Üsküdar Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlenen “Alzheimer ile Yaşamak” Alzheimer Sempozyumu kapsamında konuşma yapan Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü ve Yönetim Üst Kurulu Başkanı Prof. Dr. Tarhan, “Ortalama ömür uzadığı için Alzheimer olma riski arttı.” dedi. Üsküdar Üniversitesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tanrıdağ, Alzheimer’da erken başlangıcının temel risk faktörünün genetik olduğunu vurguladı. Alanında uzman isimler sempozyumda, Alzheimer ile ilgili hastalığı tanı, tedavi, hukuki boyutu, bakım veren psikolojisi, rehabilitasyon, dil ve konuşma terapisi ile hemşirelerin rolü gibi birçok konuyu ele aldı.
Üsküdar Üniversitesi Nermin Tarhan Konferans Salonunda yapılan sempozyumun açılış konuşmalarını Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü ve Yönetim Üst Kurulu Başkanı, Sempozyum Onursal Başkanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan ile Üsküdar Üniversitesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Başkanı, Sempozyum Başkanı Prof. Dr. Oğuz Tanrıdağ gerçekleştirdi.
Nevzat Tarhan: “85 yaşında yüzde 50 Alzheimer olma riski var”
Alzheimer hastası aile yakınlarının da katıldığı programda Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Alzheimer konusunun 1990’lı yıllardan bu yana daha çok konuşulur olduğunu, çünkü Alzheimer’in insan beynini daha çok anlamaya yarayan bir hastalık olarak nitelendirildiğini dile getirerek, şöyle devam etti:
“Ortalama yaş uzadı, eskiden 40-60 idi, şimdi 80’lere çıktı. Türkiye’de kadınlarda 80’i geçti, erkeklerde 77’ye çıktı. Böyle bir durumda kişinin genetik olarak Alzheimer yatkınlığı varsa ortalama ömür uzadığı için de 85 yaşında yüzde 50 Alzheimer olma riski var. 85 yaşına gelmiş herkesin yüzde 50’sinin Alzheimer tanısı alma ile ilgili kanıtlar var. Ortalama yaş da uzayınca, bir insan daha önce erken yaşta öldüğü için Alzheimer olmadan ölebiliyordu. Şimdi ortalama yaş uzadı. 80’e, 90’a çıktı. Hatta 100’ü geçenler var.”
Alzheimer’in önemi arttı
Hayatın son zamanlarını iyi geçirip geçirmeme kaygısının insanlarda oluştuğunu da ifade eden Prof. Dr. Tarhan, “Ortalama ömür uzadığı için Alzheimer olma riski arttı. Alzheimer’in önemi de arttı. Bu konuda yaşlı bakımıyla ilgili maliyet artışı da oldu.” dedi.
İnsanların ileri yaşlarını nasıl kaliteli geçirecekleri konusuna da işaret eden Prof. Dr. Tarhan, hastalıklar konusunda önleyici, koruyucu hekimliğin önemine vurgu yaptı.
Sağlıklı olanın, toplumun hasta olmamasına yönelik çalışmalar olduğuna değinen Prof. Dr. Tarhan, dünyaca ünlü kalp cerrahı DeBakey’in 90’lı yaşlarda çıkardığı kitabında ‘Nasıl kalp hastası olunmaz’ diye anlattığını ve ‘Şimdiki aklım olsa bu kitabı 30’lu yaşlarda yazardım.’ dediğine dikkat çekti.
Alzheimer’in epigenetik yönü çok daha fazla
Prof. Dr. Tarhan, Alzheimer’in genetik yönü olduğunu ancak epigenetik yönünün çok daha fazla olduğunu vurgulayarak, yaşam tarzı, beyni kullanma biçimi ve beyni aktif kullanmanın önemine değindi.
Beynin ‘Ya kullan ya kaybet’ kuralıyla çalıştığını da ifade eden Prof. Dr. Tarhan, beynin kullanılmadığında kuruduğunu, insan beyninin de kullandıkça açıldığının altını çizdi.
“Beyin devamlı kullanıldığı için Alzheimer geciktirilebiliyor”
Bir insanın Alzheimer olmaması ve hayatının son dönemini iyi geçirmek için önlemlere erken yaşta başlamasının önemine vurgu yapan Prof. Dr. Tarhan, ABD’de bir matematik profesöründen örnek vererek, bu kişinin hiç unutkanlık hissetmeden sadece satrançta performans düşüklüğüyle hastalığı geçirdiğinin görüldüğünü anlattı.
“Demek ki beyin devamlı kullanıldığı için Alzheimer geciktirilebiliyor.” diyen Prof. Dr. Tarhan, frontal lobunu çok iyi geliştirip kullanan kişilerin Alzheimer ile ilgi beyninde yapısal yatkınlık da olsa fazla etkilenmediğini dile getirdi.
OKB hastalarından da örnek veren Prof. Dr. Tarhan, hastaların biyolojik kanıt istediklerini, belirsizliğin kaygıları artırdığını, dolayısıyla her türlü hastalıkta belirsizliği gidermenin tedavinin bir parçası olduğunu belirtti.
