Dedecan'ın her şeyde "ben yaptım ha" sözü, bizlere otorite sahibi kişilerin tek başlarına karar vererek değil, halkla birlikte hareket etmeleri gerektiğini hatırlatıyor.


 Dedecan'ın sözleri, bireysel çabaların ötesinde bir anlam taşıyor ve toplumda iz bırakan bir tavrı simgeliyordu. Ancak, yerel yönetimlerde bu tür bireyselci yaklaşımların yerini daha kapsayıcı ve vatandaş odaklı bir yönetim anlayışına bırakması gerekiyor.

Yerel yönetimlerin temel amacı, halkın ihtiyaçlarına yönelik hizmetler sunmaktır. Ancak geçmişte bazı makam sahiplerinin "Ben yaptım oldu" mantığıyla hareket etmeleri, vatandaşın beklentilerinin göz ardı edilmesine neden olmuştur. Ben yaptım oldu anlayışı, toplumun çeşitli kesimlerinde kırgınlık ve küskünlük yaratmış, vatandaşların yerel yönetimlere olan güvenini sarsmıştır.

 Oysa ki, belediyeler ve yerel yöneticiler, vatandaşın vergileriyle finanse edilen hizmetlerin sunulduğu kurumlardır ve bu nedenle vatandaşa hizmet etmek asli görevleridir.

Yerel yöneticilerin, vatandaşın ihtiyaçlarını ve beklentilerini dikkate alarak hareket etmeleri gerektiği aşikardır. Belediye başkanları, meclis üyeleri ve belediye çalışanlarının, vatandaşla sürekli iletişim halinde olması ve onların taleplerini dinleyerek çözümler üretmesi, toplumda güvenin ve memnuniyetin artmasını sağlayacaktır. Bu nedenle, makam ve mevki sahiplerinin bireysel çıkarlarını bir kenara bırakarak, memleketin çıkarlarını ön planda tutmaları büyük önem taşımaktadır.

Geçmişteki olumsuz örnekler, günümüz yerel yöneticileri için önemli dersler içermektedir. Halkın taleplerine kulak asmayan ve kendi bildiğini okuyan yöneticiler, toplumda sadece kırgınlık yaratır. Oysa ki, vatandaş odaklı bir yönetim anlayışı benimsemek, toplumun her kesiminde güven ve memnuniyetin artmasına katkı sağlayacaktır.

Bu bağlamda, yerel yönetimlerin makam ve mevki sahipleri "Ben yaptım oldu" mantığı yerine daha demokratik, katılımcı ve şeffaf bir yönetim anlayışını benimsemeleri gerekmektedir. 

Vatandaşın görüşlerine değer veren, onların taleplerini dikkate alan ve birlikte çözüm üreten bir yönetim modeli, toplumda birlik ve beraberliği güçlendirecektir. Yerel yöneticiler ve seçilmişler, ancak bu şekilde halkın güvenini kazanabilir ve kalıcı başarılar elde edebilir.

 Bireysel çabaların ötesinde, yerel yönetimlerde vatandaş odaklı ve kapsayıcı bir anlayışın benimsenmesi gerektiği açıktır. Bu anlayış, toplumun her kesiminde memnuniyet ve güven duygusunu artırarak, daha huzurlu ve güçlü bir yerel yönetim yapısının oluşmasına katkı sağlayacaktır.

Unutmayalım, belediyecilik sadece yol, su, kanalizasyon hizmetlerinden ibaret değildir. Asıl olan, vatandaşın gönlünde yer edinmek ve onların güvenini kazanmaktır. Bu da ancak katılımcı, şeffaf ve adil bir yönetimle mümkündür.