Toplumun ve ailenin sosyal normlarının yanı sıra kişinin bireysel ve ahlaki normları sosyal medyanın etkisiyle yıkıldı. Şu anda sadece Türkiye’de değil tüm dünyada bu iç kale hükmündeki aile normları ile bireyin iç ve ahlaki normlarının krize girdiğini söyleyen Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İnsanların nereye gittiğini hiç önemsemeyen kontrolsüz bir gidişat var. Daha önce normları, kültürel ve etik standartları aile ve toplum aktarıyordu. Şu anda aile ve toplumun kültür aktarma rolü iyice azaldı. Yanlış davranışı düzletme ile ilgili aile büyüklerinin, geniş ailelerinin etkisi kavramlarımız, geri bildirim sistemlerimiz yok oluyor.” diyerek çocukların bu durumun kurbanı olmaması için önerilerde bulundu. 

''İnsanlar evlerinin en güvenli ortamında en güvensiz durumlara maruz kalıyorlar''

Prof. Dr. Tarhan,  sosyal medyanın kültür aktarıcı rolünü üstlendiğini belirterek, “Böyle durumlarda iyi de kötü de çok hızlı yayılıyor. Yani sosyal medya külliyen kötü demek doğru değil. Sosyal medyanın bazı avantajları da var. Sosyal medyadan yenilikleri takip edebiliyoruz, insanlar birbirleriyle hızlıca iletişime geçebiliyorlar, uzaktaki insanlar birbirleri ile çok rahat iletişim kurabiliyorlar ve eğlenceli zaman geçiriyorlar. Ama bu avantajları sağlarken diğer taraftan da insanlar evin güvenli ortamında en güvensiz durumlara maruz kalıyorlar. Kimlik değiştirilerek, kimlik saklayarak çok ciddi siber suçlar ortaya çıktı. Davranışsal olarak teknolojik bağımlılıklar oluşturdu. Beyindeki ödül ceza sistemi, haz kontrol sistemi bozuldu.” dedi. 

‘Tek rakibimiz uyku’ diyen arama motorları var''

Gençliğin akıl değil duygularının ağır bastığı bir dönem olduğunu ifade eden Tarhan, “Şu anda eğlence endüstrisinin Hollywood merkezli dünyaya yaptığı bir ihracat var. İşlerinin gereği olarak da hızla ve çok değişken bir şekilde insanların ilgisini çekebilecek bir tarz ile yapıyor. Arama motorlarının önemli bir iddiası var. İkna laboratuvarı kurmuşlar. İnsanları nasıl kendilerine bağlayacaklarını hesaplıyorlar. Örneğin arama motorlarından biri ‘tek rakibimiz uyku’ diyor. İnsanları uyutmadan kendilerine bağlamak istiyorlar. Böyle bir durumda biz değişmek zorundayız.  Değişimin gerekçesi ise dünyanın artık elektronik köy gibi olması. İletişimin bu derecede hızlı ve haz verici hale gelmesi insanlardaki özgürlük, özerklik ve otonomi beklentisini yükseltti.” diyerek gençlerin ‘Ayıp, yasak, günah’ gibi kavramlara ciddi şekilde itirazları olduğunu ve bu kavramları sorgulamaktan hoşlandıklarını da belirtti.  

''Ailede huzur ve sıcak ilişkiler varsa sosyal medyadan hiç korkmayın''

Prof. Dr. Tarhan, anne ve babann çocuklarına iyi niyetle yaklaştığını dile getirerek, şunları kaydetti:

“Sosyal medyanın değil ebeveynlerin öğretmesi gerekiyor. Anne babalar çocuklarına iyi niyetle yaklaşıyorlar ama kullandıkları metot yanlış olduğu için çocuklar ters role giriyorlar. Anne babanın istediği gibi değil de tam zıttı ortaya çıkıyor. Çünkü bugünkü çocuklar eski zamane çocukları gibi baskı, tehdit, korkutma, otorite ile değil, takdir, övgü, onay sözleriyle, ikna ve inandırma yöntemleriyle, gerekçeleriyle birlikte öğreniyorlar. Bunu yapamadığımız için ailelerde kriz büyüdü. Aslında hiç zor değil, hiç sosyal medya konusunda paniğe girmeye gerek yok. Ailede huzur ve sıcak ilişkiler varsa ve 10-11 yaşından önce sosyal medya okuryazarlığı öğrettiğiniz zaman sosyal medyadan hiç korkmayın. Sosyal medyadan etkilenenler aile bağları zayıf olanlar. Çocuk 3 detayı örnek alıyor: Anneyi, babayı ve anne babanın ilişkisini. Bu üçü iyi gidiyorsa, sosyal medya istediği kadar kötü olsun, emin olun olumsuz etkisi olsa bile çocuk hemen dönüyor. ‘Ailem mi önemli bu mu önemli?’ diyor. Bu nedenle hiç karamsar olmayalım, ne yapacağımızı bilelim. Batıdaki sosyal bilimlerin, sosyolojinin bir nevi babası olmuş kişi İbn-i Haldun diyor ki ‘Çocuğunuzu yetiştirmek için bir şey yapmanıza gerek yok. Siz nasılsınız çocuğunuz öyle olur’ diyor. Çocuk nasihat, konferans, vaaz bundan anlamıyor. Çocuk söz dilinden değil davranış dilinden anlıyor, davranışlarınıza bakıyor, kaydediyor ve onu taklit ediyor.” 

