Başkanlık çare olacak mı?

Türkiye’de uzun yıllardır çözülemeyen yapısal sorunlar ve Kürd Meselesi ile kronik hak ihlalleri, AB ile başaşağı giden ilişkiler gibi önemli konulara Başkanlık sistemin çare olacağını savunan AKP iktidarı rejim değişikliğine gitmeyi planlıyor. Bir süredir aralarında uyum sorunu olduğu bilinen Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasındaki kriz, Davutoğlu’nun görevinden istifa ederek AKP’yi kongreye götürmesi ile sonuçlanmış, ardından kurulan yeni hükümetin hedefinde ise Başkanlık sistemi olacağı ifade edilmişti.

 

Binali Yıldırım Başbakanlığında kurulan yeni Hükümet ile birlikte kabine üyelerinin eskiye nazaran çok daha fazla başkanlık vurgusu yapması Türkiye’de yeni döneme girildiğine işaret ediyor. Genel Başkan seçildiği kongrede konuşan Başbakan Binali Yıldırım, Yeni Anayasa ve Başkanlık sistemi vurgusu yaparak şunları söylemişti: “Yeni bir Anayasa’ya ihtiyacı var Türkiye'nin. Yeni Anayasa’nın Başkanlık sistemini Türkiye'ye getirmeye hazır mısınız? Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesiyle birlikte kalkıp her şey eskisi gibi olmayacak, çünkü Cumhurbaşkanı’mız milyonlarca vatandaşımızın oyunu almış ve onların siyasi sorumluluğunu taşıyor. Siz her ne kadar Cumhurbaşkanı’mıza sorumsuzdur deseniz de, Cumhurbaşkanımız Türkiye, millet sevdasıdır. Onun sorumluluğu milletin dertleridir. Onun için bugün yapmamız gereken en önemli işi fiili durumu yasal hale getirmek, anayasayı ve bu kafa karışıklığını sona erdirmektir.  Onun yolu da Yeni Anayasa’dır. Yeni Anayasada Başkanlık sistemidir.”

 

Başbakan Yıldırım’ın bu konuşması uzun zamandır tartışılan‘uyumlu Başbakan ile Cumhurbaşkanı’ sorununun çözüldüğü ve iktidarın öncelikli hedefinin Başkanlık sistemini getirerek, rejimi değiştirmek istediği yönünde tartışmalar başlattı.

 

Yıldırım, Kürd Meselesi’nin çözümüne ilişkin de “Buradan milletime ilan ediyorum; bölgede yaşayan vatandaşlarımızın can ve mal güvenliği, huzuru sağlanana kadar bu operasyonlar aynen devam edecek. Vatandaşlarımıza, sivillere, güvenlik güçlerine yönelik saldırılar sona erinceye kadar bu operasyonlar devam edecek. PKK terör örgütü silahlı eylemlerini sona erdirene kadar, sona erene kadar bu operasyonlar aralıksız devam edecek. Milletimiz rahat olsun. Bu terör belasını Türkiye'nin gündeminden çıkaracağız” demişti. Hükümet kaynaklarından haber alması ile bilinen Abdulkadir Selvi, Başbakan’ın bu konuşmasını yorumlayan “Yeni dönemde Çözüm Süreci ağızlara alınmayacak” diyerek çatışmaların devam edeceğini, Hükümetin bu konuda farklı bir arayışa girmeyeceğini teyit etmesi dikkati çekti.

 

İktidarın rejim değişikliği çabalarını, olası değişikliğin Türkiye’nin önemli sorunları olan Kürd Meselesi, hak ihlalleri ve AB ile ilişkilere etkisini siyasetçiler ve gazetecilerle konuştuk. AKP kurucularından ve bir dönem Başbakan Yardımcılığı görevinde bulunan Abdülatif Şener iktidar partisinin sorgulanamaz hale geldiğini vurgulayarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Anayasa’ya bağlı olmadığı yorumunda bulundu. Davutoğlu’nun istifa etmesine ilişkin “Cumhurbaşkanı’nın iradesiyle iktidar partisinin Genel Başkanı ve Başbakan değiştirildi” diyen Şener, “Parlamento, hükümet, bürokrasi, medya, yargı, sivil toplum, Cumhurbaşkanı’nın talep ve beklentilerine göre davranıyor. Böylesi bir noktaya geldik. Çoğu ülkelerde diktatör olarak nitelendirilen isimlerden daha güçlü bir iktidar gücünün olduğunu görürüz. Sayın Cumhurbaşkanımızın yetkisi Sultan Reşat’ın yetkisinden daha fazladır” şeklinde konuştu.

