27 Mayıs 1995’ten bu yana her cumartesi saat 12.00’de Galatasaray Meydanı’nda olan Cumartesi Anneleri/İnsanları mücadelelerinin 500. haftasında da meydandaydı.
Bu hafta 19 yıl önce gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un akıbeti soruldu.
Siyah pankart üzerine kırmızı karanfiller ve kayıp yakınlarının fotoğraflarının bırakıldığı oturma eyleminde kaybedilenlerin fotoğrafları taşındı.
Galatasaray Lisesi alanın tamamen dolduğu oturma eylemine, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Bağımsız Diyarbakır Milletvekili Leyla Zana, HDP İstanbul Milletvekili Levent Tüzel, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu ve Melda Onur, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Sekreteri Arzu Çerkeoğlu, Rakel Dink, Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan, Abdullah Cömert’in ağabeyi Zafer Cömert, Hasan Ferit Gedik’in annesi Nuray Gedik, Limter-İş Genel Başkanı Kanber Saygılı, Sevim Belli, Akın Birdal, Pınar Aydınlar, Ferhat Tunç, Grup Vardiya, Yasemin Göksu, Suavi, Eşber Yağmurdereli, Sezai Sarıoğlu, Ercan Kanar’ın da aralarında bulunduğu binlerce kişi katıldı.
500. hafta dolayısıyla İngiltere, Almanya, Avusturya, İsviçre, Avustralya, Kanada, İsveç, ABD, Hollanda, Fransa’nın da çeşitli illerinde eş zamanlı olarak oturma eylemleri gerçekleştirildi.
Kayıp yakınları konuşuyor
cumartesi-500-25-ekim-2014
500. haftada Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun, Kenan Bilgin’in kardeşi İrfan Bilgin, Hasan Ocak’ın annesi Emine Ocak, Cemil Kırbayır’ın ağabeyi Mikail Kırbayır, Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız, Ferhat Tepe’nin annesi Zübeyde Tepe, Nurettin Yedigöl’ün kardeşi Muzaffer Yedigöl, Kasım Alpsoy’un kızı Gülbahar Alpsoy, Süleyman Cihan’ın kardeşi Ahmet Cihan, Hayrettin Eren’in ablası İkbal Eren, Mahmut Ertak’ın oğlu Serhat Ertak, Hasan Gülünay’ın kızı Deniz Gülünay, Serdar Tanış’ın kardeşi Sedat Tanış, Abdullah Canan’ın oğlu Arif Canan, Abdurrahman Coşkun’un yengesi Mukaddes Coşkun, Cüneyt Aydınlar’ın kardeşi Emrah Aydınlar, Hasan Karakoç’un kardeşi Rıdvan Karakoç konuşma yaptı.
* Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun
“Yine Galatasaray’dayız. 20 yıl önce burada oturmaya başladığımızda doğan çocuklarımız, bugün 20 yaşında.
“Siz bu analar için ne yaptınız? Gözleri kör, kulakları sağır duymuyorlar bizi. İster duyun, isterse duymayın sizin yakanıza yapışacak ve hesap vermeden o yakanızı bırakmayacağız. Hesap verene kadar da bu meydanlardan gitmeyeceğiz.
“Ben burada oturduğumda Fehmi’nin gelmeyeceğini biliyordum. Ama kimse Fehmi Tosun gibi kaybedilmesin diye oturdum”
“Dayağı yerken mutlu oluyordum. Çünkü biz kendimiz için değil, herkes için buradayız.”
* Kenan Bilgin’in kardeşi İrfan Bilgin
“20 yıl önce “Sağ aldınız, sağ istiyoruz” sloganıyla mücadeleye başladık. Bize sağ vermeyeceklerini biliyorduk. Çünkü onlar devlet tarafından planlı bir cinayetle öldürüldü”
“20 yıldır bu devletin yüz karası bu meydan için ne diyeceksin?
“Bu katliamları bireysel yapmadığınızı biliyoruz. Devlet emretti, siz de yaptınız. Hala nasıl vicdanlarınız susuyor. Çıkın açıklayın. Size emri veren Mehmet Ağar ve diğerleri mükâfatlandırılıyor. Susmayın artık!”
