Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:

"Sözlerimin hemen başında bugün görevlerini tevdi ettiğimiz yeni kabine görevlerini kutluyorum. Her iki bakanımızın da seleflerinden devraldıkları hizmet bayrağını çok daha ileriye taşıyacaklarına inanıyorum.

Mehmet Özhaseki kardeşimiz ile Fahrettin Koca kardeşimize emek, fedakârlıkları ve milletimize yaptıkları hizmet için teşekkür ediyorum. Her iki arkadaşımızla inşallah yakın temas halinde olmaya devam edeceğiz.

Bayram tatilinin 9 gün olması, okulların da kapanmasıyla vatandaşlarımız memleketlerine, tatil bölgelerine gönül huzuruyla seyahat etti.

Vatandaşlarımızın yolculuklarını güven ve huzur içinde gerçekleştirmesini temin etmek için çalışan tüm personelimize teşekkür ediyorum. Vatanımızın bekası, insanlarımızın güvenliği için yurt dışı ve yurt içinde kahramanca görev yapan askerlerimizin tek tek gözlerinden öpüyorum.

Çeşitli nedenlerden kaynaklanan anız ve orman yangını haberleriyle sarsıldık. Diyarbakır Çınar ve Mardin Mazıdağı'ndaki yangında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum.

Yaz mevsiminin her geçen yıl sıcak ve kurak geçmesiyle yangın riski de aynı oranda artıyor. Ülkemizin akciğerlerini yakan felaketlere baktığımızda ihmal ve kastı görüyoruz.

Bölücü terör örgütün de orman yangınları yaktığını biliyoruz. Orman yangınlarıyla etkin mücadele konusunda önemli adımlar attık. 26 uçak, 105 helikopter, 5 binden fazla kara aracılığı ile bu mücadeleyi sürdürüyoruz. Üzerindeki ekipmanları da en ileri teknolojiyle yeniledik.

Halihazırda 14 Bayraktar TB2 İHA'mızla yeşil vatanı 7 gün 24 saat izliyoruz. Dünyada orman yangınlarıyla mücadelede İHA kullanan 2 ülkeden biriyiz. 776 kulemizle ormanlarımızı sürekli takip ediyoruz. İlk defa dönemimizde yapılan havuz ve göletle araçlarımızın su ihtiyacını hızla karşılıyoruz.

Yapay zeka tabanlı sistemler başta olmak üzere pekçok teknolojik imkanlar gücümüze güç katmaktadır. Gece gündüz demeden yangınlara karşı cansiperhane mücadele eden bütün kahramanlarımıza şükranlarımı sunuyorum. Yaz sıcaklarının artık çok yoğun yaşandığı günlere girdik. En ufak ihmalin büyük zararlara sebep olacağını unutmayalım.

Önceki ay çiftçilerimizle buluşmamızda tarım alanında son 21 yılda nereden nereye geldiğini rakamlarla tek tek ortaya koyduk.

Hükümetlerimizin tarım politikalarını eleştirenlerin çoğu bilgiden ziyade önyargılarla hareket etmektedir. Her mesele gibi maalesef tarım konusuna da istismar malzemesi olarak bakıyorlar. Bunlar öyle seçim meydanlarında dalga konusu yapılacak işler değildir.

Tarım ciddi uğraştır. Çok stratejik sektördür. Hükümet olarak tarıma sektörün ciddiyetine, önemine uygun anlayışla yaklaştık. Çifti kardeşlerimizin alınterlerinin hakkını daima vermeye başladık.

1 trilyon 364 milyar lira son 21 yılda tarım desteği verdik. 56 milyar lira destek ödemesi yaptık. Yıl sonunda bu rakam 91,5 milyara çıkacak.

Yaş çay alım fiyatının yanında üreticilerimize destekleme primi uygulamasını ilk kez biz başlattık. Üreticimizi korumak için yeni çay fabrikaları yaparak Çaykur'un kapasitesini yine biz artırdık.

Buğday fiyatlarında dünya piyasasının bir hayli üzerindeyiz. Yurt dışı ekmekli buğday fiyatı yerinde ton başına 248 dolardır.

