YPG Genel Komutanı Sipan Hemo, konuya ilişkin sorularımızı yanıtladı.

3. ayına giren Kobani direnişi hangi sonuçları ortaya çıkardı?

Kobani’nin kahramanlık ve anlamlı direnişi gün be gün zafere doğru gidiyor. Kobani direnişi bölge, ülke ve dünya çapında büyük bir ilgiyi çevresinde toplayabildi. Direnişin görkemi tün dünyanın kendisini görmesine sağladı. Bu onur savaşında şüphesiz Kürt halkının kaderi altın harflerle yazıldı. Yüz yıllardır inkar edilen, yok sayılan üstü betonlandığı söylenen Kürt halkına yeniden yaşam kazandırdı. Uluslar arası alanda halk olarak bize bir resmiyet kazandırdı. Kürtlerin bir halk, ulus olduğu bu bağlamda her türlü hakkının olduğunu ispatladı. Onun için Kobani onur direnişi Kürt halkının önüne tarihi bir fırsat ortaya koydu. Böylelikle Rojava şahsında Kürt halkının ulusal haklarının uluslararası alanda garanti altına alınmasının direnişi ve sağlayıcısı oldu.

Kobani direnişinin bedeli Kürtler ve direnen tüm halklar için yine kan ve can oldu. Elde edilen kazanımlar bedel olarak ödenen kan ve canla sağlandı. Buna bütün dünya tanıklık etti.

Kan, canla insanlığı barbarlıktan koruma adına gösterilen bu büyük direnişle elde edilen kazanımlardan ne yazık ki birçok çevre rahatsız oldu. Rahatsızlık duydu.

Kobani direnişinin ortaya çıkardığı sonuçlardan biri uluslararası kamuoyu ve güçlerin ilgi göstermesi oldu. Çok geniş çevreler ilgi gösterdi. Bu çevreler Kobaniye destek olmak için adeta ayaklandılar.  Onlarca ülkede, yüzlerce kent, köy ve kasa Kobani için destek yürüyüşünü düzenlediler. Bazı ülkeler fiili bir şekilde Kobani destekte bulundu. Kobani şahsında tüm Kürtleri desteklediler. Bununla aynı zamanda Kürtler uluslararası alanda önemli bir yer edindi. Tarihsel kazanımlar elde etti.

Kobani direnişinin ortaya çıkardığı bu sonuçlar bölgesel ve uluslararası güçlerde nasıl bir etki yarattı?

Bu değişim ve gelişmeler bazı çevrelerde ciddi rahatsızlık yarattı.

Özellikle şoven Araplar içinde ciddi bir rahatsızlık yarattı. Faşist ve sömürgeci Türk devletinde de ciddi rahatsızlıklar yarattı. Bu iki kesimdeki rahatsızlık bölge güçlerinin rahatsızlığı anlamına geliyor. Türkiye, Suriye  ve İran rejimi Kürtler açısından baş gösteren bu gelişmelerin önünün alınmasını istedi. Bunun için yeni bazı planlar yaptılar. Bu planları bir komplo biçiminde geliştirmek istediler. Bu komplo ile Kürt kazanımlarının ellerinden alınmasını ve çizgisinden saptırılmasını hedeflediler. Kürtler ve birlikte kardeşçe yaşadıkları halklar lehine baş gösteren bu gelişmeleri durdurmak istediler.

 

Bu plan ve komploları daha öncede olmuştu. Bilindiği gibi Cezire Kobani, Afrine yönelik saldırılarda bunlar açığa çıkmıştı. Son bir yıldır da aralıksız bir şekilde Cezire ve özellikle de Kobani’de aralıksız bir şekilde İslam adına hareket eden barbar, ölüm grupları olan çetelere karşı ciddi bir direniş mücadele ediliyor. İslam adına hareket eden terörist gruplara karşı son bir yıldır çok ciddi bir mücadele veriliyor.  Bu mücadele geniş bir ilişki ağını yaratırken resmi verilen deştiği de resmileştirdi. Bu gelişmeler günlük ve geçici gelişmeler değil elbette. Kürtler açısından elde edilen bu kazanımlar önümüzdeki dönümlerde Suriye’nin kaderi belirlenerek çözüm üretmeye çalışılırken Kürtlersiz artık ele alınmayacağını sağladı.

