Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dil ve Konuşma Terapisti Öğr. Gör. Ayşe Buse Saraç, artikülasyon bozukluğuna yol açan faktörler ile birey hayatında yol açtığı sorunlara değindi ve gelecekteki hayatı olumsuz etkilememesi için önemli tavsiyelerde bulundu.

Artikülasyon bozukluğunun bireyin konuşma seslerini üretirken güçlük çekmesi ile karakterize olduğunu belirten Dil ve Konuşma Terapisti Ayşe Buse Saraç, sözlerine şöyle devam etti:

“Bozukluk olduğu için birey kendi ana diline ait konuşma seslerini eksik veya hatalı üretir. Artikülasyon bozukluğu, yapısal anomali (yarık dudak veya damak), nörolojik/gelişimsel bozukluklar, işitme kaybı ve diğer nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. Aynı zamanda herhangi bir nedene bağlı olmaksızın da görülebilir. Bu doğrultuda ‘kapı’ yerine ‘tapı’ veya dondurma yerine ‘donduyma’ gibi farklı hata tipleri görülebilir. Bu tip hatalar dinleyiciler tarafından konuşmanın anlaşılmasını sekteye uğratabilir. Bu nedenle erken çocukluk döneminde konuşma sırasında eksik veya hatalı üretimlerin ebeveynler tarafından fark edilmesi ve zaman kaybetmeden dil ve konuşma terapistine başvurulması gerekiyor.”

Artikülasyon bozukluklarının kendiliğinden düzelmediğini vurgulayan Dil ve Konuşma Terapisti Ayşe Buse Saraç, “Bu bağlamda artikülasyon bozukluğunda erken müdahale kritik öneme sahiptir. Hatalı veya eksik üretilen sesler için zaman kaybetmeden dil ve konuşma terapistine başvurulması gerekiyor. Aksi taktirde uzun süredir yanlış veya eksik üretilen konuşma seslerini hedef ses üretime yaklaştırmanın daha fazla zaman aldığını söyleyebiliriz. Özellikle erken çocukluk döneminde artikülasyon sorunlarına ilişkin girişimler, ebeveyn desteği alarak yürütüldüğünde daha başarılı sonuçlar elde edilmesine yardımcı oluyor” ifadelerini kullandı.

Saraç, dil ve konuşma terapistleri tarafından yapılan informal ve formal değerlendirmeler sonucunda bireyin konuşma seslerine ilişkin yaşamış olduğu yetersizliğin artikülasyon bozukluğu ile karakterize olup olmadığının belirlendiğini belirtti ve sözlerine şöyle devam etti: 

“Ardından artikülasyon bozukluğu olan bireyin hatalı veya eksik ürettiği sesler belirlenerek terapi programı da bireyin ihtiyaçlarına göre bireysel olarak oluşturulur. Bu kapsamda hedef sese ilişkin sesletim davranışının fark edilmesi ve eski sesletim davranışının değiştirilmesi sağlanır. Hedef sesin başarılı üretimine paralel olarak elde edilen sonuçlar sözcük, sözcük öbeği ve cümle içinde üretilir, aktiviteler ve ev çalışmaları ile günlük konuşmaya genellenir. Ebeveynler, çocukların klinik ortamın dışında devam eden çalışmalarında önemli bir rol oynarlar.” 

Çocukların tipik olarak konuşma seslerini gelişimsel bir sırayla edindiklerini belirten Dil ve Konuşma Terapisti Ayşe Buse Saraç, “Araştırmalar 4 – 4,5 yaş aralığındaki çocukların ana dili kapsamında yer alan sesleri doğru üretmesi gerektiğini ve konuşmalarının ebeveynleri dışındaki kişiler tarafından da anlaşılması gerektiğini vurguluyor. Belirtilen yaş aralığından itibaren görmezden gelinen artikülasyon sorunları yetişkinlik dönemine kadar devam edebilir. Bu durum bireyin mesleki, sosyal ve akademik hayatını sekteye uğratabilir” uyarısını yaptı.

Hibya Haber Ajansı