“Genel sağlığına iyi bakan beynine de iyi bakıyor”
Prof. Dr. Tarhan, şunları dile getirdi:
“Alzheimer konusunda da beyni doğru kullanabilmeyi söylüyoruz. Sağlıklı yaşamayla Alzheimer ile ilgili risk en aza indiriliyor. İnsan beyni de bedenden ayrı değil. İnsan bedenine iyi gelen beyine de, kalbe de iyi geliyor. Genel sağlığına iyi bakan beynine de iyi bakıyor.”
Prof. Dr. Tarhan, hastalıklara neden olanın yanlış alışkanlıklar olduğunu da ifade ederek, “Sağlıklı beden sağlıklı zihinle başlıyor, zihnini iyi yöneten beynini de iyi yönetiyor.” dedi.
Prof. Dr. Oğuz Tanrıdağ: “Alzheimer’da erken başlangıcın temel risk faktörü genetik”
Prof. Dr. Oğuz Tanrıdağ, son zamanlarda daha fazla gündeme gelen konu; hastalığın başlangıç yaşı olduğunu dile getirerek, 1900’lerin öncesinde demans erken demans ve yaşlılık demansının tanımlandığını kaydetti.
Alzheimer hastalığının 1900’lerin başında yaşlılık öncesi demans yani presenil demans olarak tanımlandığını anlatan Prof. Dr. Tanrıdağ, ilk tanı konulan hastanın 51 yaşında oluğunu ve tanının da otopsi ile konduğunu hatırlattı.
Sıklıkla yaşlılıktan önce başlayan demanslardan birinin de Alzheimer olduğunu ve bunun genetik mutasyon hastalıklarından biri olduğunu da kaydeden Prof. Dr. Tanrıdağ, Alzheimer’da erken başlangıcının temel risk faktörünün genetik olduğunu vurguladı.
Down Sendromunda erken Alzheimer hastalığı riski bulunuyor
Prof. Dr. Tanrıdağ, Down Sendromunda erken Alzheimer hastalığı riski bulunduğunu da belirterek, Down sendromunda 30-40 yaşlarında beyinlerinde Alzheimer hastalığının başlayabildiğini anlattı.
Son yıllarda erken başlangıçlı Alzheimer hastalığına; 13 yaşındaki down sendromlu hastayı örnek gösteren Prof. Dr. Tanrıdağ, erken başlangıçlı hastalarda gelişimsel bozuklukların etkili olduğunu da söyledi.
Çin’de de yakın zamanda 19 yaşında bir çocuğa Alzheimer teşhisi konulduğunu ifade eden Prof. Dr. Tanrıdağ, “Alzheimer hastalığı genelde yaşlılık hastalığı olarak düşünülüyor.” dedi.
Süper yaşlılar genetik olarak da korunmalı
Prof. Dr. Tanrıdağ, ‘Alzheimer hastalığı ileri yaşlılıkta mutlaka olur mu?’ sorusuna da ‘Hayır’ yanıtını vererek, “Yaş ne kadar ilerlerse ilerlesin Alzheimer hastalığı hiç başlamayabilir. Buna da süper yaşlılık diyoruz. Süper yaşlılar genetik olarak da korunmalı.” dedi.
Alzheimer olmamada yaşam tarzının da önemli olduğunu ifade eden Prof. Dr. Tanrıdağ, “Aktif kalmak, sosyal olmak, farklı düşünmek ve pozitif olmak çok önemli.” diye konuştu.
Prof. Dr. Nilgün Çınar: “Türkiye’de ise 800 bin Alzheimer hastası bulunuyor”
Program kapsamında “Alzheimer Hastalığında Tanı ve Tedavi” konulu sunumunu gerçekleştiren Maltepe Üniversitesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Başkanı ve Türkiye Alzheimer Derneği Kadıköy Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Nilgün Çınar, genel nüfus artışına dikkat çekerek, “Nüfus artışı ile birlikte yaşlı nüfusun da arttığını görüyoruz. Hatta diğer yaş gruplarına göre yaşlı nüfus daha hızlı artıyor. Buna bağlı olarak Alzheimer hastalığı da artıyor. Dünyada 55 milyon, Türkiye’de ise 800 bin Alzheimer hastası bulunuyor.” dedi.
Kadınlarda daha sık görülüyor…
Alzheimer hastalığının kadınlarda daha sık görüldüğünü ifade eden Çınar, hastalığın uzun sürmesi ve kesin bir tedavisinin bulunmaması nedeniyle bakım verenlerin stres yükünün fazlalığına değindi ve bakım maaliyetlerinin de her geçen gün arttığına dikkat çekti.
Alzheimer hastalığının gelişmesinde yaş, cinsiyet, ırk, genetik, depresyon, işitme kaybı gibi risk faktörlerine işaret eden Çınar, “İleri yaşlarda enfeksiyonlara da dikkat edilmeli. Tanı koymada nöropsikolojik testler, nörogörüntüleme teknikleri ve laboratuvar testlerinden faydalanılıyor. Tedavide eskiden beri kullanılan ilaçların yanında FDA onaylı yeni ilaçlar da kullanılmaya başlandı. Bunların yanında Alzheimer tedavisi için etkisi onaylanmamış ilaçlar da kullanılabiliyor.” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Tarhan’dan konuk konuşmacı Prof. Dr. Çınar’a plaket
ÜÜ TV’den de canlı yayınlanan programda Prof. Dr. Nevzat Tarhan, konuşmasının ardından Türkiye Alzheimer Derneği Kadıköy Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Nilgün Çınar’a plaket takdim etti.
Hibya Haber Ajansı