 

Bazı ülke ve güçlerin bu sonuçlardan rahatsız olduğu görülüyor bundan dolayı gelişmeleri ters yüz etmek istediği yönünde bazı yeni girişimler var. Bu ülke ve güçlerin amaçlar ve planları nelerdir?

 

Bu gelişmeleri durdurmak için çeşitli oyun ve planlar yaptılar.  Kullanabildikleri ve bilecekleri tüm güçleri, grupları devreye soktular. Kobani’de Kürtler, direnenler adına yaşanan gelişmelerin yönünü saptırmak için bazı ÖSO gruplarını devreye soktular. Bu kötü amaçlı bir yöntemdi. Ama tutmadı çünkü direniş çok ağır bedeller istiyordu. Bu bedelleri YPG ve YPJ güçleri dışında hiç kimse ödeyemezdi. Onun için bu gruplarla yapılan plan böylelikle daha doğru dürüst uygulanmaya konmadan boşa çıktı, çıkarıldı. Bu planları boşa çıkarılınca bu kez yeni bazı planlar yaptılar. Oda Cezire ve Afrin Kantonlarında bir savaş çıkarma planıydı. Saldırılar geliştirme, başlatma planıydı. Ki bunun startını Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı makamında oturan R. Tayyip Erdoğan Kobani’de bu gün yaşananlar yarın Hasekê, Qamışlo, Afrin’de de yaşanabilir diyerek aslında planlarını açıklamış oldu. Bu her iki kantonda saldırılarla başlatmayı düşündükleri bir savaşla aslında ortalığı bulandırmak istediler. Çünkü bu planın içinde dünya ve özellikle de Türkiye’nin uyuyan güçler ile istihbarat birimleri var. Türkiye’nin yanı sıra İran Suriye grup ve birimleri içinde yer alıyor.  Bu ülkelerin planları çok kirlidir. Farklı gerekçe ve bahanelerle Kürt bölgeleri ki bunlar kantonlardır hepsinde bir savaşı başlatarak uluslararası güçleri işte bakın Kürtler terörizme karşı değil Suriye halklarına karşı savaşıyorlar gibisinden yansıtma peşindedirler.

 

Bu plan, oyun, entrikalara karşı YPG olarak tutumunuz nedir?

 

Fakat biz genelde Kürtler ve özelde ise YPG olarak uluslar arası güçlere şunu söylemek istiyoruz; Biz üç yıldır Rojava halkları olarak Suriye devriminde önemli bir rol aldık. Bu rolü demokratik, birlik ve barış içinde tüm halkların kardeşçe ve kendi ulusal, toplumsal değerleriyle yaşayabileceği bir çizgi ile bunu sürdürdük. Ve şimdi de böyle sürdürmeye devam ediyoruz.  Bu yönlü geliştirilecek her türlü oluşumun, mücadelenin içinde yer aldığımızı daha önce defalarca deklere ettik. Böyle bir çözüm arayışı için atılacak adımların başında yer alacağımızı her zaman için söylüyoruz.

 

Ancak ne yazık ki yaşanan gelişmeler kardeşlik ve çözüm yönünde ve amaçlı değildi. Bunun tersi yönündeki gelişmelerdi. Suriye Baas Rejiminin farklı bir versiyonu geliştirilmek istendi. Bunun içinde eski dönemden daha karanlık bir dönem başlatılmak isteniyordu Kürtler için. İçinde halklar için eskisinden daha beter inkar, imha planlarını içeriyordu.  Biz bu yönlü bütün girişimler ve planlar karşısında çok açık bir şekilde duruyoruz. Ona itiraz ediyoruz ve onunla mücadele ediyoruz. Hangi taraf demokratik, birlik, halkların, toplumların, toplulukların, ulusların inkar edilmediği kardeşçe yaşadıkları bir sistemi geliştirmek isterse onunla sonuna kadar bir ittifak içinde olacağımızı defalarca söyledik. Böyle bir sistemi geliştirmek isteyenlerle stratejik ilişkiler kurmaya her zaman için hazırız.

