Bakan Tekin’in konuşmasından bazı satır başları şöyle:

“Eğitim öğretim süreçlerimizdeki başarılarımızı başka ülkelerle kıyaslarken sadece okullar ve öğretmenlerle kıyaslamayalım. Başka ülkelerdeki ebeveynlerin sürece katkısıyla da kıyaslayalım. En azından kendimizi de muhasebeye tabi tutalım isterim.

Herkese hayırlı tatiller diliyorum. İnşallah sağlıkla, mutlulukla ve huzurla bir bayram geçiririz. Herkesin bayramını tebrik ediyorum.

Uzun bir yaz tatiline gidiyoruz. Yaz tatilinizin de hepimiz açısında sağlık, mutluluk ve huzur içinde geçmesini temenni ediyorum. İnşallah eylül ayının başında tekrar buluştuğumuzda hepimiz sağlıkla, huzurla bir araya gelmiş oluruz. İnşallah Filistin’deki zulmün sona erdiği bir eğitim öğretim yılı bizi bekler. Dünyada, Türkiye’de barışın, mutluluğun, huzurun egemen olduğu bir dönem geçirmemizi temenni ediyorum. Hepinize hayırlı tatiller diliyorum.

Yaklaşık 76 bin tane okulumuz var. 1 milyon 100 bin tane öğretmenimiz var. Bu 76 bin okuldaki idarecilerimiz, müdürlerimiz, müdür yardımcılarımızı topladığımızda 100 binin üzerinde eğitim kurumu yöneticimiz var. Bu kadar büyük bir ailenin emeklerinin takdir edildiği, onlara teşekkür edeceğimiz bir hafta içerisinde bir günün, bütün bir haftanın, bütün bu emeklerin üstünü örtüp tartışmaları başka bir yere evirmesinden dolayı gerçekten huzursuz ve mutsuzum.

Medya, siyaset, sivil toplum örgütlerinden de bir şey rica ediyorum. Bu kadar büyük bir ailenin içerisindeki bir tane olumsuzluğu bu kadar gündem yapacağınıza, şuradaki öğretmen arkadaşlarımızın yıl boyunca yaptığı fedakarlıkları keşke aynı samimiyetle, gayretle medyatik hale getirseniz. Onlara şükran borçlarımızı keşke bu şekilde ödesek.

Olayın detayına baktığımızda öğretmen arkadaşımızın, bütün eğitim öğretim yılı içerisinde çocukla, kendi çocuğu gibi ilgilendiğini, üstüne düşenleri yaptığını görüyoruz. Olay bambaşka bir şeyken birden bire öğretmenimiz, dolayısıyla da 1 milyon 100 öğretmenimizin tamamı zan altında bırakılıyor. Milli Eğitim Bakanı olarak bu konuda sosyal medya, medya, sivil toplum örgütü, siyasetçi, herkesi biraz daha sorumlu davranmaya davet ediyorum.

Yaşanmasını arzu etmediğimiz bir olay. Bakan olarak bu konuda ihmali, yanlışı olan kişilerle ilgili gerekli işlemleri, incelemeleri yapacağız ama beni üzen şey yeterince mevzunun detayı araştırılmadan birileri toplum nezdinde öğretmen, idareci arkadaşlarımızı linç ediyorlar. Yıl boyunca sergilenen emeğe, çabaya saygısızlık olarak görüyorum.

Sınıf tekrarıyla ilgili şu an okullarımızdaki henüz bu anlamdaki işlemler tamamlanmadı. Karne sürecinin tamamlanmış olması okullarımızda bu anlamdaki telafi niteliğindeki süreçlerin tamamlandığı anlamına gelmez. Bayram sonrası net rakamları göreceğiz. Genel olarak baktığımızda da çok marjinal bir tabloyla karşı karşıya değiliz. Bayram sonrası yapılacak işlemlerle beraber gayet yönetilebilir bir süreç göreceğiz.

Devamsızlıkla ilgili herhangi bir af ya da benzeri bir düzenleme yapmayı düşünmüyoruz. Çocuklarımız inşallah bu düzene alışacak ve bundan sonra okulda daha fazla vakit geçirecek.

Açık öğretim aslında örgün öğretim çağının dışına çıkmış ya da insani sebeplerle örgün öğretim alamayacak olan çocukların yönlendirdiği bir mekanizma. Yani zorunluluk durumunda başvuracağımız bir şeydir. Bu tür bir durum olmadığında çocukların açık öğretime yönlendirilmesi Milli Eğitim Bakanlığı’nın da kendisi açısından bir zafiyeti teşkil eder. Çocuklarımızın örgün öğretime gelip, örgün öğretimde bizim öğretmenlerimizden eğitim almasını arzu ediyoruz.

Çocuklarımızın üniversiteye hazırlık dahil bütün eğitim öğretim ihtiyaçlarını giderebilecek kadar büyük bir aileyiz. Çocuklarımızın bu anlamda eksiklikleri, ihtiyaç duydukları bir hazırlık süreci varsa hepsini okullarımızda açacağımız, yıllardır bu dersleri vermiş öğretmen arkadaşlarımızın vereceği DYK kurslarıyla bu işi çözebileceğimizi her ortamda söylüyoruz.”

Hibya Haber Ajansı