Başkan Sema Köroğlu'nun okuduğu basın metni şöyle: "Değerli basın mensupları, bugün burada toplanmamızın sebebi, yaşamevi kadın dayanışma derneği olarak toplumda kadına yönelik şiddetin artması ve kadınların yaşam hakkının korunması için bir araya gelmiş olmamızdır. Kadına şiddetin her türlüsüne karşı olduğumuzu bir kez daha vurgulamak istiyoruz. Toplumun her kesiminden destek bekliyor, bu sorunun çözümü için hep birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz, 8 Mart, kadınların erkek egemenliğine karşı eşit ücret ve özgür bir dünya talepleriyle 1857 yılında adalet, barış ve diğer tüm eşit haklar için başlattıkları mücadelenin simgesi olan, hakları uğruna can verdikleri mücadele günüdür.
New York’ta bir dokuma fabrikası… Neredeyse 16 saati bulan çalışma süresi ve buna karşılık çok düşük ücret alan 40.000 işçi kadın, 8 Mart 1857’de bu koşulların böyle devam etmeyeceğini söylemek, eşit işten eşit ücret elde etmek ve 10 saatlik çalışma süresi talep etmek için grev başlattı. Ancak polisin fabrika yönetiminin desteğiyle işçilere saldırması ve işçileri fabrikaya kilitlemesinin ardından çıkan yangında fabrika önündeki barikatlardan kaçılamaması sebebiyle 129 işçi kadın yanarak can verdi. Takvimler 27 Ağustos 1910 tarihini gösterirken 2. Enternasyonal’e bağlı kadın toplantısında ClaraZetkin, dokuma fabrikası yangınında ölen işçi kadınlar anısına 8 Mart’ın Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak anılması önerisini getirdi ve öneri oy birliği ile kabul edildi.
8 Mart dünyada kadınların yüzyıllardır süren dayanışmasının, direnişinin, isyanının adıdır. Aradan 167 yıl geçti, Erkek egemen sistemin kadının emeği, bedeni, kimliği üzerindeki el koyma, şiddet ve baskısı azalmadı. Ataerkil kapitalist sistemin yarattığı eşitsizlik, ayrımcılık ve sömürü derinleşti. Şiddetin her türlüsünün acısını en iyi bilen kadınlar olarak evde, işyerinde, sokakta ve dünyada barış, şiddetten uzak ve güvenli bir yaşam istiyoruz.
Bunun için de bireysel silahlanma dâhil olmak üzere dünyada tam bir silahsızlanma sürecinin başlatılmasını, bilimsel gelişmelerin, ekonomik kaynakların savaşa değil, hayata tahsis edilmesini istiyoruz.
Biz kadınlar BARIŞ istiyoruz. Kalıcı, sürdürülebilir bir barışı elbirliğiyle kurmak istiyoruz.
Doğal zenginliklere ve insan emeğine el koyarak zenginleşme üzerine kurulu ataerkil kapitalist sistemin hayatlarımızı cehenneme çeviren etkisini, kadınlar olarak çok derinden yaşıyoruz.
Ekonomik kriz kadınları ayrıca vuruyor. Buz gibi evlerde, karanlıkta yaşamaya mahkûm ediliyoruz. Pahalılık, işsizlik, iş varsa da düşük ücretler ve güvencesizlik, kölelik düzeyinde çalışma koşulları kaderimiz olamaz.
Hayatlarımıza, talan edilen yaşam alanlarımıza, ranta çevrilen zeytinliklerimize, bilimden kopartılan üniversitelerimize sahip çıkmamız, örgütlenmemiz, birlikte mücadele etmemiz engellenmek isteniyor.
