Şanlıurfa'nın ve diğer illerin sorunlarına duyarlılık göstermek, siyasetçilerin asli görevi olmalıdır.

Siyasetteki gerginlik ve tartışmaların son örneği, CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal'ın Meclis Genel Kurulu'ndaki konuşmasıyla yaşandı. Tanal, Urfa'nın sorunlarını dile getirerek, bu sorunların nasıl çözüleceğini Meclis Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder'e sordu. Ancak Önder'in verdiği cevap, konunun ciddiyetini yok sayan bir yaklaşım sergiledi.

Önder, Tanal'ın sorusuna verdiği yanıtta, "Vereyim Sayın Tanal. Sizi ve bütün Urfalı hemşehrilerimi tenzih ederek söylüyorum. Teşbihte hata olmaz. Davacının ahmağı derdini mübaşire anlatırmış." şeklinde bir ifade kullandı. Bu sözler, Şanlıurfa'nın yaşadığı sorunların önemini küçümseyen, hatta alaycı bir tavır olarak algılandı.

Bu olay, sadece bir siyaset tartışması gibi görülemez. Şanlıurfa gibi bir ilin sorunlarının gündeme getirilmesi, o sorunların çözümü için adımlar atılması gereken bir konudur. Ancak bu tartışmada, sorunlar yerine alaycı bir dilin tercih edildiği görülmektedir. Meclis Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder'in bu tavrı, sadece Urfa'nın değil, tüm siyasetçilerin ve siyasi kültürün ayıbıdır.


Siyaset, halkın sorunlarına çözüm üretme amacı taşıyan bir alan olmalıdır. Ancak bu olay, siyasetin gerekliliklerinden uzaklaşmış bir şekilde gerçekleşmiştir. Şanlıurfa'nın sorunlarına çözüm üretmek yerine, alaycı bir dil kullanarak konunun önemini küçümsemek, siyasetin amacından sapmış bir yaklaşımdır.

Bu olay, sadece Meclis'in gündemine düşmekle kalmamış, aynı zamanda Türkiye'nin gündemini de etkilemiştir. Siyasetin toplumsal sorunlara çözüm üretebilmesi için, ciddiyetin ve saygının ön planda olması gerekmektedir. Ancak bu olayda, ciddiyetin ve saygının yerini alaycı bir dil almıştır.

Siyasetçilerin temel görevi, halkın sorunlarını çözmek ve toplumun refahını artırmaktır. Ancak, Meclis Genel Kurulu'nda yaşanan bu olay, siyasetin gerçek amacından uzaklaşmış olduğunu göstermektedir. Şanlıurfa gibi önemli bir şehrin sorunlarına duyarsızlık göstermek, tüm siyasetçilerin ayıbıdır.

Meclis Genel Kurulu'nda yaşanan bu olay, Şanlıurfa'nın sorunlarının görmezden gelinmemesi gerektiğini bir kez daha göstermiştir. Şanlıurfa'nın ve diğer illerin sorunlarına duyarlılık göstermek, siyasetçilerin asli görevi olmalıdır. Ancak, bu olayın yankıları, Türkiye'nin siyasi gündemini meşgul etmiştir. Umuyoruz ki, bu tür durumlar artık yaşanmaz ve Şanlıurfa gibi şehirlerin sorunlarına çözüm odaklı yaklaşımlar sergilenir.


Sonuç olarak, siyasetçilerin sorumluluğu, halkın sorunlarına çözüm üretmek ve toplumu daha iyi bir noktaya taşımaktır. Şanlıurfa gibi bir ilin sorunlarına ciddiyetle yaklaşmak ve çözüm üretmek, siyasetin gerekliliklerindendir. Bu olayda yaşanan ayıp, tüm siyasetçilere aittir ve siyasi kültürümüzdeki eksiklikleri göstermektedir. Siyasetin amacına uygun olarak hareket etmek, toplumun beklentisidir ve bu beklentiye uygun davranmak gerekmektedir.