 milyar dolar,
ICBC: 69,5 milyar dolar
Verizon: 67,4 milyar dolar
Tesla: 66,2 milyar dolar
TikTok: 65,7 milyar dolar"
Dikkat edilirse hemen hemen tümü, dijital alanda faaliyet sürdüren şirketlerdir.
Yukarıda değindiğimiz gibi bilgi, teknoloji, yenilikler ve para bu şirketlerde toplanmaktadır. Bu şirketlerin patronları ve çalışanları seçkin, yaratıcı insanlardır. Bilgisayar, yazılım, yapay zeka, iletişim/internet, ulaşım, hizmet, eğlence alanlarında insanlığı muazzam etkiliyorlar.
Bilgiyi ve parayı elinde bulunduran bu insanların gelecekte her alanda söz ve karar sahibi olmayacağını kim garanti edebilir?
İnsanlık yeni dönüşümlere gebe...
Görüldüğü gibi karşımızda ne klasik anlamda burjuvazi, ne de yanımızda, önümüzde bize öncülük edecek klasik işçi sınıfı var. Gelir durumunun son derece bozuk olduğu, nitelikli ve dünyalı olmayan milyarlarca insan ve az sayıda iyi eğitim almış yaratıcı, zeki, dünyalı, aydın bir azınlık var. Bu azınlık her alanda söz ve karar sahibi olma yolunda hızla ilerliyor.
Gelişmelere bu çerçeveden bakınca Türkiye'de ilerici, yenilikçi olması gereken muhalefet, aydın ve sol/sosyalist, "sosyal demokrat" kesimin durumu hiç de iç açıcı değil.
---Kendini "ortanın solu" veya "sosyal demokrat parti" olarak tanımlayan CHP, "değişim" diyor ancak tarihi ile yüzleşip ideolojik kodlarından kopamıyor. Çok partili sisteme geçtikten sonra CHP, seçimlerde Ecevit ve Erdal İnönü döneminde başarılı olmuştur. Ecevit'in göreceli de olsa 12 Mart Askeri Darbesi'ne karşı çıkması, "toprak işleyenin, su kullananın" gibi sloganlarla emekten yana açılım yapması ve Erdal İnönü'nün demokrat kişiliğinde, SHP ile her kesimle kucaklaşması sonucu gelen başarılar. Ancak her iki dürüst lider de CHP'yi ve CHP'nin ulusalcı tabanını dönüştürememiştir.
Bugün CHP'nin seküler yaşamı savunmasının dışında elle tutulur bir yanı yoktur.
Batı'nın teknolojisini alıp değerlerini almamamada ısrar etme ve her alanda Türk-İslamcı, inkarcı ve asimilasyoncu anlayışı devam ediyor.
Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel'in "değişim" isteği nereye evrilir, başarılı olur mu, olmaz mı, önümüzdeki dönem hep birlikte göreceğiz.
Türkiye'nin yeni değişimlere uygun, Batılı değerleri sahiplenen gerçek bir sosyal demokrat partiye ihtiyacının olduğu da bir gerçek.
---Sol, sosyalist parti ve hareketlerde, eski söylem, bilindik anlayış, ideolojik ve örgütsel yapılarını sürdürüyorlar. Bilimde, teknikte, teknolojide, yeni üretim biçiminde ve dünyanın gidişatını anlamada zorlanıyorlar. Yaratıcı olamıyor, geçmişe sarılıyorlar. Halen Komintern'den kalma komitelerden, hücre tipi örgütlenmeden medet umuyorlar. O nedenle de "40 yamalı bohça" görüntüsünden çıkamıyorlar. "İşçi sınıfı" diyorlar ancak yanlarında işçi sınıfı yok. Kimi aydın ve üniversite gençliğinin ötesine geçemiyorlar. 14 Mayıs 2023 genel seçimlerinde alınan yenilginin aynısını, 31 Mart yerel seçimlerinde de sol yaşarsa şaşmamak gerekir.
---DEM Parti'nin durumu özel. Hem Kürtleri hem de Türkiye emek güçlerini memnun etmek istiyor. Bu da çok zor. Genel seçimlerden kısmen de olsa ders çıkarılarak toparlanmaya çalışıyor. Kürtlerin partisi olup Türkiye emek güçleri ile demokratik zeminde ittifak mı yapmalı yoksa Kürt ve Türk halklarının emekten, demokrasiden yana partisi mi olmalı konusunda sıkıntı yaşıyor. Parlamentoda üçüncü parti ama üçüncü yol olarak düzen/rejim partilerine alternatif olamıyor. Ben, kişisel olarak Kürtlerin kendi ayakları üzerinde durmasından, birliğinden yanayım. Kürtler, kendi özel taleplerini Türkiye demokrasi güçleri ile ittifak yaparak çözer diye düşünüyorum.
Hani kolay da değil bu iş.
Gelecekte ne olur bilemiyorum. Hep beraber yaşayıp göreceğiz.
Özet olarak genel hatlarıyla durum bu.
Durumu daha kapsamlı anlamak isteyenler için,
Marksizm ve Sovyet Pratiği başlığını taşıyan yazımı ve aşağıdaki yazılarımı okumalarını öneririm. Bu yazılarımı yakın dostlarımla paylaştım ayrıca 15 Aralık 2023 tarihinde Müslüm ağabeyimin (https:www.uzulmez.site) linkinde "Marksizm ve Sovyet Pratiği" yazımı yayınladık. Yazımı okumak isteyenler bu linkten okuyabilirler.
Ayrıca farklı tarihlerde ne yapmalıyız, nasıl bir yol izlemeliyiz konusunda iki yazı yazmıştım. Bu yazılarımı dostlarımla paylaşmıştım. Şimdi de bu yazılarımı tüm okurlarımla paylaşmak istiyorum. Özet olarak,
---Marksizm ve Sovyet Pratiği,
--- Hangi Sosyalizmi İstiyoruz?
---Yeni Bir Paradigma ve Stratejik Değişiklik Neden Gereklidir?
Yazılarımla bu konulara kendimce katkı sunmaya çalıştım.
"Hangi Sosyalizmi İstiyoruz" başlıklı yazımla başlayalım.
Devam Edecek.