Türkiye Kent Konseyleri Birliği (TKKB) ve Ankara Kent Konseyi (AKK) Başkanı Halil İbrahim Yılmaz konuk olduğu programda; kent Konseylerinin amaçları, yerel yönetim bağlamındaki rolleri ve çalışmaları anlatıldı.
“Ankara, hiçbir zaman orta Anadolu’nun ücra bir kasabası olmadı”
Ankara’nın yalnızca Cumhuriyetle var olmuş bir kent olmadığının altını çizen TKKB ve AKK Başkanı Halil İbrahim Yılmaz, “Friglerden Galatlara kadar bu kentte bir hikaye var. Sezar’a ev sahipliği yapan Hacı Bayram-ı Veli’yi ağırlayan Ankara, hiçbir zaman Orta Anadolu’nun ücra bir kasabası olmadı” ifadelerini kullandı.
Ankara’nın 1980’lerden itibaren göçle beraber genişleyen ve dönüşen bir hikayesi olduğunu ifade eden Yılmaz, “‘Göçmenler zamanı durdurur’ derler ya işte böyle bir ortamda herkes kendi sosyolojisini dükkanın sahibi bilerek, ötekini misafir bilmiş. Birbirini tanımaz ve ötekileştirir halde bir kent yapısı oluşmuş. Kentin müşterek hikâyesinde hiç kimse aidiyet oluşturamadığı için herkes getirdiği alışkanlıkları kendi kıblesi ve kutsalı haline getirmiş. Birine göre Ankara sosyal yardımların mabedi, ötekine göre sanatın, birine göre eğitimin… Yüzlerce farklı kesim, yüzlerce farklı anlam yüklemiş bu kente. Belki de Ankara, kalıtımcı kültürün mabedi olabilseydi herkesin birbirine tahammül edip kimseyi ötekileştirmediği bir kültürde, Türkiye’deki kamplaşmayı durduracak rehber bir uygulama olacaktı” dedi.
Yılmaz, Cumhuriyetin ilk 50 yılında yükselen Ankara’nın, göçlerle birlikte farklı bir konuma sürüklendiğini kaydederek, “Ben de Ankara’ya gelen o göçmenlerden olduğum için bu kadar cüretkar bir şekilde konuşuyorum. Kendi çaresizliğimizi saklamak için toplumsal bozukluğumuzu bir kabiliyet gibi dayattık. Çünkü bilmiyorduk. Sonra bizlerin içinden imarcılar çıktı, kuleler dikerek parayla tanıştı. Milyar dolarlık ekonomiler yaratıldı ama kentin değerleriyle tanışma ihtiyacı duyulmadı çünkü gelişme ihtiyacı duyulmadı. Çaresizliği saklamak için dayatılanlar, para üzerinden devam ettirilmeye çalışıldı. Bu cahillik ve zenginlik başka bir hükümdarlık getirdi. Çocukluğundan beri kültür ve sanata mesafeli, böyle bir öğretisi olmayan kesimlerdik. Kentli olmanın, kente aidiyete sahip olmanın, huzur olduğunu da yeni yeni anlamaya başladık” diye konuştu.
“Kentleşmeyle huzur arasında bir bağ var”
Zamanı durduran göçmenlerin de kentlilerin de doğru dili kullanmayarak kente karşı işlenen suçlar üzerinden diğerinin maneviyatına hakaret eder hale geldiğini dile getiren Yılmaz, “Kör ve sağır olarak kamplaşmamızın sebebi politik bir davranış değildi. Politikacılara kolay fatura kesiyoruz ama kendimiz kamplaştırdık bu kenti. Politikacılar sadece buradaki davranış bozukluğunun hasadını yapanlar oldu. Kentleşmeye huzur arasında bir bağ var. Ve biz bunu ‘az bilerek çok konuştuğumuz’ bir kent yapısında cüretkar cümleler kurarak birbirimizi incitmenin önüne geçtiğimizde, öteki dediğimizi anlamaya başladığımızda kent aidiyetimizi tamamlayacağız” dedi.
Programın sonunda Kültür ve Tabiat Varlıkları Daire Başkanı Bekir Ödemiş, Türkiye Kent Konseyleri Birliği ve Ankara Kent Konseyi Başkanı Halil İbrahim Yılmaz’a katılımından dolayı teşekkür belgesi verdi.
Hibya Haber Ajansı