Minbic Askeri Meclisi'nin "Şehit Komutan Faysal Ebû Leyla" adıyla sürdürdüğü Minbic'i kurtarma ve özgürleştirme hamlesi 22'nci gününde devam ediyor. Halkın özgürleşen alanlara geçmesi için çetelerin bulunduğu noktalara operasyonlar yapan güçler, kurtarılan köylerden tahliye etilen halkı özgürleştirilen Ebû Gelgel ve Qerha Elkebîr köyleri başta olmak üzere güvenli köy ve mezralara getiriyor. Çocuk ve kadınlar, çetelerin zulmünden kurtuldukları için sevinç gözyaşları dökerek yaşadıkları vahşeti anlatmaya çalışıyor. 

 

DAİŞ çetelerinin işgal ettikleri köylerde kız çocukları ve genç kadınları alıkoyduğunu anlatan geç kadınlardan R.H.E.H., şahit olduğu vahşeti, "Çetelerin onlarca kez farklı sebeplerle insanların kafalarını kesiyordu. Kadın, çocuk, yaşlı demeden herkesi zorla toplayarak bu vahşeti seyrettiriyorlardı. Öldürülen veya kafası kesilen insanların kız çocuklarını ya da genç kadınları alarak emirleri için özel hazırlanan mağara ya da tünellere götürüyorlardı. Bir çok kadını 'cariye' adı altında bu mağaralarda tutuyorlardı. Alıkoydukları genç kadınları adeta seks kölesi haline getirmiştiler" diye anlatıyor. 

 

'Ne olursa olsun kaçmalıydık'

 

Çeteler tarafından kaçırılarak, mağaralarda tutulan ve bir şeklide kaçmayı başaran 2 geç kadın ise mağarada ve sonrasında yaşadıklarını anlatıyor. Tutuldukları mağarada genç bir kadının yaşanan cinsel saldırı sonrası intihar ettiğini, birinin kaçmaya çalışırken yakalandığını ve yarıya kadar toprağa gömülüp katledildiğini anlatan genç kadınlar, kaçtıktan sonra kaldıkları evde bir yıl boyunca hiç dışarı çıkmadıklarını söylüyor. Genç kadınlardan yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "Ağabeyimiz ve babalarımızı kaçırdılar. En son öldürdüklerini bizi mağarada tutuklarında öğrenmiştik. Emirler ve çetelerin bize taciz ve tecavüzleri tiksindiriciydi. Biz bir yolunu bulup mutlaka kaçmamız gerektiğini düşündük ve bir gece yarısı kaçtık. Bir süre nerede alıkonulduğumuzu bilmediğimiz için yolu kaybettik, ancak bulunduğumuz yerde çalı çırpılar vardı. Biz onların arasına girdik ve öbür gün öğle saatlerine kadar çıkmadık. Çok korkuyorduk, çünkü yakalanmamız halinde başımıza ne geleceğini, öldürüleceğimizi biliyorduk. Yaklaşık bir yıl akrabamızın bir evinde saklandık, hiç dışarı çıkmadık bu zamana kadar. Biz mağaradayken, bir iki genç kadını daha getirmiştiler, bunlar iki gün sonra kendilerine yapılan tecavüzleri kaldıramadılar, biri intihar etti, diğeri de kaçarken yakalandı. Sonradan öğrendik ki bu genç kadını gövdesinin yarısından fazla toprağa gömülerek taşlanarak öldürmüşler."

 

Çetelere direnen kadınların kent merkezinde kurulan demirden kafese hapsedildiğini ve tanıdıkları bir kaç kadının da bu şekilde öldürüldüğünü öğrendiklerini dile getiren diğer genç kadın ise, "Bazı kadınları bu şekilde öldürüldü. Bazılarının kesilen kafalarını da akrabaları olan kadınların kucağına atıyorlardı" diyor.

 

(diha)