Dr. KILIÇ; Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu, çocukluk döneminde başlayan nörogelişimsel bir hastalıktır. Oluş nedenleri bakımından başta genetik nedenler ve bazı çevresel etkenler suçlanmaktadır. Kalıtılabilirliği yüksek bir hastalıktır. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğunun çocuklarda görülme sıklığı %5-6’dır.
DEHB; dikkati odaklamakta ve sürdürmekte güçlük, aşırı hareketlilik ve dürtüsel davranışlarla kendini gösterir. Çocuğun evde ve okulda olmak üzere en az iki ortamda işlevselliği bu belirtilere bağlı olarak bozulur. Aileler sıklıkla çocuklarının ödev yaparken veya bir işi sürdürürken çabuk sıkıldığını, unutkan, dalgın ve dağınık olduklarını, bir komutu tekrarlayan kereler söylemek durumunda kaldıklarını, yerlerinde sakince oturmakta güçlük çektiklerini, yerlerinde kıpır kıpır olduklarını veya koşturup durduklarını, bir işi bırakıp diğerine geçtiklerini, düşünmeden hareket edip konuştuklarını, sıralarını bekleyemediklerini şikâyet olarak aktarırlar. Öğretmenler ise sıklıkla çocukların sınıfta derslere dikkatini vermediğini, yanındaki arkadaşıyla konuştuğunu, sırasındaki eşyalarla ilgilendiklerini, sıralarında kıpırdanıp durduklarını, dikkat hataları yaptıklarını ifade ederler. Bu belirtilerin hepsi aynı çocukta bulunmak zorunda değildir. Ancak çocuk ve ergen psikiyatri uzmanı, çocuk ve aile ile yaptığı görüşmede evde ve okulda olan bu belirtileri sorgular ve tanı kriterleri karşılanıyorsa Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu tanısını koyar. Tanının konulabilmesi için belirtilerin hem evde hem okulda olmak üzere en az iki alanda çocuğun işlevselliğini bozması gerekir. Öğretmenin çocukla ilgili gözlemine başvurulması da bu nedenle oldukça değerlidir.
DEHB tanısı; Dikkat eksikliği baskın görünüm, hiperaktivite ve dürtüsellik baskın görünüm ve bileşik görünüm olmak üzere üç alt gruba ayrılmaktadır.
En sık bileşik görünümde DEHB nedeniyle polikliniklere başvuru yapıldığı bilinmektedir. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu tanılı çocuklarda ayrıca sıklıkla erken çocukluk döneminden itibaren ergenlik dönemi de dâhil olmak üzere duygu düzenlemede güçlükler görülür. Duygu düzenleme güçlüğü yaşayan DEHB tanılı çocuk ve ergenlerin kolay öfkelendiği, öfkelenmelerini şiddetli düzeyde yaşadığı ve eski normal duygu durumuna dönmelerinin uzun sürdüğü bilinmektedir. Bu bakımdan aslında DEHB, sadece dikkat dağınıklığı ve hareketlilik sorunları yaşayan çocukları tanımlayan bir tanı olmaktan daha fazlasıdır ve çocuğun akademik ve sosyal işlevselliğini, yaşam kalitesini önemli oranda etkiler.
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu tanısı eğer işlevselliği bozacak şiddetteyse psikososyal müdahaleler ve ilaç tedavisinden faydalanılır. Psikososyal müdahale olarak çocukların dikkatini dağıtacak unsurların ders çalışırken/dinlerken azaltılması, çocuğun dikkat süresini hesaba katarak çocuğa özgü ders çalışma programları oluşturulması, okulda öğretmen ile işbirliği yapılarak çocuğun dikkatinin dağılmasını önleyecek önlemler alınması, çocuğun hareketliliğinin uygun şekilde kanalize edilebilmesi için spor gibi bedensel uğraşılara yönlendirilmesi, dürtüsel davranışların önüne geçebilmek için bilişsel davranışçı terapide olduğu gibi çocuğa özgü olarak psikoterapötik tekniklerin kullanılması önerilmektedir.
İlaç tedavisi de hastalığın biyolojik doğası nedeniyle işlevselliği bozulan çocuklarda sıklıkla kullanılan ve etkinliği oldukça yüksek bir tedavi biçimidir. DEHB tedavisinde kullanılan ilaçlar uygun doz ve şemada kullanıldığında etkinliği oldukça yüksek, güvenilir ilaçlardır. İlaç tedavisi çocuğa özgü olarak planlanır ve çocuk ve ergen psikiyatristi tarafından ilaçtan faydalanma durumu belirli aralıklarla değerlendirilir.
Özetle; Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu, erken tanı ve etkin tedavi yaklaşımları ile işlevselliği ve yaşam kalitesini bozacak etkileri önlenebilecek, kalıtsal nitelikte bir nörogelişimsel hastalıktır. Ailelerin az önce özetlenen belirtilerin çocuklarında da bulunduğuna dair şüpheleri varsa çocuk ve ergen ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanına başvurmaları önerilmektedir.