1 – 1,5 asırdır Batı kaynaklı bir bencillik havası ülkemizde estirilmiş, insanımız bu zamana kadar diğerkam (karşısındaki insanı kendi kadar düşünen) iken, sonra yapılan propagandalarla yavaş yavaş bencil (sadece kendini düşünen) insanlar haline gelmişlerdir. “Bey yiyeyim, ben giyeyim, ben gezeyim… Başkaları ne olursa olsun” demişler, bu yapılarıyla milli ve manevi değerlerini kaybetmişlerdir.
Hâlbuki mutluluk ve toplumun güçlü olması, aynı toplumda yaşayan insanların sadece kendilerini düşünmesi değil o toplumdaki diğer insanları da kardeş bilmesi ve Hadis-i Şerifte buyrulduğu gibi “kendisi için istediğini, kardeşi için de istemesi…” halinde gerçekleşir.
“Güçlü toplum” mefhumu bize, bir de bunun zıddının olduğunu göstermektedir. Bu ise “güçlü toplum x zayıf veya güçsüz toplum” dur. Kaldı ki Güçlü toplumun ne büyük nimet-i İlahi olduğunu bu toplum yapısını kaybettiğimiz zaman ortaya çıkacaktır.
Eğer siyah olmasaydı beyazın kıymeti belli olur muydu? Zulüm olmasaydı adaletin ne olduğu bilinebilir miydi? Gece olmasaydı gündüzün kıymetini anlayabilir miydik?
Bizler güçlü toplumun değerini maalesef henüz kavrayamadık. Mehmet Zahit Kotku Hoca Efendi hazretleri bir vaazında; “Bizler ormanda ki ağaçlar gibiyiz. Kereste ve odun yapmak isteyen Baltacı, ağacın birini keserken diğerlerimiz sıranın kendisine gelmesini beklemektedir” demişti.
GÜÇLÜ TOPLUM İÇİN ÇALIŞMAK
Ülkemizde kurulmuş bulunan binlerce dernek ve vakıf vardır ki hemen hepsi “Mutlu insan” için çalışmakta, bu insanların bir araya gelmesinden meydana gelen toplumun “Güçlü toplum” olması için çalışmamaktadırlar. Tabii bu arada “Sağlam aile” kavramı da orada kaynayıp gitmektedir. Halbuki aile olmazsa toplum olmaz. Güçlü toplum olamazsak tarih sahnesinden silinir gideriz.
Bütün bu değerleri ele alan ve “Mutlu insan, Sağlam aile, Güçlü toplum” diyen tek kuruluş 2012 yılına kurulan HAY-DER Hayırda Yarışanlar Derneğimizdir, çok şükür.
Vaizlerin vaazlarını dinleyin, Profesörlerin konuşmalarını… Televizyonlarda konuşan ilahiyatçıları dinleyin, kitapçılardan aldığınız kitapları okuyun… Şeyh efendileri dinleyin, bunların sohbetlerine katılın… Bunların işledikleri konuların temasının sadece insan olduğunu ve “mutlu insan nasıl olur?” çalışması yaptıklarını göreceksiniz.
Onun için çok acil olarak bizim, hem “inancımızın bize emrettiği” ve hem de “düşmanların tecavüzlerine karşı caydırıcı” olan, güçlü toplum yapısına geçmek mecburiyetindeyiz.”
Bu görev önce devlete ve hükümete düşmektedir. Sonra ben alimim, ben Profesörüm, ben doçent veya doktorum, ben vaizin veya Hocayım diyenlere, ben yazarım diyerek kitap yazanlara düşecektir. Ve tabii bu konuda henüz gaflette olan sivil toplum kuruluşlarına düşer.
Devletin kuracağı bir organizasyonlar bütün ülkemiz şehir şehir, köy köy ve ev ev taranmalı, TV’ler gazeteler bu konuda haberler yapmalı yazılar yazmalı ve açık oturumlar gerçekleştirmelidirler. Televizyonlarda kötülükler anlatılamamalı, “bir kış günü ayağında ayakkabısı olmayan bir yavrumuza ayakkabı alan hayırsever insan” tanıtılmalıdır.
TARİH DE GÜÇLÜ TOPLUM
Güçlü toplumu, ilk defa Peygamberimizin Medine’de kurduğu toplumda görmekteyiz. Medine toplumu, Ensarı ile Muhaciri ile öyle bir kardeş olmuşlardır ki bunların kardeşliklerini adeta bir masal gibi dinlemekteyiz. Malını ikiye bölerek kardeşine vereni mi arasınız. Evli olduğu iki hanımından birini boşayarak, kardeşinin onunla evlenmesini isteyenini mi? Evinde pişen çorbasını komşuna götürüp ikram edenini mi? Harp sahasında yaralı ve susuzluk çekerken tam suyu içeceği zaman su diye inleyen bir kardeşini kendisine tercih ederek suyu ona götür diyeni mi? İnsanlar ezilmesin, insanlar sömürülmesin, insanlar zulüm görmesinler diye cihad ederek malını ve canını bu uğurda feda edenlerini mi?
Saff suresi 4. Ayette buyrulduğu “insanların Bünyan-ı mersus - bir duvarın tuğlaları gibi” olması hali, toplumun güçlü olması” halidir. Ali İmran 103. Ayette; “Hepiniz Allah’ın ipine sım sıkı sarılın. Ayrılıp tefrikaya düşmeyin.”
Bir toplum güçlü oldu mu o toplum Allah’ın emirlerine göre bir araya gelmiş toplum olur ve o toplumun yardımcısı Hazret-i Allah’tır.
O toplum ilimde, sanatta, siyasette, hukuk da ekonomi de, ahlak da en önde olur. Toplum her sahada birbiriyle yardımlaşma ve dayanışma içinde olduğu için en üstün medeniyeti kurar ve kesinlikle batı üstünlüğünden değil, bizim üstünlüğümüzden bahsedilir.
O zaman 300 kişilik Müslüman ordusu 1000 kişilik Müşrik ordusu Bedir’de yener, o zaman 40.000 kişilik Alparslan’ın ordusu, 100.000 kişilik Romen Diyojen Rum ordusunu Malazgirt de yener. O zaman Yedi düvel bütün gücüyle Çanakkale’ye saldırdığı halde 250 şehit vermesine rağmen Mehmetçik “Çanakkale geçilmez” destanını yazar.