''Çocuklar dijital kapitalizmin kurbanı olmuş durumdalar''

Kültür denince sadece somut kültürün akıllara geldiğine dikkati çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Ciddi şekilde yapılandırılmış kültür politikamız yok. Kültürü sadece somut kültüre, müzeciliğe ve tarihi eserlerin tamiratına indirgemişiz. Halbuki kültür aynı zamanda soyut kültürdür. O yaptığımız yollarda, o binalarda dolaşacak kişilerin kültürünü, ahlakını, değerlerini şekillendiremezsek, bu nesil sosyal medyanın yönettiği ve sosyal medyanın eğittiği bireylerden oluşacak. Çocuklar şu anda küresel kapitalizme teslim olmuş, dijital kapitalizmin kurbanı olmuş durumdalar. Sanki çocukları sihirliyor gibi... Kişi sihre kendini öyle bir kaptırır ki hipnotize olur, başka şeyle ilgilenmez. Çocuklar da aynı böyle. Bakıyorsun 24 saat o sosyal medyanın başında duruyor, kalp krizi geçiren çocuklar var. Hatta bu modemini aldı diye annesini bıçaklayan çocuklar var. Hatta çocuk sosyal medyayla ilgilenmekten tuvalete gitmiyor, odasında su şişesi tutuyor. Örneğin okul reddi var. Sosyal medya nedeniyle çocuklar okula gitmiyor, genç çalışmıyor. Bunlar öyle marjinal vakalar değil maalesef. Çok sık gözüküyor artık. İşte bu çocuklar sosyal medya kurbanı oluyor. Anne babanın evdeki liderliği yerine yeni lider sosyal medya. Mesela eskiden herkes evdeki büyükbabayı dinlerdi. Sosyal medya şu anda evin büyükbabası konumunda. Herkes onunla ilgileniyor, başka şeyle ilgilenmiyor. Sosyal medya zihinleri, duygularımızı esir aldı.” tespitlerini paylaştı. 

''İnsanlar hiç hesap vermeyecek gibi yaşamak istiyorlar''

Prof. Dr. Tarhan, dünyada ben merkezli çıkarcı, hazcı, kendini özel, önemli, üstün gören insaların çoğaldığını dile getirerek, Sosyal medya bunu artırdı. İkincisi de sekülerizm. Yani dünyacılık, dünyasallaşmış. İnsanlar hiç hesap vermeyecek gibi yaşamak istiyorlar. Ölüm sonrasıyla ilgili hesap verebilirlik duygusu yok. Böyle olunca insan gizli kötülük yapabiliyor. Bu antik çağda Yunanlılarda da varmış. Yakalanmadıkça, hırsızlık serbestmiş. Şu anda dünya antik çağın ahlakını küresel olarak yaşamaya başladı. Bu bir cehalet ahlakı.” şeklinde konuştu.

''Çocuğa 10-12 yaşına kadar sosyal medyayı yönetmeyi öğretmek gerekiyor''

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, çözüm önerilerine ilişkin şunları söyledi:

“Elbette her anne babanın iyi insan yetiştirme arzusu, hedefi var. Bu hedefe giderken ebeveynler birbirlerine yol arkadaşlığı yapıyorlar. Yol arkadaşlığı sadece romantizm değil aileyi, toplumu iyiye götürecek şeyler yapmak anlamına da geliyor. 10- 12 yaş çok kritik. Bu yaşa kadar çocuğa sosyal medyayı yönetmeyi öğrettik öğrettik. Ondan sonra çok zor. Çünkü geç kalınca bu sefer anne çocuk, baba çocuk savaşları başlıyor. O zaman da çare var ama o daha zor. Bu nedenle anne ve babaların sosyal medyanın etkisini gündemlerine almaları gerekiyor. Hiç kimse karamsar olmasın. Şu bir gerçek ki anne, baba, eski anne, baba gibi olmayacak. Saldım çayıra sokakta çocuk büyümüyor artık, sosyal medya da çocuğun büyük babası olmamalı. İşin püf noktası çocukla daha çok ve kaliteli zaman geçirmek, nitelikli bir beraberlik kurmak.”

Hibya Haber Ajansı