* Hasan Ocak’ın annesi Emine Ocak
“Kardeşlerim, arkadaşlarım hoş geldiniz, başım üstüne geldiniz. Hasan’ımın fotoğrafıyla burada oturdum.
“O’nu bulmak için Ankara’ya Başbakan’a gittim. Kapılarına vurdum, oğlumu göstermediler. Ona işkence yaptılar, onu öldürdüler.”
* Cemil Kırbayır’ın ağabeyi Mikail Kırbayır
“Elimizde fotoğrafı olan bu insanlar, insanlık için verdikleri mücadele nedeniyle kaybedildi. Devletin verdiği emirle öldürüldüler. Onlar düşünceleri yaşam bulsun diye ölümü kucakladılar, paylarına düşen ölümü değil.
“Mücadelemiz devam edecek. Çünkü Cemiller kendi paylarına düşen ölümü değil, düşüncelerinin yaşama geçmesi için ölümü kucakladılar.”
* Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız
“Biz 500’üncü haftaya ulaşmak için değil, insanlığa ve adalete ulaşmak için geldik. Uzaya uzaya 500’üncü haftaya geldik ama adaleti bulamadık.
“Benim yaptığımız hiçbir ana yapmadı. Yıllardır bu vicdanla yaşıyorum. Oğlumla suçumuzu kabul ettik, karakola gittik. Adalet var sandık. Ama olmadığını gördük. Soruyorum şimdi, adalete güvenmenin sonu bu mu olmalıydı? Ben bunun hesabını hangi devletten soracağım?”
* Ferhat Tepe’nin annesi Zübeyde Tepe
Zübeyde Tepe, oğlu ve kayıplar için yazdığı Kürtçe şiiri de okudu.
“500 haftadır adalet arıyoruz. Katiller birer birer eceliyle öldü, çocuklarımızı eceliyle ölmeye bırakmadılar. Sağ kalanlar yargılanan dek buradayız.”
* Nurettin Yedigöl’ün kardeşi Muzaffer Yedigöl
“Sadece ve sadece kardeşimin kemiklerini istiyorum. Bunu sadece annem için istiyorum, ölmeden kemiklerine kavuşsun ki mezarında rahat uyusun diye. Çünkü babam kemiklerini bulamadan gitti, mezarında rahat değil.”
“Nurettin Yedigöl’ler sahiplenilseydi bugün Berkin Elvanlar olmayacaktı. Bize güç vermezseniz siz insanlığınızdan ve vicdanınızdan olacaksınız.”
* Kasım Alpsoy’un kızı Gülbahar Alpsoy
“500 haftadır adalet için direniş var bu meydanda. Bugün sınırın hemen yanında Kobani’deki annelerin direnişi bizden farklı değil. Kadınlar adaleti getirecek.
“Bugüne kadar adalet istedik ama biliyoruz adaleti ancak biz getiririz.”
* Süleyman Cihan’ın ağabeyi Ahmet Cihan
“Kaybedilenlerin arkasında devlet var. Değişen çok şey var diyorlar ama değişmeyen tek şey devletin işlediği cinayetlerin arkasında durduğudur.”
Mehmet Ertak’ın oğlu Serhat Ertak
” (Babasının fotoğrafını kaldıran ve kayıp yakınlarından da kaldırmasını istedi) Burada tek resim var, adı da kayıp. Bu adaletin kanlı yüzüdür. Devlet, önce bu kanlı yüzünü temizlesin.”
* Hasan Gülünay’ın kızı Deniz Gülenay
“Burası sadece ağladığımız, öfkelendiğimiz bir alan değil. Fotoğraflarını tuttuğumuz insanların sesiyiz biz.”
* Serdar Tanış’ın kardeşi Sedat Tanış
“Cumhurbaşkanı ‘Fırat’ın yanında kuzuyu kurt kapsa gelin hesap sorun’ diyordu, koyunumuzu kurt kapmadı, canlarımızı devlet kaptı.”
* Abdurrahman Coşkun’un yengesi Mukaddes Coşkun
“Sekiz sene önce buraya geldiğimi söylediğimde nereye gittiğimi soruyorlardı, dün buraya dayanışmaya geleceklerini söyleyenlerle karşılaştım.”
