Aile, “Allah’ın emri, Peygamberin kavli…” ile başlayan bir mutluluk ocağı…
Aile, erkek kadının, kadın erkeğin birbirlerine örtü olduğu mahremiyet merkezi…
Aile, gelmesi kesin olan ahirette ebedi saadetimizin temin edildiği bir kurum…
Aile, erkek ile kadını bir araya getiren ve onları birbirine helal kılan bir nüve…
Aile, “atsan atılmaz, satsan satılmaz…” şehvetin tatmin edildiği bir ortam…
Aile, insanı hayvanlıktan kurtaran ve ona insan olduğunu hatırlatan makam…
Aile, hayatın yükünün paylaşıldığı ve sorumluluk duygularının yaşandığı yer…
Aile, en güzel meyvesi çocuğun gelişmesi ve serpilmesi için sağlam mekân…
Aile, anne – baba ve çocuklar ile birlikte yaşanan mutluluk harmanı…
Aile, sosyal açıdan toplumun olmazsa olmazı bir mesnet noktası…
Aile, güçlü toplumun kurulabilmesi için olması gereken sağlam nokta…
Fert, aile ve toplum, sosyal açıdan bir makasa benzetilirse fert, makasın elle tutulduğu sapları, kesici ağızlar bir güçlü toplumu, bunları birleştiren göbek ise aileyi temsil eder. Makasın göbeği ne kadar sağlam ve güçlü ise o makas yani toplum o kadar güçlü olacaktır.
İç ve dış düşmanları, her devirde milletimizi kendi meş’um (kötü-hain) isteklerine alet edebilmek için hep ailemizi ele almış, ailemiz için planlar yapmış ve bu planları uygulayarak bizi bugün dünyanın en aciz ve zayıf toplumu haline getirmeyi başarmışlardır.
Milletimiz ırz ve namusunu korumak için her zaman seve seve canını bile feda etmekten çekinmemiş, “Düşman ülkeme girerek, malıma, ırzıma ve canıma tecavüz etmesin” inancıyla, milyonlarca şehit vermiştir. İstiklal harplerimiz, Çanakkale savaşları bu ifademizin en yakın ve en açık örnekleridir.
SAVAŞTA KAZANDIK SİYASETTE KAYBETTİK
Tarihin en ahlaklı ve şanlı bir milleti maalesef bugün bu değerlerini kaybetmiş ve arka planda bizi yok etmek isteyen Batı’dan kurtuluş bekler duruma gelmiştir.
Önce kendi medeniyetini reddeden bir aydın zümre ortaya çıkmış, kendilerini ilerici ve çağdaş ilan etmiş, millete rağmen milleti idare etmeye çalışmış, milli ve manevi değerlerimize bağlı olanları ise gerici, yobaz olarak tasnif etmiştir. Dans etmeyi, içki içmeyi, kumar oynamayı, zinayı ve zinaya götürücü bütün yolları meş’ru (yasal) ilan etmiş ve hatta bu yolların millet tarafından tasvip görmesi için gerekirse zor kullanmıştır.
Şapka giymedi diye idam edilen Hocalar, yılbaşı geceleri arabasını kullanamayacak kadar sarhoş olan kodamanları evlerine götürecek polis memurları görevlendirmeleri, yatak odasından daha beter plajlar, kumarlar, kumarlar, kumarlar…
Kızlarımızı ve gelinlerimizin önce kötü yollara düşürmelerine sonra da onların birer seks kölesi olması için devletten vesika alarak yasal zina yapmalarına zemin hazırladılar. Bir ticarethane gibi gördükleri bu batakhanelerden kazandıkları paralarla vergi rekortmeni oldular ve yüksek vergiyi ödeyerek “Devlet nişanını” kazandılar. (Matild Manukyan)
28 ŞUBAT SİLİNDİRİ
Millet, bütün zorluklarına, baskılarına rağmen bir takım kazanımlar elde etti. Bunlar İmam Hatip okulları, Kur’an kursları, Yüksek İslam Enstitüleri, ilahiyat Fakülteleri, buralardan yetişen gençlerin diğer meslek okullarına giderek doktor, mühendis, avukat, eczacı gibi meleklerde yetiştiler, ilim adamı oldular.
Milletin bu kazanımlarında en önemli faktör, hiç şüphesiz milli görüş hükümetleri olmuştur. Milletimizi sadece din ve ahlak sahasında değil, ekonomik, siyasi, sınai (sanayi), sosyal ve kültürel sahalarda da büyük ilerlemeler kat ettirmiştir.
Cumhuriyet döneminin ilk “Denk bütçesi” ni hazırlamışlar, “Devletin parasını bir havuzda toplayarak” borçlanmasını önlemişlerdir. İslam Birliğinin çekirdeği olan D – 8’i kurarak başta ülkemizi ve İslam ülkelerini Emperyalizmin elinden kurtarmaya çalışmışlardır. Üretime ağırlık vererek ülkemizin ve milletimizin zenginliğine çalıştılar. İççiye, memura, fakire, yetime ve öksüze büyük zamlar vererek onları “zekâta muhtaç olmaktan” kurtardılar.
Ve T.C başbakanı olarak ilahiyatçılara Başbakanlık konutunda verilen bir iftar yemeğinin bir takım medya tarafından şişirilmesinden sonra ortaya Aczimendiler, Ali kalfalar, Fadime şahinler çıkardılar… 28.Şubat.1997 günü yapılan bir YAŞ (Yüksek Askeri Şura) ile 54. Erbakan Hükümetine Demokrasi dışı dayatmalar yaptılar. Ancak Erbakan Hükümetine bu isteklerini yaptıramadılar. Erbakan Hükümet 17.Haziran.1997 günü Başbakanlığı Tansu Çiller’e vermek amacıyla istifa etti.
Hükümet Mesut Yılmaz’a ve Ecevit’e verildi. Bunlarında ilk yaptıkları icraat İHO’larının orta kısımlarını kapatmak ve aileyi baştan dinamitleyecek “karma eğitim” in önünü açmak olmuştur. O zamana kadar kazanılan özellikle kız okulları kaldırıldı ve kız ve erkek öğrencilerin yan yana oturtulduğu, yan yana çalıştığı, yan yana yemek yediği, yan yana oynadığı ve yan yana gezdiği bir “karma eğitim” ortamını meydana getirdiler.
Bu büyük tahribat ülkemizde ailenin yıkılmasına ve yok olmasına zemin hazırladı. Okullarda başlayan “Flört arkadaşlıkları” daha sonraları nikahsız birlikteliğe dönüşmekteydi. Kürtajın yıllara göre artışına, boşanma istatistiklerine evlenmeler ile atbaşı gittiğine internetten bakarsanız, binlerce kız ve gelinimizin batakhanelerde çırpınışlarına bakarsanız, durumun fecaatini anlayabilirsiniz. Ne yazık ki 2002 yılından bu yana İslami bir gürüntüyle iktidarda bulunanlar da milletin bu derdine bigâne kaldılar. Hatta çıkardıkları “zina suç olmaktan çıkaran” kanunla yangına körükle gittiler, aileyi yok ettiler.
“Flört Yangını” kitabımızla bu gerçekleri haykırdık. Bütün gençlerimizin ve özellikle kızlarımızın okuması tavsiye etmekteyiz. Böyle bu acı bir yangına düşerek hayalleri yıkılmasın, umutları sönmesin… rahimozkol@gmail.com 0.312.230 51 25