 

Rojavada verdiğimiz mücadele sadece Rojava için değil. Aynı zamanda Suriye demokrasisi içindir. Suriye halklarının özgürlüğü içindir. Suriye’nin birliği içindir. Bazı çevreler bunu görüyor. Eğer gelişmeler bu yönlü sonuçlanıp Suriye demokratik, birlik ve halkların kardeşçe yaşayacağı bir ülke olması durumunda bazı güçlerin çıkarları sekteye uğrar. Onun için bundan rahatsız oluyorlar. Böyle sonuçlanmasını istemiyorlar o yüzden. Çünkü Suriye mücadelesi böyle sonuçlanırsa kendi iktidarları ellerinden gider. Onun için çeşitli yöntem, plan, oyun, entrikalarla müdahalede bulunuyorlar.

 

Bu güçlerin başında Türkiye geliyor. Sadece müdahalede bulunmuyor bu yönlü gelişmelerin koordinatörlüğünü yapıyor. Baştan beri Rojavaya yönelik saldırı planlarının içinde yer aldı. Saldırgan güçlerin arkasında durdu. Onlara maddi manevi her türlü desteği sundu. Kobaniye yönelik saldırılarda çok açık bir şekilde DAIŞ’e destek verdi. Elimizde Türkiye’nin birçok kentinde DAIŞ’in eğitim kamplarının olduğunun bilgisi var. DAIŞ militanları bu kentlerde toplanıp eğitim görüp saldırı hazırlıklarını yapıyorlar. DAIŞ’e militanlar dışarıda bu kentlere geliyor. Burada eğitim gördükten sonra Kürt savaşını yapmak için Rojavaya gönderiliyor. Bu kamplar Antakya, Antep ve başka bazı yerlerde var. Kiliste ise hakimiyet artık DAIŞ’in elinde. DAIŞ Kilis’te o denli hakim ki orada bir insanı tutuklayıp Bab’a götürüp mahkeme yapıp ceza verebiliyor. Örnek kısa süre önce bu bölgenin bir gencini orada tutuklayıp Bab’a götürüp yargılayarak altı ay ceza verdi. Bu genç şimdi orada DAIŞ’in yanında esir tutuluyor. Bu insan Kilis’te nasıl tutuklanıp götürülüyor bunu hiçbir Türk güvenlik kurumu görmüyor mu sanki. Bunun gibi onlarca olay var. Bu aslında Türkiye’nin DAIŞ’e ne kadar büyük ve açık bir destek verdiğini gösteriyor.

 

Kobaniye yönelik planları istedikleri yönde gelişmedi. Başarılı olamadı. Kobanideki insanlık onurunu koruyan direniş bu planı boşa çıkardı.  Bu kez daha farklı bir planla saldırılar planlayıp başlatmak istiyorlar. Çok sayıda gizli toplantılar yaptılar.

 

Bu planları bir sonucu Idlıp ve Halep çevresinde bir hareketlilik başlatıldı. Bu hareketlilikte hangi aktörlere rol aldı ve temel hedefleri neydi?

 

Halep çevresinde bir hareket başlattılar. Bu hareket ılımlı gruplara yönelik başlattılar. Amaç bu grupları tasfiye etmekti. Cemal Maruf’un sorumluluğunu yaptığı Suvar Suriye ile Hareket Hazım’ın ABD ve Batılı güçler tarafından desteklendiği herkes tarafından biliniyor. Bu gruplarla bazı gelişmeler kaydetmek istiyorlar. Yapılan planla Cephet El Nusra bu grupların üzerine sürüldü. Ve kısa süre içinde de bu grupları ortadan kaldırdı. Bu tasfiye hareketinin arkasında hangi güçler vardı ve planları neydi?

 

Bu planın arkasında en başta Türkiye devleti var.  Türkiye Suriye’de çözüm ve kardeşlik sözünü eden hiçbir gücün kalmaması için bu planı yapıp uygulattı.  Türkiye’nin isteği krizi daha fazla derinleştirecek tek bir gücün kalmasını istiyor. Uluslararası güçlerin bölgedeki çıkarlarını sekteye uğratmak, geriletmek için bunu yaptı. Halkların geleceği için daha tehlikeli bir ortamı yaratmak için bunu yapıyor.

