CHP İstanbul Milletvekili Av. Mahmut Tanal, deprem felaketinin yaşandığı Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Adıyaman, Osmaniye, Hatay, Kilis ve Malatya’da binlerce yurttaşa mezar olan binaları inşa eden müteahhitler, yapıların plan ve projelerinde görev alan kişiler, onay sürecinde dahli olan şahıslar, inşaat aşamasından itibaren denetimden sorumlu olan idari yetkililer hakkında suç duyurusunda bulundu.

Tanal, depremde yıkıma uğrayan her il ve ilçe için ayrı ayrı suç duyurusu dilekçesi hazırlayarak, ilgili ilin cumhuriyet başsavcılığına gönderilmek üzere Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na iletti. CHP’li Tanal, tespit edilecek şüphelilerin “Kasten öldürme” suçunun düzenlendiği Türk Ceza Kanunu’nun 81’inci maddesi ile TCK’nın “Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi” başlıklı 83. maddesi uyarınca yargılanmalarını talep etti.

Suç duyurusu dilekçesinde, Türkiye’nin deprem bölgesi içinde yer aldığının bilinen bir gerçek olduğunu vurgulayan Tanal, “Sağlam binaların yapılmaması ya da idarenin gereğini yapmaması halinde insanların yaşamını yitireceği öngörülebilir bir gerçektir. Öngörülen durumlar karşısında kişilerin hukuka aykırı hareket etmesini, hukuk düzeni elbette korumayacaktır” değerlendirmesini yaptı.

KASTEN ÖLDÜRME SUÇUNU OLUŞTURUYOR

Tanal, suç duyurusunda şunları kaydetti: “İddia makamı Cumhuriyet Savcılarınca yapılacak kapsamlı bir soruşturma ile tespit edilecek kamu tüzel kişiliklerinin idari kadroları, karar mekanizmaları, yapı denetim firmaları, sorumlu her türlü çalışanın hukuka aykırı davranışları silsilesi sebebi ile yaşanan depremin yıkıcı etkisi, öngörülebilirliği bakımından 5237 sayılı 26/9/2004 tarihli Türk Ceza Kanunu’nun hem 81. maddesi bakımından kasten öldürme suçunu hem de 83. maddesi kapsamında ihmali davranışla kasten öldürme suçunu oluşturmaktadır. Kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi hali söz konusu olduğu için her iki madde bakımından da Türk Ceza Kanunu’nun 21/2. maddesinde düzenlenen olası kast hali bulunmaktadır.

Ek olarak kamu görevlisi, imar ve yapı denetim mevzuatına aykırı projeleri gerekli incelemeleri yapmadan onaylaması ve onaylanan projelere göre yapı ruhsatı verilmesi Türk Ceza Kanunu’nun 257. maddesinin 1. fıkrasında yer alan görevi icraen kötüye kullanma, yapılması gereken denetimin hiç yapılmaması durumda ise 257. maddenin 2. fıkrasındaki görevi ihmalen kötüye kullanma suçu söz konusu olacaktır.

Yine yapı denetim kuruluşunun ortak ve yöneticileri, mimar ve mühendisleri ile laboratuvar görevlilerinin de 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun hükümleri çerçevesinde yapmaları gereken denetimi yapmadıkları hâlde yapmış gibi veya yapmalarına rağmen gerçeğe aykırı olarak belge düzenlemeleri hâlinde Türk Ceza Kanunu’nun 204. maddesinde yer alan resmî belgede sahtecilik suçundan cezalandırılması gerekmektedir.”  

YAŞAMA HAKKI VURGUSU

Yaşama hakkının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. maddesi ve Anayasamızın 17. maddesiyle korunduğunu vurgulandığı suç duyurusu dilekçesinde, “Bu kapsamda binaların yapımında görev alan müteahhitlerin ve sorumluların; yapıların mimari ve her türlü plan, proje, resim ve hesaplarının hazırlanmasını; bunların uygulanmasıyla ilgili sorumluları, işbu durumda denetim sorumluluğu olan tüm yetkilileri, uzmanlık konularına ve ilgili kanunlarına göre sorumlukları bulunan her türlü teknik görevlinin haklarında yürütülecek ceza soruşturması sonucunda 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu uyarınca Kasten öldürme başlıklı 81. maddesi kapsamında cezalandırılmaları talep edilmelidir” ifadelerine yer verildi.