Toprak Mahsulleri Ofisi alım fiyatı ton başına 359 dolar olup dünya fiyatlarından 89 dolar yüksektir. Hasat döneminde üreticimizi koruma amacıyla dahilde işleme rejimiyle hububat ithalatını 15 Ekim'e kadar durdurduk. Üretici maliyetlerinin düşürülmesine katkı sağlamak amacıyla vereceğimiz fark ödemesi 29 milyar liradır.

Toplam tarımsal destek bütçemizin yaklaşık dörtte birini, buğday ve arpa üreticilerimizin maliyetine katkı amacıyla kullanıyoruz. Toprak Mahsülleri Ofisimiz alımla ilgili süreçleri titizlikle yürütüyor.

Ofis hububat teslim eden üreticilerimizin ödemelerine başladı. İlk etapta 6 Haziran'a kadar ürün verenlerin ödemeleri hesaplarına yatırıldı.

Aldığımız bütün tedbirlerine rağmen çiftçimizin, üreticimizin memnuniyetsizliği, şikayeti olabilir. Bunları da Cumhurbaşkanı olarak şahsen takip ediyorum. Bakanlarımıza gerekli talimatı veriyorum.

Milletin efendisi olan çiftçimizin mağduriyetine izin vermeyiz. Son 21 yıldır iyi ve kötü gününde nasıl çiftçimizin yanında olduysak bundan sonra da yanlarında olacağız.

Türkiye stratejik önemi fevkalade yüksek, 3 kıtanın kavşak noktası olan bir coğrafyada bulunuyor. Medeniyetlerin beşiği olmuş, paylaşım kavgasının tam merkezinde yer almış bir bölgedeyiz.

Böyle bir coğrafi konum ülkemize siyasi, ekonomik, avantajlar sağlamanın yanında tehditleri de beraberinde getirmektedir. Soğuk savaş döneminde bloklararası rekabetin yoğunlaştığı yerlerden biri Türkiye'nin merkezinde olduğu coğrafyada idi. Suriye krizi en fazla bizim bölgemizi etkiledi.

7 Ekim'den bu yana İsrail'in Gazze'de soykırıma varan katliamlar yine bizlerin yüreğini yakıyor. Batılı güçlerin desteğini arkasına alan İsrail'in gözünü komşularına diktiğini görüyoruz.

Şunu bir defa çok net ifade etmek isterim. Batı dünyası destek verdikçe, İslam alemi sessiz kaldıkça, Netanyahu denen caninin bölgemizi ateşe sürükleme pahasına işgal politikasına devam edeceği anlaşılıyor.

Gazze krizinin Gazze ile sınırlı kalmayacağını, İsrail zulmünün vahim sonuçları olabileceğini sık sık dile getirdik. Gerek İran'da yaşanan füze gerilimi gerekse İsrail'in Lübnan'a yönelik saldırıları maalesef kaygılarımızı haklı çıkardı.

Buradan şu uyarıyı yapmak durumundayım; karşımızda devlet adamı vasfının asgari şartları taşımayan, gözü dönmüş, aklını vicdanını kaybetmiş bir katil vardır.

Bu zalim siyasi ömrünü uzatmak adına kendi vatandaşlarının güvenliğini dahi hiçe saymaktadır. İsrail saldırganlığı durdurulmadıkça Türkiye dahil bölgemizde hiçbir devlet kendini emniyette hissedemez.

Bu durum Lübnan ve Suriye olmak üzere tüm ülkeler için geçerlidir. Ankara'nın güvenliğini Gazze'nin, Kudüs'ün, Ramallah, Amman, Bağdat'ın huzur ve güvenliğinden ayrı göremeyiz.

Dış politikada atacağımız adımları bu gerçekler ekseninde planlıyoruz. Hedefimiz doğru, akıllı, uzun vadeli hamlelerle bu mücadeleden ülkemizi kayıpsız, hatta kazançlı çıkarmaktır. Ne yapıyorsak bunun için yapıyoruz.

Barışı, diyaloğu, diplomasiyi en üst seviyede devreye almamız gereken günlerden geçiyoruz. Aynı coğrafya ve kaderi paylaştığımız devletlerle karşılıklı diyalog zeminini güçlendirmemiz önem arzediyor.

İslam ülkeleri arasında dayanışmayı artırmamız son derece mühimdir. Bu anlayışla komşularımızdan başlayarak bölgemizdeki tüm aktörlerle münasebetlerimizi ilerletmeye gayret ediyoruz. Bu çabalarımızın somut çıktılarını birçok yerde gördük.