 

Bu planda Suriye Rejimi de çok önemli bir rol oynuyor.  Suriye rejimi bununla uluslararası güçlere eğer bizi ortadan kaldırırsan yerimize radikal terörist gruplar yer alacak. Onun için benim yerime bu grupları hedeflemen gerekir noktasına getirmek istiyor uluslararası güçleri. Bu gruplar sadece bizim için değil tüm dünya için tehlikelidir mesajını dünyaya vermek için bu grupların ortadan kaldırılması planında yer alıyor. Suriye bir yere kadar başarılı da oldu. Geçen süreçte Suriye’nin terörist gruplara alan açarak imkan sunduklarını gözlerimizle gördük. Bazı yerleri ele geçirmeleri, ilerlemeleri için alan açtıklarını gördük. Rejimin şimdiye kadar bu gruplarla aralarındaki çatışmaların danışıklı dövüş biçiminde olduğu da birçok yerde ortaya çıktı. Bununla önü açılan bu grupların ÖSO güçlerinin elindeki alanların bu grupların ele geçirmesine fırsat veriliyordu. Tabii bu gruplar bu alanları ele geçirirken o alanlarda hakim olan ÖSO gruplarını da tasfiye ediyordu.  Bu yerlerin radikal terörist grupların eline geçmesi fazlasıyla Suriye Baas Rejiminin işine geliyor. Bununla uluslararası güçlere ya kendileri yada radikal terörist grupları tercih etme seçeneği sunuluyordu. Uluslararası güçler radika terörist grupları değil Suriye rejimini tercih etme olanakları sağlanacaktı. Onun için ılımlı, çözümde yer alabilecek, demokratik Suriye’nin inşası için faydası olabilecek grupları peş peşe hepsini bu gruplar eliyle tasfiye ettirdi.

 

Yaklaşık son üç aydır Idlıp, Halep çevresinde Cephet El Nusra eliyle başlatılan hamle bu amaçladır. Cemal Maruf, Hareket Hazım, Liva Fecr Hürriyê’ye yönelik başlatılan saldırılar bu amaçladır ve ortadan kaldırılmak istendiler.  Ve birçoğuna da ortadan kaldırdılar. Suriye Rejimi buna çok sevindi. Çünkü uluslararası güçler için Baas Rejiminin alternatifi asla DAIŞ ve Cephet El Nusra olmayacak. Fakat tasfiye edilen gruplar çözümden yanaydı ve rejimin alternatifi olarak kabul edilebilecek olan gruplardı.  Suriye’nin geleceğinde rol oynayabilen, görev ve sorumluluk alabilen gruplardı.

 

Bunun yanı sıra Rejim Halep’te bazı alanları ele geçirdi. Bir ilerleme sağladı. Henderat ve Lêremün alanında gerçekleştirdiği bazı saldırılarla burada bir ilerleme sağladı. Devletin buradaki hamlesine karşılık bu gruplar direnip, rejime karşı savaşacakları yerine alandan çekilerek Cephet El Nusra ile birlikte Nubul ve Zehra köylerine yönelik bir saldırı başlattılar.  Söyledikleri rejimin ilerlememesi için Nubul ve Zehra üzerinden bir baskı geliştirmek istiyoruz diyorlar ama bu tamamen yalandır. Bu saldırı ve saldırıdan sonra başlayan çatışmalar sadece bir gün sürdü. Ama bu saldırı ve çatışmalardan sonra Afrin kantonu ve YPG’ye karşı bir kamuoyu oluşturuldu. Dikkat çekici nokta çatışmalar Nubul ve Zehrada yaşanıyor ama gündem Afrin, YPG ve Kürtler yapılmış olmasıdır. Aslında bununla planları da ortaya çıkıyor. Planın sahibi komplocu güçler o saldırı ile işte rejimi karşı savaşılıyor havası verilerek Afrin ve Kürtlere yönelik bir tepki oluşturmak için olduğu ortaya çıktı. Bununla Afrin’e yönelik bir saldırı bu olmasa bile kuşatmanın alt yapısı oluşturulmak istendi.