Deprem felaketinde ihmalkarlığın kişilerin yaşam hakkını yok sayan mahiyetinin göz ardı edilmemesi gerektiğinin vurgulandığı dilekçede, “Yaşanan felaketin ortaya çıkardığı büyük yıkım incelendiğinde, yapılarda istenmeyen bir neticeden bahsedilmeyeceği, istenmeyen netice unsurunun çok ötesine geçilerek ve bilinçli taksir unsurları aşılarak, bu şekildeki inşaatların projelendirme, malzeme seçimi, malzeme kullanımı ve yapılaşma bakımından bir bütün olarak böyle bir felakete ve neticesi ölümlere sebep olabileceği öngörülebilir niteliktedir. Yargıtay’ın 12 Ceza Dairesi’nin 01.03.2013 tarihli 2012/11165 Esas 2013/4980 Karar sayılı ilamında da benzer olduğu üzere; yaşanan deprem felaketi şüphelisi müteahhit ve inşaat sorumlularının fiillerinin, bölgede fay hattı olmasının da ötesinde, herhangi bir dış müdahale ile dahi yaşanması muhtemel yıkım tehlikesini ortaya çıkarıp yaşam hakkını ihlal ettikleri, yapıları hatalı ve hileli olarak inşa ettikleri açıktır” değerlendirmesi yapıldı.


CEZA VERİLMESİ GEREKİR

Suç duyurusu dilekçesinde şöyle denildi: “İnşaat planı hazırlanması ve gerekli izinlerin alınmasıyla birlikte inşaatın başlamasından itibaren görev yapan her türlü yapı denetim görevlileri ve ilgili sorumlular; binalara yapı kullanma izin belgesi veren, deprem yönetmeliğine uygunluğunu denetlemeyen oturma izni veren görevli ve yetkililer; denetim görevini yerine getirmeyen ilgili belediye, Bakanlık yetkilileri ile depremin gerçekleşmesinin ardından arama ve kurtarma çalışmalarının geç, eksik ya da hatalı başlaması neticesinde kayıpların artmasına sebep olan sorumlular hakkında da Türk Ceza Kanununun 83. maddesi uyarınca Kasten Öldürmenin İhmali Davranışla İşlenmesi suçundan ceza verilmesi gerekmektedir.”

TCK’nın “Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi” başlıklı 83. Maddesinin hatırlatıldığı dilekçede, “İcrai bir suç niteliğinde olan insan öldürmenin, ihmali bir davranışla da işlenebilmesi mümkündür. İşbu durumda teknik şartnamelerin içeriğinin mevzuata aykırı oluşturulması, proje ve teknik şartnameler usulüne uygun olsa dahi mevzuata ve bilime aykırı içeriği itibari ile projeye de uygun olmayan inşaat yapımı, malzemeleri, imar izinleri, denetimleri, yaptırım biçimleri gibi seri ve sistematik ihmali hareketlerle de işlenebilmesi mümkündür. Depremin yaşanması akabinde yukarıda bahsedilen ihmali gösteren tüm sorumluların ve yetkililerin yerine getirmekle yükümlü olduğu davranışı gerçekleştirmediği açıktır” denildi.

CHP’nin hukukçu vekili Mahmut Tanal’ın hazırladığı suç duyurusu dilekçesinin devamında şunlar aktarıldı: “Faillerin sebep olduğu büyük zararın ve dolayısıyla suç tipinin tespiti için delil güvenliğinin sağlanması ve bu amaçla yıkılan bina enkazlarında gerekli her türlü teknik incelemenin, faillerin kamuda önemli görevlerde yer almaları da dikkate alınarak oluşturulacak bağımsız ve tarafsız bilirkişi heyetleri marifeti ile acilen yapılmasını, bunun mümkün olmaması halinde yıkım alanlarında gerekli numunelerinin alınarak muhafaza edilmesinin sağlanması gerekmektedir. Yıkılan yerlerin mimari projelerinin, inşaat ruhsatlarının, yapı kullanma izin belgelerinin ilgili kurumlardan, belediyelerden derhal talep edilmesi ve muhafaza altına alınması şarttır.”