* Abdullah Canan’ın oğlu Arif Canan
“IŞİD’in Şengal’de, Kobani’de yaptıklarını biz 90’larda Yüksekova’da yaşadık.
“Meclis’te hakikatleri araştırma komisyonu kurulsun, ülke geçmişle yüzleşsin, kayıplar açıklansın, failler yargılansın istiyoruz.”
* Cüneyt Aydınlar’ın kardeşi Emrah Aydınlar
“Bin hafta da geçse kayıplarımızı aramaya devam edeceğiz.”
* Hasan Karakoç’un kardeşi Rıdvan Karakoç
“20 yıl önce eyleme başladığımızda onlarca kişiydik ancak şimdi on binler olduk.
“20 yıldır kör olası gözlere parmaklarımızı sokuyoruz, sağır olası kulaklara sesleniyoruz ama kimse kılını kıpırdatmıyor”
‘Biz vazgeçersek insanlık onuru yara alacak’
Bu haftaki basın açıklamasını İnsan Hakları Derneği (İHD) adına Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren okudu.
“Temel hak ve özgürlüklerine sahip çıktıkları için Kürt, Süryani, Keldani doğdukları için sosyalist oldukları için evlatlarımızı düşmanlaştırarak kaybeden ve onlara yönelen devlet terörünü cezasız bırakan siyasi iktidarlar, hakikatlerin ortaya çıkarılması ve adaletin sağlanması talebimize kulaklarını tıkadı. Bu nedenle Türkiye demokratikleşemedi.”
“Cezasızlık ve adaletsizlik üreten bu sistemin bütününde köklü yasal,idari ve adli değişiklikler yapılmalı.
“Cezasızlık politikasına son verilerek, insanlık suçları ve bu suçların failleri görünür kılınsın. Devletin kaybettiği evlatlarımızın akıbeti açıklansın, failleri yargılansın. Türkiye, yılladır imzalamaktan kaçındığı BM’nin’Bütün Kişilerin Zorla kaybedilmeden Korunmasına’ dair sözleşmesini imzalasın.”
“Biliyoruz ki biz vazgeçersek asıl o zaman kaybolacak. İnsanlık onuru asıl o zaman yara alacak.”
Fehmi Tosun nasıl kaybedildi?
“36 yaşındaki 5 çocuk babası Fehmi Tosun kimliğine sahip çıkan bir Kürt’tü. 19 Ekim 1995 günü silahlı, telsizli sivil polisler tarafından 34 UD 597 plakalı beyaz Renault araca zorla bindirilerek İstanbul/ Avcılar’daki evinin önünden götürüldü.
“Eşi ve çocukları aracın ardından koştu. Fehmi onlara “Beni öldürecekler!” diye bağırdı. Olay gündüz vakti komşuların gözü önünde gerçekleşti.
“Eşi Hanım Tosun ve İHD tüm yasal yollara başvurdu. Fehmi Tosun’un gözaltına alındığı devletin tüm kademelerince inkar edildi. 4 yıl sonra gözaltına alınan Fehmi’nin kardeşine, Terörle Mücadele Şubesi’nde ‘Seni de ağabeyin gibi öldürülelim mi?’ denildi.
“İç hukuktan sonuç alınamayınca dava AİHM’e taşındı. 17 Eylül 2003 tarihinde, AKP Hükümeti AİHM’e yaptığı savunmada Fehmi Tosun’un gözaltında kaybedildiğini kabul ederek, etkili soruşturmaların yürütülmesini zorunlu kılan talimatları vermeyi taahhüt etti. Bu taahhüdün üzerinden tam 11 yıl geçmesine rağmen hiçbir şey yapılmadı.
“Fehmi Tosun hala kayıp, yıllardır Galatasaray’dan kimliklerini açıkladığımız Fehmi Tosun’un failleri ve sorumluları hala korunmaya devam ediyor. Tosun, ailesine teslim edilinceye kadar, onu kaybedenler hesap verinceye kadar biz onu aramaktan, faillerinin peşinde olmaktan vazgeçmeyeceğiz.