Nörobilimle bilgisayar bilimlerinin sentezinin ele alındığı konferansta, yapay zeka ve beyindeki networkün birlikte çalışması, beyin ve bilgisayar ara yüzünün yazılması, bilgisayardaki verilerin beyne, beyindeki bilgilerin bilgisayara aktarılması konular tartışıldı.

Dr. Maheen Adamson, Prof. Dr. Pinhans Dannon ve Prof. Dr. Martijn Arns gibi ünlü isimler sunumlarında beyin haritalamalarının hastalıkların tanı ve tedavisindeki katkısı üzerine güncel gelişmeleri, yapılan çalışmaları farklı açılardan ele aldı.

''Bulmaca gibi, kapalı kutu olan beyni açtık''

Konferansta tartışılan konular hakkında açıklama yapan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “BaCI toplantıları bir yıl ABD bir yılda Avrupa Birliği ülkelerinde yapılıyor. Bu yıl Avrupa adına ülkemizde Üsküdar Üniversitesi olarak ev sahipliği yapıyoruz. Cumhuriyetimizin 100. yılında Türkiye olarak bilimde ev sahibi, öncü olmak gurur verici. Konferansta 100’ün üzerinde katılımcı var, yarısından fazlası Kanada, Amerika, Almanya, Çin, İtalya ve Hollanda’dan. Hepsi de alanlarında özelleşmiş, çalışmaları, yayınları olan kişiler. Bu programda bulmaca gibi olan, kapalı kutu olan beyni açtık. Nasıl çalıştığını, sinyal akışını ölçtük.” dedi.

''Beyin bilgisayarı ara yüzü üretilmesine çok yaklaştık''

Konferansta tartışılan konular hakkında detaylı bilgi veren Tarhan, “Beynin hangi bölgesinin hangi bölgesiyle bağlantı bozukluğu olursa, hangi hastalığın ortaya çıktığıyla ilgili bilimsel veriler toplanıyor, yayınlanıyor daha sonra belirli bir noktaya gelip ticarileşiyor, cihazlar üretiliyor. Mesela beyin bilgisayarı ara yüzü üretilmesine çok yaklaştık. Sadece hayvan deneylerinde değil, insanlar üzerinde de örnekler var. Deneye katılanlara kuş, bebek ve insan sesi dinletiyorlar. Bu sesleri dinleyenlerin beyin sinyalleri kayda alınıyor. Daha sonra kişilere sadece sinyaller dinletiliyor. Kişiler sinyalleri bebek, kuş ve insan sesi olarak yüzde 80 oranında ayırt edebiliyor. Bu beyindeki sinyallerle bilgisayarın konuşması demek.” şeklinde konuştu.

Kongrenin farmogenetik, nörobilim ve bilgisayar bilimlerinin birlikte tartışıldığı bir kongre olduğunu ifade eden Tarhan, “Burada genetik önemli. Hastalığın teşhisinde vücut dokularını tanıyan mikro RNA’lar var. Bunların ölçülerek hastalıkların tanınması, tedavi planı oluşturulması, hedefe yönelik ilaç üretilmesi gibi çalışmalar da burada konuşulacak.” dedi.

''Her organımızın beyinde karşılığı var''

Alzheimer, alkolizm, şizofreni, otizm, bipolar bozukluk gibi hastalıklarda önemli bir veri birikimi olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bu verilere göre beyindeki hedef genlerin ölçülebildiğini ve biriken verilere göre yapay zekanın hastalığın tanısını koyabildiğini söyledi.

“Bu nedenle bilimin yeni uzayı beyin.” diyen Tarhan,  beynin bilinmeyen bir alan olduğuna dikkat çekti. Beyinle ilgili yeni keşifler yapılırsa yeni tedavilerin de ortaya çıkacağını sözlerine ekleyen Tarhan şöyle devam etti:

“Her organımızın beyinde karşılığı var. Beyindeki karşılık bozulunca organlar bozuluyor. Beyindeki karşılık düzelince organların çalışması da düzeliyor.”

''Farmakogenetik ile kişiye özel ilaç düzenlemesi yapılabiliyor''

Konferansta nöropsikiyatri ve farmakogenetik çalışmalar bağlamında sunum da gerçekleştiren Prof. Dr. Nevzat Tarhan farmakogenetik kimlikten bahsetti. Daha önce yurtdışında yapılan farmakogenetik kimliklerin artık Üsküdar Üniversitesi bünyesinde kurulan laboratuvarda yapılabildiğini belirten Tarhan, “Farmakogenetik kimlikle hastaya hangi ilacı vereceğimizi daha noktasal belirliyoruz. Bunun iki ayağı var, ilki farmakogenetik dediğimiz ilaç duyarlılığı ve zehirlenme olmaması, yan etkilerinin önlenmesi, aşırı doza kaçılmaması için doğru ilacı doğru kişiye doğru sürede verebilmek için kullanılan bir yöntem. İkinci ayağı da farmakodinamik. Burada da şizofreni risk gruplarını belirliyoruz. Antidepresan ilaçların o kişiye etki edip etmeyeceği ile ilgili genetik cevabı tahmin ediyoruz. Geç veya az cevap veren genetik yapı çıkarsa ilaçları yüksek dozda veriyoruz ya da ilacı değiştiriyoruz.” diye konuştu.

''Nörokuantoloji, beyindeki bozuk alanların radyo frekans dalgalarıyla tedavi edilmesini sağlayacak''

Sunumunda nörokuantum alanındaki çalışmalardan bahseden Tarhan, “2022’de 3 fizikçi kuantum dolanıklığıyla ilgili hipotezi doğruladılar ve nobel ödülü aldılar. Daha önce Einstein zaman izafiyeti teorisini geliştirmişti. Bu teoriye göre; mesela iki kardeşten birini uzaya gönderiyorsunuz biri dünyada kalıyor. 30 yıl sonra dünyada yaşayan yaşlanıyor, uzaydaki daha genç kalıyor. Buna zamanın izafiyeti deniyor.”

Nörokuantolojiden sonra zamanın dışında madde izafiyeti olduğunu da dile getiren Tarhan sözlerini şöyle tamamladı:

“Duvarın arka tarafına geçebileceğiz artık rahatlıkla, böyle bir durum ortaya çıktı. Madde mesafesi diye bir şey kalmadı. Çünkü her şeyin enerji olduğu anlaşıldı. Enerji olduğuna göre, madde diye bir şey yok. Madde dediğiniz şey sadece enerjinin bir formu. Eğer o formu geçebiliyorsanız rahatlıkla maddenin arkasını görebileceksiniz, arkasına geçebileceksiniz. Bunun kanıtları bulundu. Bundan sonraki keşiflerin de maddenin ışık hızıyla hareket etmesi olacağı düşünülüyor. Bunu ticarileştirmek için çalışmalar devam ediyor. Nörokuantolojiyi biz artık tedavide de kullanacağız. Bize beyindeki bozuk alanları ilaçlarla değil radyo frekans dalgalarıyla tedavi etme şansı verecek. Esas olan beyinde bozulan alanı tedavi etmek, ilaç verip bütün beyini etkilemek değil.”

Prof. Monte Buchsbaum'a fahri doktora takdimi de yapıldı 

Program kapsamında nörogörüntüleme teknolojilerinin öncüsü kabul edilen California Üniversitesi Radyoloji ve Psikiyatri Profesörü Monte Buchsbaum'a fahri doktora takdimi yapıldı. 

Hibya Haber Ajansı