İnsan, dağ da veya bir adada yalnız yaşayan bir varlık değildir. En azı bir aile olan insan, topluluklar halinde yaşamakta ve diğer insanlar ile ister istemez dayanışma içerisinde yaşamaya mecbur olmaktadır.
Bütün ihtiyaçlarını yalnız başına karşılayamayan insan, kendi ürettikleri başkalarına arz ederken, kendisi de başkalarının ürettiklerinden yararlanmakta böylece yaşamını sürdürebilmektedir.
“İnsanlar, iş ve meslek olarak dört ana gurupta değerlendirilmektedirler. Bunlar;
Yiyecek temini için rençperlik (ekim, dikim işleri) ve diğer yardımcı işler, Giyecek temini için dokumacılık ve buna yardımcı işler (boyama, imalat…) Konut temini için ev ve buna yardımcı işler ile İnsanların huzur, barış ve adaleti temin etmek için Siyaset…” diyen İmam-ı GazaliHazretleri İhya-yı Ulumidin isimli eserinde, bu ana iştigal konularının en üstününün diğer meslek sahiplerini de emrinde çalıştıran siyaset olduğunu ifade etmektedir.
Görüldüğü gibi bir taraftan binlerce değişik iş ve meslekler ile alış verişler arasında dönen para, siyaset sahiplerinin kurduğu devlet ile halkın arasında para geçişi ekonomik bir düzene ihtiyaç gösterirken, çıkacak ihtilafların adaletle halledilmesini sağlayacak “adil bir hukuk sistemi” kurulmasını gerektirmektedir.
Bizzat siyasetin kendisinin de bir düzene ihtiyacı vardır. Seçme ve seçilme işleri, idarecinin yapması gereken işler, tebanın (tabi olanın, vatandaşın) görevleri ve sorumlulukları bu sistemde belirtilecektir.
İlmi ve ahlaki açıdan insanların nasıl davranacakları mesela gazeteler ve televizyonların hangi “yayın esaslarına” göre hareket edecekleri, insanların ve özellikle gençlerin ahlakını bozan “dizilere” nasıl yaptırımlar getirileceği açıkça belirtilmelidir.
Nikâh ve veraset de bu sistemler içinde yerini almalıdır ki insanlar hareketlerini ona göre yapsınlar, bir birlerinin haklarına tecavüz etmiş olmasınlar. Bu ve benzeri bütün kurallar, bir siteme (düzene, nizama) ihtiyaç göstermesi gayet tabiidir.
SİSTEMLER İKİ ÇEŞİTTİR
Görüleceği gibi sistem (nizam, düzen) insanın etrafında oluşan yapının tanzim edilmesini sağlayan kurallar manzumesidir. Sistemsiz insan olamaz veya sistemsiz insan yaşayamaz. İyi veya kötü bir sistem insanlar için şarttır. Sistemsizlik, insanın ve onun oluşturduğu toplumun yok olmasını sağlar.
Bunu şu şekilde de ifade etmek mümkündür. Bir fabrika düşünelim. Mesela bir şeker fabrikası… Bu fabrika yıllık üretim kapasitesi kadar şeker hammaddesi olan pancarı alarak şeker üretecektir. Fabrikanın bütün makineleri bunu temin etmek için çalışacaklardır. İşte, bu fabrikanın sistemi bu üretimi ve bu kapasiteyi sağlamak için kurulmuştur.
Buna “şeker üretim düzeni veya sistemi” diyoruz. Hiçbir dişli ters çalışarak bu üretimi engelleyemez. Eğer engelleme yapan bir dişli varsa veya kapasiteye ayak uyduramayan bir dişli olursa hemen o dişli değiştirilir ve yerine üretim ve kapasiteyi sağlayacak dişli takılır.
Her gün yiyip içtiği ekmek ve su neyse, yaşamak için teneffüs ettiği hava neyse bir toplumun sisteme de o kadar ihtiyacı vardır. Yukarıda belirttiğim gibi İmam-ı Gazali de işte bu konuya temas etmektedir.
Sistemler kanunlarla (yasa) konulur ve ana tasnif itibariyle ikiye ayrılırlar. Bunlar; Milletimizin kullandığı “Adil düzen” ile yapıcıları insanlığı köle yapmak için geliştirilen “Soygun düzeni” dirler. Soygun düzenine “gayri adil düzen” de denir. Şunu da iyice bilmek gerekir ki eğer sistem adaleti sağlayan “Adil düzen” değilse mutlaka bir soygun düzenidir.
“Adil düzen” hak ve adaleti sağlamayı ve hakların korunması esasını ele alırken “Soygun düzenleri” hep kuvveti esasa almakta ve kim güçlü ise adaletin ibresi o tarafa doğru kaydırmaktadırlar.
“Adil düzenin” bir tane olmasına mukabil “Gayri adil düzenlerin sayısı sayılamayacak kadar çoktur.
“Adil düzen”in ekonomik, siyasi, hukuki, ahlaki, ilmi yapısı, birbirini adalet açısından destekler. Bu yapıda adaleti zaafa uğratacak veya geciktirecek tenakuz (çelişki) bulunmaz. “Gayri adil düzen” önce adaletten küçük bir sapma ile ayrılır. Onu görenler “Bak. Bu da adil düzen” zannederler. Hâlbuki zaman içinde, değiştirilen yasalarla bir de bakarsınız düzen tamamen güçlülere hizmet eden bir sistem haline dönmüştür.
“Adil düzende” kanunlar bir kere konur ve bir daha değiştirilmez.
“Gayri adil düzen” de ise bunlar zaman zaman değiştirilir. Çünkü bu kanunu yapan ve yaptıranların hırsları bitmez. Halktan aldıklarına kanıksarlar ve “daha fazla, daha fazla…” almak isterler. O zaman da sistemin yeniden bir daha değişikliği gündeme gelir.