 

Bu gruplar oyunlar içinde kendilerine rol biçilen oyunculardır. Karanlık, gizli güçler ile istihbarat birimlerinin planlarını yerine getiriyorlar. Tabii bazı basın yayın kuruluşlarının yaptıkları propagandalarla da bunun alt yapısı oluşturuluyor. Yaptıkları propaganda kara bir propagandadır. Özel savaş yöntemleridir. Tamamen yalandır söyledikleri. Eğer gerçekten bu gruplar Nubul ve Zerha’yı hedefleselerdi, o zaman rejimin Henderatta ilerlemesinin önünü açmazlardı. Gruplarını Halep’ten, Henderat ve Lêremün’den  çekip Nubul ve Zerhaya saldırıyoruz diyorlar tabii Halebide rejime bırakıyorlar. Rejimle aralarında her şey planlanmış durumda. Amaç ve hedefleri ise yönlerini Kürt bölgelerine çevirmek içindir. Afrin’i kuşatmaya almak içindir. Hasekê’de de benzer bir durum var. YPG’nin Hasekê’de başarı elde etmesinin ardından güvenlikli bir alan oluştu. Ama kendilerini muhalefet olarak adlandıran bazı gruplar ki aynı zamanda DAIŞ ile de hareket ediyorlar DAIŞ ile birlikte orada bir savaş başlatma, saldırılar başlatma işaretleri belirmeye başladı.  Rejimi yarın orada da Kürtleri bazı şeylerle uğraştırmak için planlar yapıyor.  Yani önümüzdeki dönemde Rejim Hasekê’deki güçlerini geri çekip Kürtler ile Savunma güçleriyle DAIŞ’i karşı karşıya bırakması ihtimal dahilindedir. Rejim bununla Kürtlerin cezire alanındaki enerjisini Hasekê’de tüketmek istiyor. Böylelikle her üç kantonumuzu da bir savaşın içine çekmeye çalışıyor. Hasekê’de uzun süreli bir savaş, Kobani de zaten sürüyor Afrin de Cephet El Nusra ile uzun süreli bir süreli bir savaş başlatmak istiyor. Planlar bu yönlüdür.

 

Bundan Suriye’deki demokrat, barışsever, çözüm isteyen insanlar fayda sağlamaz. Bunun tersine uluslararası istihbarat güçleri özellikle de Türkiye, Suriye ve Iran  bu oyunlarla bazı kazanımlar elde etmeye çalışıyorlar. Rojava şahsında Suriye’nin geleceğini karartmak istiyorlar. Demokratik, birleşik, barış ve kardeşlik içinde yaşayan bir Suriye’nin oluşmasını engellemeye çalışıyorlar. Bunlar çok tehlikeli oyunlar ve planlardır.

 

Nıbbul ile Zehra’da neler oluyor? Orada olanlar kamuoyuna nasıl yansıtılıyor?

 

Şunu açıkça söylemek istiyorum, Nubul ve Zerhaya yönelik üç gün önce başlayan saldırılar sonrasında özellikle basın yayın organlarında sanki Afrin’den bu bölgelere yardım gidiyor tarzında verilmesi, rejim güçlerine yardım ediliyor biçiminde propaganda edilmesi çok amaçlı bir şeydir. Söylenenlerin hiç birinin zerre kadar bir doğruluğu yoktur. Bunların hepsi hazırlanıp servis edilen şeylerdir. YPG olarak hangi yöntemle olursa olsun hiçbir şekilde rejimle işbirliğine gitme gibi bir niyet ve amacımız yok. Bunun aksine Suriye’nin her yerinde ılımlı ve Suriye’nin geleceğini düşünen ılımlı grupların başarmasını istiyoruz. Ki bununla demokratik, birlik, barış içinde yaşayan bir Suriye’yi bu gruplarla inşa etmek istiyoruz.

 

Rejimin tamamen değişmesini istiyoruz. Rejimin değiştirilmesini isterken bu rejimin gidip yerine onun gibi başka bir rejimin gelmesini istiyoruz anlamına gelmez. Rejimin değiştirilmesini istiyoruz derken demokratik, herkesin temsilini içinde bulduğu demokratik bir rejimin inşa edilmesini kast ediyoruz.

 

Son günlerde Halep Afrin çevresinde yaşananlar ve yaşananların kamuoyuna yansıtılması biçimi Afrine yönelik ve YPG’ye yönelik gerçekleştirilmek istenen bir komplo olarak ele alıyoruz. Ancak ne yazık ki bu komployu geliştiren Suriye muhalefeti olarak kendilerini adlandıran kesimlerdir. Özellikle Orient TV ve yine ÖSO grupları olarak kendilerini adlandıran ancak gerçekte ise ÖSO ile hiçbir alakaları olmayan bazı gruplar bu oyunu oynamak istedi. Bu komployu geliştirmek istediler. Ama şuna açıkça söylemek gerekirse bunlar söylediklerinin yalan olduklarını en başta kendileri biliyorlar. Ama ona rağmen söylediklerine göre kendilerine böyle bir emrin geldiğini ve onlarda gelen emrin gereğini yaptıkları ortaya çıkıyor. Bununla koordineli bir şekilde çalıştıkları açığa çıkıyor.