Kadınlar erkeğin mutlak reis olacağı ailelere hapsedilmek isteniyor. Kadınların ve çocukların nafaka hakkı gasp edilerek ekonomik krizin faturalarından biri daha kadınlar üzerine yıkılmak isteniyor. Hızlı boşanma adı altında, kadınlar ve çocuklar apar topar aile konutlarından sokağa atılsın isteniyor. Medeni yasa parça parça yok edilerek yerine, isteyenin istediği gibi yorumladığı kurallar getirilmek isteniyor.
Savaşı üreten erkek egemen sistem!
Ayrımcılık üreten erkek egemen sistem!
Kadınların emeğini ve bedenini sömürerek, evde, sokakta, kampüste, tarlada, fabrikada şiddet üreten erkek egemen sistem!
İktidarlarıyla kadınları modern köleliğe mahkûm etmeyi hedefleyen erkek egemen sistem!
Siyasete etkin katılımımızın önünde engel olan erkek egemen sistem!
Yasal düzenlemeleri ile bizleri aile içinde her koşulda yaşamamız için, haklarımızı yok etmeye çalışan erkek egemen sistem!
Kadına, hayvana, doğaya, tüm yaşam alanlarımızı sistematik bir şekilde yok eden ve talan eden Erkek Egemen Sistem!
Hayatlarımız, bedenlerimiz, yaşam tarzımız, her türlü ekonomik-sosyal baskılama sonucu maruz bırakıldığımız yoksunluk ve yoksulluğa karşı, her türlü erkek şiddetine ve erkek egemen sisteme inat hayattayız ve mücadele gücümüzle isyandayız.
Bu yıl 8 Mart’a, kadın katliamlarının her gün arttığı, yoksulluk ve açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm edilen binlerce kadının artan faturalar, barınma ve yaşam masraflarıyla açlığa terk edildiği, kadın işsizliğinin arttığı, savaş politikalarıyla militarizmin cesaretlendirildiği, göçmen kadınlara yönelik ırkçı saldırıların çoğaldığı koşullarda tüm bunlara karşı öfkemizle geldik. Kadın işsizliği rakamları son bir yılda çığ gibi artarken, güvencesiz, düşük ücretlerle ve kötü koşullarda çalışmak zorunda bırakılıyoruz. Hayatlarımızı yok sayan erkek egemen devlete karşı tek güvencemiz mücadelemiz, tek güvencemiz birlikteliğimizdir. Biz kadınlar, şiddetin ve sömürünün olmadığı eşit ve özgür bir yaşamı birlikte mücadelemizle kuracağız. Yaşamlarımızı bizler savunacağız. Her alanda eşit temsil ve şiddetsiz bir hayat için mücadeleden vazgeçmeyeceğiz.
Katılımcı, demokratik yerel yönetim anlayışını örgütlemek hayatımıza ve geleceğimize sahip çıkmanın olmazsa olmazlarındandır. Kadın dostu bir kentin inşa edilmesinin en önemli koşulu kadınların karar alma süreçlerinde yer almaları ve kendilerini etkileyen yerel politikalar üzerinde söz sahibi olması gerekmektedir. Tüm kadınların ihtiyaçlarının dikkate alınması ve kadınların eşit temsiliyetle karar mekanizmalarına dahilolabilmesi, kentlerimizin kadın dostu olması için mücadelemizi sürdüreceğiz.
Hiçbir ayrımcılığı kabul etmeyeceğiz. Mücadelemizi, eşitlik, özgürlük ilkelerinden ödün vermeden sonuna dek sürdüreceğiz. Bizler buradayız, mücadelemize geçmişin mirası ve geleceğin sorumluluğu ile devam edeceğiz”
KADINLAR EŞİT, ÖZGÜR VE ŞİDDETSİZ BİR YAŞAM İSTİYOR!
KADINLAR EŞİTLİKÇİ VE ŞİDDETSİZ KENTLER İSTİYOR!
YAŞASIN KADINLARIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELESİ
YAŞASIN KADIN DAYANIŞMASI
YAŞASIN 8 MART
YAŞAMEVİ KADIN DAYANIŞMA DERNEĞİ