Diyabet, genç ve yetişkin yaş gruplarında sıkça karşılaşılan bir sağlık sorunu olduğu ve Tip 2 diyabetin belirtileri genellikle tanıyı kolaylaştırırken, prediyabet olarak bilinen bu hastalığın teşhisi daha karmaşık olabileceğine dikkat çeken Doç. Dr. Eylem Çağıltay, diyabet ve prediyabet hakkında önemli bilgiler verdi.

Diyabetin sık ve nadir görülen belirtileri

Klasik diyabet belirtileri arasında sık idrara çıkma, çok su içme, aşırı yeme ya da iştahsızlık, halsizlik, çabuk yorulma, ağız kuruluğu ve gece idrara çıkma gibi belirtiler bulunduğunu ifade eden Çağıltay, daha az bilinen belirtiler arasında bulanık görme, açıklanamayan kilo kaybı, inatçı enfeksiyonlar ve tekrarlayan mantar enfeksiyonları ve açıklanamayan kaşıntılar olduğunu belirtti. Bu semptomlar, diyabetin farklı evrelerinde ortaya çıkabileceğine ve dikkate alınması gerektiğine vurgu yaptı. 

Prediyabet ve erken tanı önemi

Diyabet konusunda ciddi bulgular göstermeyen, plazma glukoz düzeyleri normalden yüksek olan fakat diyabet tanı kriterlerini karşılamayan hastalara prediyabet tanısı konulduğunun altını çizen Çağıltay, “Erken fark edildiğinde tedavisi mümkün olan bu hastalık, tanısı konmakta gecikildiğinde ise diyabet hastalığı kaçınılmaz olmaktadır. Diyabete atfedilen hiçbir semptomu olmayan ancak kilolu veya obezitesi olan yetişkinlerin diyabet öncesi dönem ve Tip 2 diyabet tarama yaşını 40 yaştan 35 yaşa çekmiştir." dedi.

Kilolu veya obez yetişkinlerde risk artışı

Diyabete yönelik hiçbir semptomu olmayan ancak kilolu veya obezitesi olan yetişkinlerin 40 yaşında tarama yaptırmalarını öneren kılavuza göre; prediyabet tanılı ve tanı almamış diyabeti olan bireylerin yalnızca yüzde 50’sinin tanısının konulması önemli bir ayrıntı olarak olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Eylem Çağıltay, “Diyabet hastalığı öncesi dönemde hastaların tespit edilmeleri büyük önem taşımakta ve etkin bir şekilde diyabet engelleme girişiminde bulunulması gereklilik arz etmektedir.” diye konuştu.

Türkiye'de diyabet ve prediyabet istatistikleri

Doç. Dr. Eylem Çağıltay, Türkiye'de yapılan çalışmalara göre, erişkin nüfusun yüzde 42'si diyabetik veya prediyabetik durumda olduğu ancak, bu hastaların yarıya yakını henüz tanı almadığına ve bu nedenle, prediyabet tanısı konulan bireylerin kardiyovasküler risk faktörleri açısından değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı.

Bireysel değerlendirme ve tedavi

Doç. Dr. Çağıltay, diyabetin önlenmesi ve tedavisinde bireysel değerlendirmenin öneminin altını çizerken "Hastaların yaşam tarzlarını düzenlemesi, beslenme alışkanlıklarını iyileştirmesi ve kişiye özel egzersiz planları yapması gerektiğini belirtmektedir. Tedavide glisemik hedeflerin bireyselleştirilmesi ve yeni, etkili ilaçların kullanılması da tedavi başarısını arttırabilir." ifadelerini kullandı.

 

Hibya Haber Ajansı