Doç. Dr. Ceylan, yaptığı açıklamada depremin ilk günlerinden itibaren bozulan çevre koşulları ve hastaların yaşamış oldukları fiziki ve ruhsal travmaların ilerleyen günlerde birçok enfeksiyon hastalığının oluşmasına ve hatta yeterli önlemler alınmaz ise salgınlara dahi neden olabileceğine dikkat çekti.

Yaşanan bir depremin ardından ölüm ve travmaların ilk günden geliştiğini belirterek, “Bu akut dönemlerde başlangıçta enfeksiyon hastalıkları herhangi bir ölüm sebebi değilken, deprem sonrası dönemde ortam koşullarının bozulması ile çeşitli enfeksiyonlar gelişebilmekte ve depremden kurtulan afetzedeler enfeksiyondan kaybedilebilmektedir.” dedi.

Ceylan, deprem sonrası kamplardaki kalabalıkların oluşturduğu hijyen sorunlarının bu olumsuz şartları artırabildiğini dile getirerek, “Depremin sonucunda su ve kanalizasyon şebekelerinin tahrip olmasıyla beraber temiz ve kirli suların karışması, ayrıca elektrik ve gaz şebekelerinin hasar almasıyla birlikte temiz yiyecek ve su yetersizliği enfeksiyon gelişimini kolaylaştırmaktadır.” diye konuştu.

Deprem sonrasında kısa ve uzun vadede ortam şartlarına göre faklı enfeksiyon hastalıkları oluşturabildiğini söyleyen Ceylan, şu bilgileri paylaştı:

“Faz 1: Deprem esnasında (0-4. günler): Depremden etkilenenlerin kurtarıldığı ve afetle ilgili yaralanmaların ilk tedavilerinin yapıldığı dönemdir. Yaralanma bölgesinde enfeksiyonlar gelişebilir.

Faz 2: Deprem sonrası (4-30. günler): Bulaşıcı hastalıkların ilk dalgasının ortaya çıkabileceği dönemdir. Bu dönemde gıda kaynaklı ve/veya su kaynaklı enfeksiyonlar veya damlacık yoluyla bulaşan enfeksiyonlar görülebilmektedir.

Faz 3: İyileşme ve normale dönüş̧ dönemi (30 günün üzerinde): Uzun inkübasyon periyodu olan enfeksiyonların ve latent (geç, gizli) enfeksiyonların belirgin hale gelebileceği dönemdir. Bu dönemde, daha öncesinde afet bölgesinde sık görülen bulaşıcı hastalıklar, insanlar arasında salgına neden olabilir.”

Ceylan, deprem sonrası yaşam koşullarının düzelmesine kadar geçen akut dönemde özellikle enfeksiyonların veya salgınların genellikle deprem sonra 4 ile 30 günlerin arasında oluştuğunu vurgulayarak, “Bu süreç zarfında deprem bölgelerinin ve çadır-konteyner kentlerin mutlaka denetim altında olması gerekmektedir.” ifadelerini kullandı.

Tetanoz aşısının önemine dikkati çeken Ceylan, enkaz altından yaralı çıkarılan ve bu süreçte kirli toprak veya diğer materyaller ile yaralanan kişilere mutlaka tetanoz aşısı yapılması gerektiğini söyledi.

Ceylan, ishal salgınlarının hijyen koşullarının bozulmasına bağlı olarak gelişen, su ve yiyecek kaynaklı enfeksiyonlar arasında yer aldığını belirterek, şunları kaydetti:

“Doğal afetlerden sonra afetzedelerin kaldığı barınma kamplarında yaşanan ölümlerde en önemli neden ishal olup ölümlerin çoğunluğunun nedeni olmuştur. İshal salgınları genellikle kalabalık, hijyen koşullarının tam sağlanamadığı barınma kamplarında gelişebilmektedir. Bu barınma kamplarının yerleşiminin iyi planlanması, temiz su erişiminin iyi olması beklenir.”

Kalabalık ortamların oluşturduğu risklerden dolayı solunum yolları etkenlerinin bulaşması nedeniyle Grip, Covid-19, kızamık ve tüberküloz gibi hastalıklarda artış olabildiğine dikkati çeken Ceylan, “Özellikle beş yaş altı çocuklarda afet sonrası gelişen ölümlerde pnömoni (zatürre) ishalden sonra gelmektedir. Kalabalık barınma kampları, havalandırma koşullarının kötü olması, kötü beslenme ve özellikle havaların soğuk olması pnömoni riskini arttırmaktadır. Covid-19 salgınının henüz bitmemesi salgının artışına neden olabilecektir.” dedi.

Ceylan, tüberkülozun doğal afetlerden sonra saptanan diğer bir enfeksiyon çeşidi olduğuna değinerek, “Özellikle geç dönemde ortaya çıkan vakalar, afetzedelerin deprem sonrasında başka bölgelere taşınmalarına, deprem sonrası dönemde depremden önce almakta olduğu ilaçlarını deprem sonrasında teminindeki güçlüklere bağlı ve sağlık hizmetlerinin yetersizliği bu vakaların ortaya çıkmasını hızlandırabilir.” şeklinde konuştu.

Doğal afetlerden sonra afetzedelerin yerleştirilmesinin iyi planlanması gerektiğinin altını çizerek, şunları söyledi:

“Uyuz da hijyen şartlarının bozulması ve kalabalık yaşam nedeniyle salgınlara yol açabilmekte ve önemli bir sağlık sorunu oluşturmaktadır. Kurulacak barınma kamplarının yeri, su kaynaklarına yakınlığı, seyyar tuvalet ve banyoların bu su kaynaklarına uzaklığı iyi planlanması gerekmektedir. Ayrıca sanitasyonun sağlanması bu aşamadaki önemli basamaklardan biridir.”

Şanlıurfa Harran Üniversitesi Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. İdris Kırhan da konuyla ilgili yaptığı açıklamada Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Mehmet Reşat Ceylan’a teşekkür ederken, afet sonrası çok dikkat edilmesi gereken önemli bir konuya değinildiğini ifade etti.

Hijyenin önemine dikkati çeken Kırhan, “Yemekten önce ve sonra, gıda hazırlarken, tuvalet öncesi ve sonrası ya da ellerde görülür bir kirlenme olduğunda ya da enfekte olduğunu düşündüğümüz bir eşyayla bir yüzeyle temas sonrası ellerimizi su ve sabunla yıkamamız gerekmektedir. Eğer bu mümkün değilse alkol bazlı dezenfektanlar ya da kolonya gibi alkol içeren sıvılarla, ıslak mendiller ile elimizi sık sık temizlemeyi tavsiye ediyoruz.” diye konuştu.

Hibya Haber Ajansı