Türkiye’de bir toplu iğnenin bile yapılamadığı söylenen yıllar. Ülke yöneticileri dış ticaretin kapılarını sonuna kadar açmışlar her şey dışarıdan ithal ediliyor. Üretim teşvik edilmemiş, imalat desteklenmemiş hatta Türkiye de imalat olmasın diye Hükümet, “Alat-ı sabite vergisi” adıyla vergi koymuş. Mesela çok hassas olan silindir taşlama makinesi cıvatalarla yere monte edilmesi şartken, “sen bunu yere monte etmişsin ver bakalım vergisini” denmiş.Erbakan Hocamız üretim Baş Mühendisi olarak çalıştığı bir Alman motor fabrikasında sevkiyat holünde bir takım motorlar görür. Yetkililere bu motorların ne olduğunu sorar. O’na; “Efendim, Türkiye TZDK Türkiye Zirai Donatım kurumunun siparişidir. Sevkiyat için buradadırlar” derler.
Hocamızın kalbine bir hançer saplanır. “Ben burada bir Türk Mühendisi olarak bulunayım da ülkemde motor yapılamasın ve buradan alsın. Bu tersine gidiş mutlaka değişmelidir” diyerek, Türkiye de bir motor fabrikasının kurulmasına çalışacağına kendine söz verir.
Bu konuyu ilk defa şeyhi ve Hocası Mehmet Zahit Kotku’ya açar. O da bunun çok isabetli bir karar olduğunu söyleyerek onu teşvik eder ve bir kenara biriktirdiği bir miktar parasını Erbakan Hocamıza vererek bu çalışmalara başlamasını söyler. Motorun ismini de kendisi verir. Üretilecek motorların adı “Gümüş Motor” olacaktır. Tarih 1950’dir.
Bir taraftan bir şirket kurularak sermaye koyacak ortaklar toplanır. Diğer taraftan motor dizaynı ve motor parçalarının imalatı için projeler hazırlanır. Neticede “Gümüş motor” adıyla Türkiye’nin ilk motoru üretilmeye başlanır.
Devir DP Demokrat Partisi devridir ve Başbakan olarak Adnan Menderes vardır. Hocamız, Başbakan’ın büyük desteğini aldıklarını söylerken, aynı güçte motor ithalatının yapıldığını, bu motorların piyasaya daha ucuz olarak sürüldüğünü böylece Türk motor fabrikasının önüne ithalat engeli konulduğunu da söyler.
Öyle bir an gelir ki Başbakan Menderes; “Hocam daha fazla zarar etmeyin. Ben size söz verdiğim halde motor ithalatını durduramıyoruz. Benim üstesinden gelemediğim güçler var. Gelin fabrikayı Şeker şirketine devredin” der. Bu tavsiye tutulur ve artık motorlar “Pancar motor” olarak üretilmeye başlanır.
Bu idari yapı 2017 ye kadar devam eder. Fabrikaya bir tek çivi çakılmaz bir tek yenileştirme yapılmaz ve 2017 de de kapısına kilit vurulup kapatılır. “At sahibine göre kişner” atasözü bir kere daha doğruluğunu haykırır.
Anadolu çiftçisi hala bu motorları kullanmakta ve motorun markasını değil yapanın adını “Benim Erbakan, Senin Erbakan…” olarak söylemekte ve hayırla yad etmektedir.
29.MAYIS.1960 İHTİLALİ
Ülkemizin maddi ve manevi sahada biraz kendine geldiğini gören dış güçler hemen frene basarlar. Şehirlerin göbeğinde anarşi ve terör alır başını gider. E, tabii anarşinin önlenmesi lazımdır. “Ordu idareye el koydu” ifadesiyle Alparslan Türkeş’in Davudi sesi TRT radyolarında dalgalanmaya başlar. Darbe DP Hükümetine karşıdır ve o gece bütün Bakanlar, Milletvekilleri toplanır, Partiler ve Dernekler kapatılır. Orgeneral Cemal Gürsel ve diğer kuvvet komutanları çıkardıkları kararlarla ülkeyi yönetmeye başladılar.
DP’nin önde gelen isimleri Yassı adada bulunan bir hapishaneye konulmuş ve yargılanmaya başlanmışlardır. Başbakan’a yapılan ithamlardan akıllarda kalan iki iddia; “Köpek davası ve bebek davası…” dır.
Sonuç seçimle gelen Başbakan Adnan Menderes, Maliye Bakanı Hasan Polatkan ve Dış işleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu idam edildiler.
Darbenin gerekçesi ise “Ezan Türkçe okunuyordu aslına döndürüldü. İ.H.Okulları açılmaya başlandı. Milli değerlere dönülmeye başlandı. Karabük Demir Çelik fabrikası kuruldu. Polisin, Jandarmanın ve memurun halkın üzerindeki baskısı kaldırıldı. Bir TBMM konuşmasında Menderes; “Bu millet isterse Şeriat bile gelir” dedi.
Cumhurbaşkanı Celal Bayar ne mi oldu? Yaş haddinden idam edilmekten kurtuldu.