ANAYASA MAHKEMESİ’NİN KARARINI HATIRLATTI

“Anayasa Mahkemesinin 2012/752 Başvuru Numaralı Serpil Kerimoğlu ve diğerleri başlıklı kararında söz konusu duruma yönelik devletin sorumluluğundan bahsedilmiştir:

‘Devletin yaşam hakkı kapsamında sahip olduğu pozitif yükümlülüklerin bir de usuli yönü bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmi bir soruşturma yürütmek durumundadır. Bu tarz bir soruşturmanın temel amacı, yaşam hakkını koruyan hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almak ve kamu görevlilerinin ya da kurumlarının karıştığı olaylarda, bunların sorumlulukları altında meydana gelen ölümler için hesap vermelerini sağlamaktır.’

Yine aynı kararda yer alan bir diğer ifade şu şekildedir:

‘Yürütülen ceza soruşturmalarının amacı, yaşam hakkını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların ölüm olayına ilişkin hesap vermelerini sağlamaktır. Bu bir sonuç yükümlülüğü değil, uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür.

Yürütülecek ceza soruşturmaları sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verecek şekilde etkili ve yeterli olmalıdır. Soruşturmanın etkili ve yeterli olduğundan söz edebilmek için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek ölümü aydınlatabilecek ve sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delilleri toplamaları gerekir.’
 

İNSAN YAŞAMINI KORUMAK DEVLETİN EN ÖNEMLİ GÖREVİ

İnsan yaşamı, olası tüm felaketler ve potansiyel riskler dâhil korunmalıdır. Bu devletin en önemli görevidir ve pozitif yükümlülüğüdür. Depremin ardından çalışmaya başlayan arama kurtarma ekiplerinin oluşturulmasına rağmen, kurtarma ve yardım komiteleri ile sivil savunma yetkililerinin yeterince organize olmadıklarını ve müdahalelerde gecikmelerin yaşandığı ortadadır. Zira büyük deprem riski taşıyan, fay hattının yer aldığı bu illerdeki yetkililerin, bu tür bir afet karşısında alınacak tedbirleri ya da depremin yaşanması durumunda her birinin görev ve yetkilerini belirleyen plan ve programlarının bulunması gerekirdi. Söz konusu yetkililerin, bölgenin kritik durumunu ve daha kötü olasılıkları göz önünde bulundurarak hazırlanmamaları ve etkili şekilde müdahale edememeleri, yapı denetimlerine yönelik önceden gerekli tespitlerin yapılmaması binlerce insanın hayatını kaybetmesine ve on binlerce insanın yaralanmasına sebep olmuştur.

DELİLLERİN KARARTILMASI…

Devlet, fiili hakimiyeti içinde bulunan kişilerin yaşam hakkını koruma yükümlülüğü altındadır. Ölüm meydana gelmesi halinde ise bunun gecikmeksizin yetkili makamlar aracılığıyla soruşturulması, delil toplanması ve olayla ilgili tahkikatın neticelendirmesi yine devletin bir yükümlülüğüdür. Afet bölgesindeki binlerce insanın hayatını kaybetmesine sebep olarak vatandaşların en temel hakkı olan yaşam hakkını, Anayasal hakkı olan maddi ve manevi varlığının korunması yükümlülüğünü ihlal eden şahıslar hakkında gerekli tahkikatın yapılmasını ve yasal mevzuat gereği cezalandırılması için gereğinin yapılmasını sayın başsavcılığınızdan arz ve talep ederim.

izah edilen ve resen gözetilecek sebeplere binaen, şüphelilerin tespiti ile delil güvenliği bakımından suçun vasıf ve mahiyeti, delillerin henüz toplanmamış olması ve karartılması ihtimali gibi unsurların varlığı göz önüne alınarak Ceza Muhakemesi Kanunu madde 100 ve devamındaki tedbirlerin ivedi olarak uygulanmasını ve haklarında gerekli soruşturmanın yapılarak cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmasını arz ve talep ederim.”