"Beş günlük ziyaret programı Türk gazetecilerin merak etiği sorulara yanıt vermek için tasarlanmasının yanında Çin hükümetinin anlatmak istediği noktaların da altını çiziyor. Bu noktaları birleştirdiğimizde karşımıza Çinli yetkililer tarafından yapılan 1 tanım ve öncelikler tablosu çıkıyor."

Türkiye ve Çin arasındaki ilişkilerdeki en önemli konu başlıklarından birinin Uygur konusu olduğu sır değil. İki ülke son yıllarda her ne kadar bağlarını derinleştirse de kusursuz bir ilişkinin yolu tarafların birbirini anlamasından geçiyor. Bu anlayışın Türk kamuoyu nezdinde de yankı uyandırmasını isteyen Çin hükümetinin çalışmalarına tanık olan gazeteciler arasındayım. Bölgeyi daha önce iki kez ziyaret etmemin ardından bu kez de meslek büyüklerimiz Hasan Bögün, Kamil Erdoğdu ve Mehmet Ali Güller ile birlikte Xinjiang Dış İlişkiler Ofisi’nin davetlisi olarak Urumçi, Turfan ve Kaşgar’da 9-13 Temmuz tarihleri arasında ağırlandık.

Beş günlük ziyaret programı Türk gazetecilerin merak etiği sorulara yanıt vermek için tasarlanmasının yanında Çin hükümetinin anlatmak istediği noktaların da altını çiziyor. Bu noktaları birleştirdiğimizde karşımıza Çinli yetkililer tarafından yapılan 1 tanım ve öncelikler tablosu çıkıyor. Yakından inceleyelim:

TANIM: AVRASYA’NIN GÖBEĞİ

Çinli yetkililerin gazetecilere ilk olarak Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi’nin Çin’in ayrılmaz parçası olduğunu anımsatması ve ağırlandığımız müzelerin bir bölümünün bu tarihsel anlatıya ayrılması gezilerde alışageldik bir durum. Buna ek olarak Türk gazetecilerin son ziyaretinde Çinli yetkililer tarafından Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi’nin uluslararası önemine yapılan vurgunun arttığını söylemem mümkün.

Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi Hükümeti Sözcüsü ve Dış İlişkiler Ofisi Başkanı Xu Guixiang, çevrimiçi bir panelde sorularımızı yanıtlamadan önce bölgeyi “odak noktası” ve “Avrasya bölgesinin göbeği” olarak tanımladı. Sözcü Xu’ya göre Batı ve Doğu medeniyetlerinin kesiştiği yer olan Uygur Özerk Bölgesi, Kuşak ve Yol’un önemli pencerelerinden. Kuşak ve Yol çerçevesinde 2019 yılında seferlere başlayan Çin-Avrupa yük treni seferleri Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi’nden çıkış alıyor ve 23 hat üzerinden 19 ülkenin 26 kentine ulaşıyor. Sadece 2022 yılında bölgenin ithalat ve ihracat hacmimin 35 milyar doları aşması Kuşak ve Yol’un dinamizmini ortaya koyuyor.

Türk gazetecilerin Çinde götürüldüğü ilk durağın Urumçi Kültürel Planlama Merkezi olması da bu bağlamda tesadüf değil

Türk gazetecilerin Çin’de götürüldüğü ilk durağın Urumçi Kültürel Planlama Merkezi olması da bu bağlamda tesadüf değil. Zira son derece modern şekilde dizayn edilmiş bu dört katlı merkezin ilk iki katı Çin’in 2013 yılında ilan ettiği Kuşak ve Yol İnisiyatifi’ne ayrılırken, son iki katı ise nüfusu 2035’’e kadar ikiye katlanacak şehrin bu büyük değişime nasıl bir kent planlaması ile hazırlandığını anlatıyor.

Avrasya ülkelerini yeniden küresel ticaretin rotası haline getirecek Kuşak ve Yol’da Türkiye’nin de Orta Koridor ile yer alması Çinli yetkililer tarafından yapılan bu tanımı kıymetli kılıyor. Bir diğer ifade ile tarihi İpek Yolu’nun iki yakası olan İstanbul ve Uygur Özerk Bölgesi ihtilafın değil halklara fayda getirecek iş birliğinin adresi olabilir.

GÜVENLİK VE ÖZGÜRLÜK DENKLEMİ

Çin’in Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi geçmişte ciddi şiddet olaylarına tanıklık etti. Çinli yetkililere şiddet olaylarının arkasındaki nedenleri soruduğumuzda bunu “üç büyük kötülük” kavramı ile açıkladılar. Üç büyük kötülük faktörü “terörizm, radikalizm ve dini aşırılıkçılık” olarak tanımlanıyor.

Bölgede son 5 yıldır terör olayı yaşanmasa da geçmişte yaşanılan acı tecrübeler ve dahası Suriye gibi yönetim boşluklarının yaşadığı ülkelerde terör örgütlerinin yaşam alanı bulması bölgede güvenlik politikalarının devam edeceğini gösteriyor. Öyle ki Türk gazetecilerin Urumçi kentinde ziyaret ettiği “Terörizm ve Aşırılıkçılığa Karşı Savaş” isimli müzenin bir bölümünde Suriye’de Uygurca çekilen propaganda videolarını görmek mümkün.

Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi Hükümeti Sözcüsü ve Dış İlişkiler Ofisi Başkanı Xu Guixiang

Peki Amerika Birleşik Devletleri, Çin’in terörizm algısının neresinde? Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi Hükümeti Sözcüsü ve Dış İlişkiler Ofisi Başkanı Xu Guixiang, gazeteci Mehmet Ali Güller’in sorusu üzerine terörizmin nedenleri arasında ABD’nin Orta Asya politikasını göstermekten çekinmedi. Sözcü Xu başta olmak üzere konuştuğumuz tüm yetkililerin çekindiği tek şey ise terör kelimesi ile Çin’de yaşayan herhangi bir etnik grubun adını birlikte anmak oldu. Sözcü Xu, Batı medyasında çıkan haberleri anımsattığımızda “(Onlar) terörizme darbe indirmenin halka darbe indirmek olduğunu, aşırı hareketlerle mücadelenin dinlere karşı olduğunu iddia ediyorlar.” yanıtını verdi.

HALIDAKİ 56 NARIN ANLAMI

Urumçi’deki İslam Enstitüsü Başkanı Abdülrekip Tümniyaz konuşmalarımızda bölgedeki mevcut politikanın dini değil aksine terörün dinden faydalanmasını hedef aldığını dile getiren kanaat önderlerinden sadece birisi.  Tümniyaz’ın başında olduğu İslam Enstitüsü 2017 yılında devlet desteği ile daha büyük bir kampüse taşındığını eklemek de fayda var. Bin öğrencinin eğitim aldığı İslam Enstitüsü içinde yurt, mescid, kütüphane ve yemekhane gibi tesisler bulunuyor. Buradan mezun olan öğrencilerin ülke genelinde din adamı olarak hizmet verdiğini anlatan Tümniyaz, öğrencilerin değişim programları çerçevesinde Mısır’ın ünlü El Ehzer gibi üniversitelerinde de gözlem yapma şansı yakaladığını aktardı.

İslam Enstitüsü Başkanı Abdülrekip Tümniyaz solda İdgah Cami İmamı Abbas Mehmed sağda

Kaşgar’da bulunan İdgah Cami’nin imamı Abbas Mehmed ise Çin’in mevcut politikasına camiye yerel yönetim tarafından hediye edilen bir halı üzerinde anlatıyor. Bölgede yaşayan etnik grupların sayısına atıfla 56 narın bulunduğu halının verdiği Türk gazeteciler verdiği mesaj şu: Bir nar meyvesinin içi gibi tek tek olsak da dışarıdan bakıldığında biz bir bütünüz.

NÜFUS VE YAŞAM BEKLENTİSİNDE DEĞİŞİM

Uygurcanın sokaktaki tabelalardan, okullardaki eğitime ve kullanılan paraya kadar her yerde rahatlıkla görüldüğü, Uygurların dünyaya hediye ettiği 12 Mukam’ın ulusal korunmaya alındığı bölgede dikkat çeken bir diğer husus halkın yaşam şartlarının yakından takip edilmesi.

Çin’in ülke genelinde başlattığı ortak refah politikasının Xinjiang özelinde pozitif ayrımcılık ile devam ediyor. Örneğin, Çin genelinde ücretsiz eğitimin 15 yıl olduğu iki yerden birisi Xinjiang Uygur Bölgesi’nde kamu kaynakları büyük ölçüde istihdam, eğitim ve sağlık sigortasına ayrılıyor. Bu çabaların neticesinde 3 milyon 60 bin kişinin mutlak yoksulluktan kurtulurken 1949’da 30 olan ortalama yaşam süresi 2020’de 75.6’yı buldu. Son 70 yılda Uygur nüfusunun 3.6 milyondan 11.6 milyona çıktığına dikkat çeken Çinli yetkili Xu, Batı medyasında çıkan haberlere itiraz ederek “ABD milli dayanışmayı sabote eden bir politikaya sahip. Bizim içinse çeşitli etnik gruplar arasında dayanışma can damarıdır. (Bu ülkede yaşayan herkes için) ortak kadere vurgu yapmaya devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı.

TÜRK GAZETECİLERE MESAJ VAR

“Bin kez duymaktansa bir kez görmek iyidir.” diyen Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi Hükümeti Sözcüsü ve Dış İlişkiler Ofisi Başkanı Xu Guixiang’a bunun Türk gazeteciler için bir davet olup olmadığını da sordum. Türkiye’yi daha önce iki kez ziyaret ettiği bilgisini paylaşan Xu, “Bizler Türkiye’den gazetecilerin gelmesini olumlu karşılıyoruz. Bu yılın ikinci yarısında burayı 100’den fazla heyet ziyaret edecek. Türklerin de içinde olmasını arzu ediyoruz.” mesajını verdi.

Bu diplomatik çağrının ardından unutamayacağımız samimi ve bilgece bir başka davet ise Turfan kentinde bizi uğurlayan rehberimiz Aynur’dan geldi:

“Burada doğdum, burada büyüdüm. Şehrimi kalın bir ansiklopediye benzetiyorum. Bir seferde burayı keşfetmek mümkün değil. Daha iyi anlamanız için sizi yine bekliyorum.”

 

Kaynak: Çin Uluslararası Radyosu

Hibya Haber Ajansı