 

Siz YPG olarak gidişatı nasıl ele alıyorsunuz ve olası bir saldırıda hazırlıklarınız ne düzeyde?

 

Mevcut durumda alanımızı koruyoruz. Onunla uğraşıyoruz. Daha ileri düzeyde savunma hazırlıklarımızı yapıyoruz. Biz hiçbir tarafın yanında değiliz. Yani ne Nubul ve Zerhaya saldıran gruplar nede Nubul ve Zerhalıların yanında değiliz. Bunu her iki tarafta çok iyi biliyor ve görüyor.

 

Planlar ve oyunların arkasında çok kötü niyetin olduğunu görüyoruz. Şunu her zaman için söylüyoruz dostlukla alanımıza gelen herkese sonuna kadar kapımız açıktır. Çünkü burası Suriyenin bir kentidir. Suriye’nin geleceği ile çözümünden yana olan ılımlı tüm gruplarla sürekli ilişki ittifak içinde olmak istiyoruz. Suriye halkların birliği ve kardeşliğini birlikte örerek yaşayalım diyoruz.

 

Fakat kötü niyetle alanımıza yaklaşan hangi güç olursa olsun ona çok sert bir karşılık vererek alanlarımızı savunmak için büyük bir hazırlık içindeyiz. Olası bir saldırı durumunda Kobani’de gösterilen direnişin aynısını burada da göstererek Kobani direnişine layık olacağız. Kürt Halkı Afrin’de de Kobani direnişine layık olacağına inanıyoruz.

 

Kobani direnişi ile Rojava, Kürdistan, Suriye oldu önce şimdi ise bütün dünya olmuş durumda. İnanıyoruz Afrin’de Kobani düzeyinde bir direniş gösterecek ve tarih yazacak. Kürt halkı ile ezilen, sömürülen halkların kimlik, kültür, dil ve özgürlüklerini garanti altına alacak. Kobani’ye saldıran güçler kime saldıracaklarını anladılar. Kimin savaştıklarını gördüler ve kendilerinin de kim ve ne olduklarını anladıklarına inanıyoruz. Afrine saldıracak olurlarsa saldırganların kime saldıracaklarını bileceklerine inanıyoruz. Saldırılarına karşılık çok sert bir cevap alacaklarını da bilmeleri gerektiğini unutmamaları gerekir. Sadece onlar değil arkalarındaki güçlerle birlikte gerekli cevabı alacaklarını unutmamaları gerekir. Ve alacakları cevapla saldırdıklarına pişman olacaklardır.

 

Her komploya karşı direnişle Kürtler kazançlı çıktı

 

 

Kirli, plan, komploların yapıldığı bir dönemde yapılması gerekenler; Olası bir saldırıya karşı biz YPG olarak büyük direnerek tarihi görevimize yerine getirerek halkımızın, ezilen halkların kazanmasını sağlayacağız. Halkımız ve gençlerimizin yapması gerekenler var. Halk ve özellikle gençlerimiz YPG’nin etrafında kenetlenmeli. Gençlerimiz her dönemden daha fazla katılım gerçekleştirmeli. Çünkü üzerimize oynanan oyunlar büyük. Bu büyük oyunlar onların katılımları ile göstereceğimiz güçlü direniş ile boşa çıkarabiliriz. Her gencimizin üzerine tarihi bir görev düşmüş durumda.  Yani artık Rojavada savunma görevi herkesin omuzları üzerindedir. En başta da gençlerin omuzları üzerindedir. Kürtlerin kutsal savaşçıları büyük direnerek bölgelerini, kantonlarını savunacaklardır. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Ancak gençlerimizde bu direniş ve savunmada yerlerine alarak görevlerine yapmaya çağırıyoruz. Bölgemizi, kantonlarımızı sonuna kadar savunacağımızdan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Direnerek zaferi, başarıyı elde edeceğiz….anha