 

“Güçlü lider zayıf ülke” vurgusu

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iktidar alanını genişletme çabasına değinen Şener, güçlü liderin zayıf ülke anlamına geldiğini ifade ederek, “Güçlü liderlerin olduğu yerde çözümsüzlük doğar. ABD hukuk devletinin hâkim olduğu, Başkan’ın yetkilerinin sınırlandırıldığı, Anayasa Mahkemesi’nin Başkanı yargıladığı bir sistemdir. Demokratik kurumlar, hukuk devleti ne kadar yerleşmişse o kadar güçlü olur bir devlet. Dolayısıyla otorite var ve demokrasi yok ise o devletin uluslararası alanda bir gücü de yok demektir. Türkiye şu an bu durumdadır” dedi.

 

AB ile Türkiye’nin mülteci sorunu ve Terörle Mücadele Kanunu’nun değiştirilmesi konusunda sorunlar yaşadığını ve bu sebeplerden kaynaklı ilişkilerin iyi olmadığını hatırlatan Şener, “Bu da demektir ki; Türkiye’de demokrasi ve hukuk devleti yara aldıkça, güçlü liderlik anlayışı sürdükçe, AB sürecinden uzaklaştırıldığını düşünüyorum” şeklinde konuştu.

 

‘Dokunulmazlıkların hedefi HDP’

 

Dokunulmazlıkların kaldırılması ile ilgili sürecin tamamen siyasi olduğunu ve amacın HDP’li vekillerin Parlamento dışına atılmak istendiği, ancak bunun Türkiye’nin içinde bulunduğu durum açısından doğru bir adım olmadığını söyleyen Şener, AKP’nin prensip olarak dokunulmazlıkları kaldırma gibi bir isteğinin olduğunu düşünmediğini vurguladı. 1994 yılında Meclis’te yaka paça gözaltına alınan ve 10 yıl hapis yatan DEP’li milletvekillerini hatırlatan Şener, şöyle dedi: “Bu uygulamanın ülkeye hiçbir şey kazandırmadığını gördük. Olumsuz deneyimi olan bu konuyu siyasi malzeme olarak devreye sokmak ülke menfaatleri ile bağdaşmıyor. Daha sonra bu iktidarın olduğu dönemde DEP’lilere sizi sağlık gerekçesiyle çıkaracağız denildi. Başta Leyla Zana olmak üzere, DEP’liler ‘bizi düzgün bir şekilde çıkaracaksanız, çıkarız. Yoksa gerek yok’ dediler. Onun üzerine AB sürecine de engel çıkmaması için başka bir formülle tahliye edildiler. Şimdi ise Kürd siyasi hareketini meclisten atma çabasındalar.”

 

‘Halk, Başkanlığı istemiyor’

 

İktidar partisinin halktan yeteri kadar destek göremediği için referanduma gidip Başkanlık sistemine geçiş yapamadıklarını belirten Şener, “Ama bu istikrarsızlığın karşıtlığı başkanlıktır havasını medya üzerinden oluşturmaya çalışıyorlar. Şayet kamuoyu üzerinden yeterli desteği aldıklarını görürlerse, referanduma giderler. Şu ana kadar böylesi bir an yakalayamadılar” diye belirtti. AKP’nin 7 Haziran’dan sonra tek başına iktidar olma koşulları kalmadığından, gerek Cumhurbaşkanlığı gerek milletvekili seçimleri için iktidarın MHP oylarına yöneldiğini dile getiren Şener, “MHP’den alacakları oylar ile önümüzdeki seçimlerde mesafe alacaklarını hesap ediyorlar. Tam bir MHP duyarlılığı içerisinde yürümeyi siyasetlerinin merkezine koymuş vaziyetteler. Başkanlık sistemine nasıl geçileceğini tam kestiremiyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı ve iktidar partisinin kafasında Başkanlık sisteminin ne olduğunu tam çözebilmiş değilim. Başbakanlık sisteminin olduğu yerlerde güçlü dengeleme mekanizmaları var. Biz hala nasıl bir düzenleme yapacaklarını bile bilmiyoruz” ifadelerini kulland (kaynak:basnews)