Nereye gidiyoruz yazı serisi HAY-DER Gen. Başk. Nevzat Laleli
Ülkemizin Doğu ve güney doğu bölgelerinde yaşayan ve ırken Kürt olarak tarif edilen insanlar, uzun yıllar yapılan propagandalar ve uygulamalarla ekonomik, siyasi, dini ve milli bir ayrıcalık yaşadıklarına inandırılmış ve gayr-i memnun (memnun olmayan) kitle haline getirilmişlerdir. Bir başka ifadeyle bu insanları her zaman yanlış yollara çekmek mümkün haline getirilmişlerdir.
Dışarıdan çakılacak bir kıvılcım ile her an patlamaya hazır bir akaryakıt buharı olmuşlardır. Bu insanların bu hale getirilmesi elbette dış güçlerin ve bunların dümen suyunda hareket eden bizim işbirlikçi yöneticilerimiz tesiriyle olmuştur.
Dış mihraklar adıyla da adlandırılan bu güçlerin başında, hiç şüphesiz İsrail (Yahudiler) gelmektedir. Cennet mekân Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın özel sohbetlerinde;
“Eğer Yahudi olmasaydı, dünya da savaşlar olmazdı” demesi boşuna değildi.
Yahudilerin hemen arkasından, Yahudi’nin idari, kültürel ve siyasi bütün sistemini eline geçirdiği ABD gelmektedir. Yahudi, bir entrikayı kendi yapmamakta, elinde oynattığı kuklalarına yaptırmaktadır. Böylece dünya kamuoyunun dikkatlerini ve kinini kendi üzerine toplamamakta, onların duygularının kuklalarına yönelmesini sağlamaktadır.
ABD’nin siyasetine, ekonomisine (bankalarına), kültürüne, medyasına (gazete, dergi ve TV’lerine) askeri gücüne, sanayisine velhasıl her şeyine Yahudiler hâkimdirler. ABD, Yahudilerin haberi ve izni olmadan değil bir adım atmak, nefes bile alamaz durumdadır.
AVRUPA ÜLKELERİ VE ERMENİLER
Yine Yahudi’nin büyük bir oranda yukarıda sayılan özelliklerine sahip olduğu Avrupa ülkeleri, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya ve diğer ülkeler gelmektedir. Yahudi bu ülkelerin reytingi yüksek, trajı büyük bütün medyasına sahip olması, onun zamanla onların her şeyine sahip olmasını sağlamaktadır. Çünkü medya, kime sahip çıkarsa onu Sultan, kimi de istemezse onu da mahkûm yapabilecek güce sahiptir.
AB ülkeleri ve bunun insan hakları mahkemesi, BM, NATO, CENTO yan kuruluşları hep Yahudi’nin kurduğu ve kontrolünde tuttuğu kuruluşlardır.
Nitekim bir Yahudi’ye sormuşlar. “Sizin için ilk öneme sahip olan nedir? Medya mı, devlet mi?” demişler. O bir an bile tereddüt etmeden “Medya” demiş ve şöyle açıklamış. “Çünkü medya ile her zaman devleti ile ele geçirmemiz mümkündür.”
Hemen arkasından yıllardır bize diş bileyen, bir fırsatını bulunca 26.Şubat.1992 yılında nasıl Azerbaycan’ın kendi topraklarından olduğu halde, Karabağ/Hocalıyı işgal eden ve orada soy kırımı yapan (bir gecede 106’sı kadın 83’ü çocuk 613 kişiyi öldürdüler) Ermeniler gelmektedir. Bu Ermenileri de arka planda elindeki medyası ile üzerimize kışkırtan hiç şüphesiz yine Yahudilerdir.
Bulgarlar, Yunanlılar ülkemizin zayıf anını gözeten ülkeler listesindedirler.
Öte yandan “komşularla sıfır sorun…” dediğimiz halde, yanlış dış politikalar sebebiyle “sıfır komşunun…” kaldığı, güya Müslüman ülkeler…
Bir ülkenin halkının Müslüman olması bir şey ifade etmiyor. Karar alma mevkiinde ki idarecilerin verecekleri karar ile siz onların ya dostları oluyorsunuz veya düşmanları.
YAHUDİLERİN BİZE DÜŞMANLIĞI
Aslında Yahudiler, bize medyunu şükran (haytaları kurtardığımız için teşekkür borçludurlar) olmaları icap ederdi. Zira 31.Mart.1492 yılında Yahudiler İspanya’dan, 1493 de Sicilya’dan, 1497 de Portekiz’den resmen kovuldular. Ülkeyi terk ederken de yanlarına altın, gümüş veya hiçbir ziynet eşyaları almalarına izin verilmedi. Eğer 3 ay içinde bu ülkeleri terk etmeyen Yahudiler olursa, onlar idam edilecekti.
Bu Yahudi göçmenlere, Osmanlı İmparatorluğu (II. Selim) sahip çıktı ve onların istedikleri yerlerde ikamet etmesini sağladı. Bunlar da çoğunlukla İstanbul’u seçtiler. Hatta bunlar Osmanlıya gelmelerinin tarihini tespit için 1989 tarihinde 500. Yıl vakfını kurdular. (1989 – 500 = 1489 Ülkemize gelmeleri)
Yahudi Teodor Herzel 1898 da İsviçre’nin Bazel şehrinde üst seviyedeki dünya Yahudilerini davet ederek bir kongre topladı. Bu kongrede delegelere, Yahudi inançlarını hatırlatarak; “Bizim, Filistin’de bir İsrail Devleti kurmamız lazım, sonra bunun sınırlarını genişletmemiz ve Nil ile Fırat (Fırat nehri Erzurum’dan doğuyor) arasında ki toprakları devletimize katmamız gerekiyor. (Bayraklarının üst ve alt tarafında bulunan iki mavi çizgi bu nehirleri hedef aldıklarını göstermektedir)
Daha sonra şimdiki Mescid-i Aksayı yıkıp yerine Süleyman mescidini inşa etmemiz lazım. İşte o zaman bizim Mesih’imiz gelecek ve Yahudiler, ancak o zaman Dünya hâkimiyetimiz gerçekleşecektir” kararlarını aldırdı.
Yahudi inanışına (inançlarla pazarlık olmaz) göre Yahudi olmayan malı, canı, ırzı Yahudi’ye helaldir. Yahudi olmayanlar, Yehova (Yahudinin ilahı) tarafından bizim kölelerimiz olarak yaratılmışlardır, inancına sahiptirler. Bunlar ya kölemiz olacaklar veya öleceklerdir.
Teodor Herzel, bu kararı gerçekleştirmek üzere Osmanlının Ruslarla savaş halinde olduğu bir dönemde Osmanlı Padişahı Abdülhamit Han hazretlerini ziyaret etti ve ona “Osman-ı Aliyenin bütün borçlarını kapatacaklarını, buna mukabil kendilerine Filistin’de biraz toprak verilmesini” istedi. Sultan Abdülhamit; “Filistin’in topraklarının kendi malı olmadığını, milletin malı olduğunu eğer buna rağmen istiyorlarsa, kanla alınan toprakların ancak kan ile verilebileceğini söyledi ve onu huzurundan kovdu. (Siyonizm – Doç. Dr. Yaşar Kutluay)