Elektriğe gelen zamlar, uzun süredir tartışma konusu olsa da gerek global koşullar gerekse de döviz kurlarındaki yükseliş elektrik maliyetlerindeki artış hızının rekor seviyede olmasına neden oluyor. Kış aylarındaki küresel enerji politik beklentileri ve yapılan yerel ekonomik tahminler, yüksek elektrik fiyatlarının ve elektrik zamlarının ülke gündemindeki yerini koruması ihtimalini kuvvetlendiriyor. Yapılan enerji zamlarına tepkiler sürerken enerji maliyetlerindeki artış göz önüne alındığında zamların aslında yetersiz kaldığının ve elektrik fiyatlarının belirlenme politikasının son derece yanlış olduğunun altını çizen encazip.com kurucusu ve enerji ekonomisti Çağada Kırım, “Kış kapıda ve bu kış diğerlerinden çok daha farklı olarak enerji konusu bir numaralı gündem maddesi olacak. Bu nedenle elektrikteki fiyatlandırma politikasının ekonominin genel durumu göze alınarak yapılması gerektiğini vurgulamak istiyoruz” diyor.

Ülkemizde enerji maliyetlerini belirleyen üç ana unsur var, bunlar küresel piyasalardaki enerji fiyatları, enerji talebi ve enerjiye ulaşılabilirlik ve de döviz kurları. İçinde bulunduğumuz dönem ve yaklaşan kış dönemi, bu üç değişkenin tamamının tarihsel olarak ülkemiz aleyhinde olduğu dönemlerden biri. Ülkemizdeki elektrik üretiminin önemli bir çoğunluğu doğal gaz kaynaklı santrallerden üretiliyor geçtiğimiz haftalarda uluslararası piyasalarda doğalgaz fiyatlarında tarihi rekor seviyeler test edildi. Her ne kadar son haftalarda fiyatlarda bir gevşeme olsa da mevcut fiyatlar Rusya-Ukrayna krizinin başladığı dönemin dahi üzerinde seyrediyor. Aynı dönemde 14 TL seviyelerinde olan Amerikan doları kuru ise yaklaşık yüzde 32’lik bir artışla 18,55TL seviyelerine yükseldi. Tüm bunların etkisiyle ülkemizdeki elektrik maliyetleri tarihi rekor seviyelerine ulaştı.

Yıllık elektrik maliyet artışı yüzde 538 seviyesine ulaştı

Geçtiğimiz yılın eylül ayında kWh başına 0,6TL olan birim elektrik maliyeti bu yılın eylül ortalamasına göre yüzde 538 artışla 3,85TL seviyesine yükseldi. 2017 yılından günümüze olan maliyet artışı ise yaklaşık 18 kat oldu. Kış aylarında gerek yenilenebilir enerji santrallerinden yapılan üretimin düşmesi gerekse de ısınma amaçlı doğalgaz talebinin devreye girmesiyle elektrik maliyetlerindeki artışa kesin gözüyle bakılıyor. Elektrik borsası olan Enerji Piyasaları İşletme A.Ş.’de (EPİAŞ) tavan fiyat uygulaması olmasına rağmen fiyatlarda düşüş sağlanamazken tavan fiyat da piyasa koşullarına göre Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından ihtiyaca göre dinamik olarak değiştiriliyor. Elektrik birim maliyetinin Aralık ayında 6 TL seviyelerini test etmesi ihtimali oldukça yüksek görülürken Avrupa genelinde beklenen enerji kesintileri ülkemiz için oldukça düşük bir ihtimal. Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz kış İran kaynaklı sorunlar yüzünden ülkemizde doğal gaz arzında sorunlar yaşanmış ve bunun sonucunda elektrik ve doğal gaz kesintilerine gidilmişti. Ülkemizde kış ayları için enerji arzında önemli bir kesinti beklenmezken ihtimalin sıfır olduğunu söylemek güç. Ancak her koşulda Avrupa ülkelerinden çok daha düşük bir riske sahip olduğumuz söylenebilir.

Artan maliyete göre 1 Kasım’da elektrik zammı sürpriz olmaz

Ülkemizde regüle elektrik fiyatları, çeyrek dönemler için Ocak, Nisan, Temmuz ve Ekim aylarında açıklanır. Uzun yıllardır süren bu teamül 2022 yılında değişti ve ara zamlar yapılmaya başlandı. Örneğin geçtiğimiz Eylül ayında evler için yüzde 20, sanayi kuruluşları için ise yüzde 50’lik bir elektrik zammı yapılmıştı. Yapılan bu ara zamlar piyasadaki öngörülebilirliği azaltırken özellikle sanayicinin son ürün fiyatlarını belirlemesinde oldukça zorlanmasına sebep oluyor. Sanayi elektrik zamlarının çok yüksek seviyede olduğu da göz önünde bulundurulduğunda tüm üretimin en önemli girdi maliyeti olan enerji maliyetleri sebebiyle makro ekonomik koşullar önemli derecede olumsuz etkileniyor. Şu anda maliyetlere bakıldığında mesken düşük tüketim fiyatı maliyetlerin yüzde 218, mesken yüksek tüketim fiyatı ise yüzde 95 altında. İş yeri tarafında ise maliyet ile regüle tarife farkı yüzde 18 seviyesinde. Geçmiş verilere bakıldığında ise sanayi elektrik fiyatları genellikle maliyetlerin ortalama yüzde 10’u üzerinde belirleniyor ve böylece kısmi olarak uygulanan çapraz sübvansiyon ile evlerdeki elektrik fiyatları sanayi kuruluşları tarafından fonlanmış oluyor. Şu anda ise sanayi tarifesi ile maliyet arasındaki fark yüzde 5 seviyelerine kadar düşmüş durumda. Ancak EPDK tarafından açıklanan tarifelere göre Ekim ayı için hiçbir abone grubunda elektrik zammı yapılmadı. Bu da Kasım ayında yüklü bir zammın gelmesi ihtimalini güçlendirmiş oldu.

