Anayasa değişikliği ile ilgili Ekrem Şama kardeşimizin, “Hain ve hainlik” başlıklı yazdığı yazısında;
“Bir anayasa değişikliği!
Mademki parlamentoda görüşülmüş ve halkoylamasına sunulacak.
Normal olarak evet diyenler de olacak, hayır diyenler de.
Kampanyalar henüz başlamadan akla ziyan bir görüntü ortaya çıktı!
Evet demeye hazırlananlar öyle bir giriş yaptılar ki! Başbakan’ın başını çektiği iktidar kanadını teşkil edenler, zehir zemberek ve halkı kamplaştırıcı, ayırıcı, ötekileştirici bir üsluba sarıldılar. Bu üslubu, sosyal medya, gazeteler, TV kanalları ve hatta camilere kadar taşıdılar.
Kurtuluş savaşı vermekte olduğumuz, bu savaşı ancak halkımızın bütünleşmesi ile başarabilmeyi umduğumuz şu günlerde bu şekilde bir üslup harakiri yapmakla eşdeğerdir.
Hayır, oyu vermeye hazırlanan insanları “vatan haini, hain, FETÖ’cü veya terörden yana gibi yaftalarla ötekileştirmek ve düşman gibi göstererek gerilimden faydalanıp, evet oylarını arttırmak için linçe tabi tutmak, intihar etmek gibi değil midir?
Birlik ve bütünleşmeyi sağlayıcı bir üslup kullanmaya özen göstermek, özellikle iktidar yanlılarına düşerken, tam tersini yapmak, akıl alır gibi değildir!” diyor.
Arkasından da Milli Görüşçülerin 15 senedir yapılan bütün yanlış icraatlarda sadece uyarıcı olduklarını ve işin doğrusu neyse onu söylemekle yetindiklerini örnekleri ile ortaya koyuyor. Milli Görüşçüler böylece milli birlik ve beraberliğimizi koruduklarını kesinlikle itham ve iftiralar atmadıklarını belirtiyor.
ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ VE MİLLİ GÖRÜŞ
1970’li yıllardan beri Anayasa değişiklikleri gündeme gelir. Milli Görüşün partileri Anayasa değişikliğinde görüşlerini açıkça ortaya koymuş ve olması gerekenleri de yazmışlar, söylemişlerdir. 1970’lı yıllarda MNP ve MSP döneminde ki Anayasa değişikliğinde istenen maddeler şunlardır;
Kanunların anası olan Anayasa değişikliğinde, Milli Görüşün Anayasa değişikliğinde aynı talepleri ele almak mümkündür.
Başkanlık sistemi getirilmelidir. Devlet başkanlığı olan cumhurbaşkanlığı ile hükümet başkanlığı olan başbakanlık birleştirilmeli, icraya kuvvet, sürat ve müessiriyet sağlanmalıdır. Başkan tek dereceli olarak millet tarafından seçilmelidir. Böylece devlet - millet kaynaşması ve bütünleşmesi kendiliğinden doğacak ve cumhurbaşkanlığı seçimi mevzuunda rejimimizi yıpratan iç ve dış spekülâsyonlara fırsat verilmeyecektir. Ülkemizde o zaman hem Parlamento ve hem de Senato vardı. Teklifte Senato tümüyle kaldırılmalı ve tek meclis sistemine gidilmelidir, denmekteydi. O zaman ki mecliste sandalye sayısı 400 dü. Komisyon çalışmaları ve meclis idare gurupları da göz önünde bulundurularak Milletvekili sayısı üç yüze indirilmeli ve Meclis’in çalışma randımanını artıracak müessir usuller getirilmelidir. Millî iradenin tecellisini kayıtlayan veya kısıtla yan ve bu vatanın evlâdını birbirine düşürerek siyasî hayatı çekilmez hale getiren parlamentonun seçimlerden sonra da ahenkli bir barış içerisinde çalışmasını engelleyen, verimini azaltan ve daha çok delege saltanatına yol açan seçim sistemlerini tasfiye etmeye ve karma liste imkânına geniş manada yer veren yeni bir seçim sistemi getirilmelidir. Mühim meselelerde millet iradesini ve kontrolünü mümkün kılan referandum (halk oylaması), halk vetosu, halk teşebbüsü usullerini getirilmelidir.HALKIN KANUN ÇIKARTABİLMESİ
Kanunlara “halk vetosu” uygulanmalı, milletimizin istemediği, buna rağmen milletten oy alarak Meclis’e giren milletvekillerinin oylarıyla kanunlaşan teklifler millet tarafından veto edilebilmelidir. Halk teşebbüsü ile de vatandaş isteklerini seçtiği milletvekilleri kanun teklifi olarak Meclis’e getirmezlerse, millet bu hakkına istinaden bizzat kendisi kanun teklifi olarak Meclis’e getirmelidir. Ceza davalarında jüri usulünün ihdası ile mahkemelerimizin millî arzu ve irade istikametinde icrayı adalet etmesinde kolaylık sağlanmalıdır.Görüleceği gibi Erbakan Hoca aslında yalnızca başkanlık sistemini değil, sistemin tamamını değiştirilmesine yönelik teklifleri sıralıyor. Bugünkü hükümetin teklif ettiği gibi milletvekili sayısını artırmayı değil, tam aksine 300’e indirmeyi planlıyor. Yüzde 10 barajını görmezden gelen bugünkü hükümetin aksine, Parlamento’da tüm kesimlerin temsilinin sağlanacağı bir seçim kanunu öneriyor.
Kuvvetler ayrılığında denetleme mekanizmasının da güçlendirilmesini istiyordu” demekteydi.
İktidar Partisi, sorumluluk duygusu çerisinde milleti bir araya toplamak milli ve
birlik ve beraberliği sağlamak istiyorsa, Anayasa değişikliğinde bu görüşleri de nazar-ı dikkate alması gerekirdi. Yoksa “Evet” diyenler benden, “Hayır” diyenler tu kaka dememesi gerekmez miydi?