 

Kaynak bazlı destekleme altı ay uzatıldı

EPDK’nin son toplantısında aldığı karar doğrultusunda maliyeti yüksek olan elektrik santrallerini desteklemek amacıyla devreye alınan kaynak bazlı destekleme mekanizmasının geçerlilik süresi 6 ay daha uzatıldı. Buna göre tüm dünyada geçerli olan yenilenebilir enerji kaynaklarının desteklenmesi ve teşvik edilmesi trendinin tam aksine alınan bir kararla fosil kaynaklardan yapılan üretimin fiyatı daha yüksek tutularak bu kaynaklar teşvik edilmeye devam edilmiş oldu. Bu karar ve çeşitli mevzuat değişiklikleri, yatırımcıların yenilenebilir enerji kaynaklarına yapacakları yatırımdan kaçınmaları ile sonuçlanacak. Bu karar kısa vade için elektrik piyasasında fiyatlara müdahale olarak olumlu etki yapacak olsa da orta ve uzun vadede ülkemiz enerji politikalarını etkileyecek ve özellikle enerjide yerli ve yenilenebilir kaynaklara olan yatırımın azalmasına sebep olacak.

 

Elektrikte “tam serbest piyasa” denenmiş ve işlevi kanıtlanmış bir modeldir

Diğer ülke örneklerine bakıldığında daha önce de enerji krizlerinin yaşandığını ancak doğru kararlarla bunun üstesinden gelindiğini ifade eden encazip.com kurucusu ve enerji ekonomisti Çağada Kırım’a göre çözüm, tam serbest piyasaya geçişte. İngiltere’de 1980’li yıllarda yaşanan enerji krizini örnek gösteren Kırım şunları söyledi:

“1980’li yıllarda özellikle kömür kaynaklı sorunlar nedeniyle ciddi anlamda elektrik kesintileri yaşanmış ve bunun sonucunda ülke ekonomisinde önemli sorunlar oluşmuştu ancak dönemin yöneticileri elektrik piyasasında tam serbest piyasa koşullarına geçişi sağlayarak hem elektrik kesintilerinin önüne geçti hem de fiyatların düşmesini sağladı. Başta İngiltere olmak üzere diğer Avrupa ülkeleri model alınarak ülkemizde de benzer yapıya geçiş kararı alındı ancak serbestleşmenin sonu getirilemedi. Serbestleşmenin başlaması ile hedeflenen liberal market koşullarının oluşması sürecinin yarıda kalması, tekelin oligopol modelini almasına neden oldu. Bunun tüketiciler için anlamı ise tekel yerine sadece birkaç tedarik şirketinin devrede olması ve rekabetin tam anlamıyla oluşamaması demek oluyor.”

 

Yapılan üç kilit hatadan derhal vazgeçilmeli

Ülkemizde enerji politikalarındaki olumsuzluklara da değinen Çağada Kırım sözlerine şu şekilde devam etti: 

“Elektrik piyasasında üç temel hata yapıyoruz. Birincisi evlerin elektrik faturasını düşürmek için tüm maliyeti sanayiciye yıkıyoruz, evimizde ucuz elektrik faturasını ödediğimizi zannederken girdi maliyetlerimizin artması sebebiyle A’dan Z’ye tüm ürünleri olması gerektiğinden çok daha pahalıya alıyoruz. İkincisi ise öngörülebilirliğin ortadan kalkması olarak değerlendirilebilir. Zira alınan pek çok karar yatırımcıya ters köşe yapıldığı şeklinde yorumlanabilecek nitelikte, bu da özellikle yenilenebilir kaynaklara yatırım yapılmasını engellediği gibi orta vadede enerji fiyatlarının düşmesini imkânsız hale getiriyor. Ayrıca alışkanlıkların tersine bir gecede hızlıca alınan kararlar özellikle sanayiciyi çok zor durumda bırakıyor ve son tüketici maliyetlerinin daha da artmasına neden oluyor. Üçüncüsü ve en önemlisi ise elektrikte tam serbest piyasanın sağlanamamış olması. Günümüz dünyasında artık tüm gelişmiş ülkelerde tam serbest piyasa koşulları oluşuyor, otoriteler sadece gerekli durumlarda müdahale ediyor. Bu da tüketicinin daha ucuz ve daha kaliteli elektrik kullanmasını sağlıyor. Ne yazık ki ülkemizde halen tam serbest piyasa koşullarından söz etmek mümkün değil. Bu üç hatanın giderilmesi ile enerji piyasasının hızlıca toparlanacağını ve ekonomi için stratejik öneme sahip enerji piyasasındaki bu düzelmenin çok hızlı bir şekilde makro ekonomik verilere yansıyacağını rahatlıkla söyleyebilirim.”