Komşumuz Suriye'de 13 yıldan fazla sürede devam eden 1 milyon insanın hayatına malolan itilafa siyasi çözüm bulmak için çok uğraştık.

Farklı kanallarla daha fazla kan dökülmesinin önüne geçmeye çalıştık. Sahada bazı konularda müspet neticeler de aldık. Sulhe ve sükunete hizmet edecek ilave adımların atılması mümkündür. Kimsenin toprağı ve egemenliğinde gözümüz yoktur.

Suriye'nin milli birliğinin korunması Türkiye'nin de önceliğidir. PKK'ya kurdurulmak istenen terör devletine en ağır darbeyi sınır ötesi harekatlarla Türkiye indirmiştir. Biz demokratik, müreffeh ve güçlü Suriye görmek istiyoruz.

Evlerini terk etmek zorunda kalmış milyonlar için Suriye'nin güvenli bir hale gelmesini herkesten çok biz arzu ediyoruz. Biz ayrılıkları derinleştirme yerine, ortak paydayı büyütmenin derdindeyiz.

Dış politikada da sıkılı yumrukların açılmasında büyük fayda olduğuna inanıyoruz. Bunun için kiminle görüşülmesi gerekiyorsa geçmişte olduğu gibi görüşmekten imtina etmeyiz. Elbette Türkiye'nin güvenliğini referans alacağız.

Türkiye dostlarını yarı yolda bırakan bir devlet değildir, olmayacaktır. Tek parti zihniyeti Azerbaycanlı kardeşlerimizi Sovyetlere teslim ederek ülkemize Boraltan köprüsü faciasını yaşatmıştı. Tam 76 yıl bu facianın mahçubiyetini yüreğimizde hissettik.

Sollingen'de evlatlarını ırkçı teröre şehit vermiş bir millet olarak bize yakışmayan, inancımız, kültürümüz, medeniyet değerlerimizle asla bağdaşmayan sahnelerin yaşanmasına göz yummayız.

Kamu düzeni kırmızı çizgimizdir. Bu hassas çizginin yok sayılmasına, çiğnenmesine eyvallah demeyeceğiz. Geçmişte etki ajanları ve provokatörler eliyle ülkemize hangi bedellerin ödetildiğini gayet net hatırlıyoruz. Kayseri'de iğrenç ve rezil bir taciz vakası üzerinden aynı kaos planı tezgahlandı.

İkinci perde ise Suriye'nin kuzeyinde sergilendi. Bunları kimin yazdığını çok çok iyi biliyoruz. Ne biz ne Suriyeli kardeşlerimiz bu sinsi tuzağa düşmeyeceğiz. Irkçı vandallığa ve provokasyonlara boyun eğmediğimizi altını çizerek söylemek istiyorum.

Kimse kendini polisin, hakimin devletin yerine koyamaz. Kayseri'deki olaylar sonrasında ortalığı yakıp yıkan, polisimize saldıran 474 provokatör gözaltına alındı.

Dün Suriye Milli Ordusu güçleri ve güvenlik kuvvetlerimiz kışkırtmalara gerekli müdahalelerde bulundu. Suriye Geçici Hükümeti şanlı bayrağımıza yönelik saldırıları lanetlediğini ifade etmiştir. İstihbarat birimlerimiz sınırın öte tarafındaki ortaklarıyla çok titiz bir çalışma yürütmektedir.

Hangi kirli ellerin bu işlerin arkasında olduğunu mutlaka ortaya çıkaracağız. Türkiye'nin Suriye'deki mevcudiyeti teröristan kurma hayallerinin önündeki bariyerdir.

Silahlarının namlusu ülkemize çevrili eli kanlı caniler orada var oldukça ülke ve milletimizin güvenliğini sağlamaya devam edeceğiz. Bölücü terör tehdidi ortadan kalktıkça elbette üzerimize düşeni yaparız.

Bizim kimsenin toprağında gözümüz yok. Kimsenin egemenliğinde gözümüz yok. Biz yalnızca bölücü niyetlere karşı vatanımızı koruyoruz ve koruyacağız.

Türkiye Gazze krizindeki başarılı imtihanı Suriye meselesinde de vermiştir. En zor günlerinde Suriyeli muhacirlere ensar olmanın gururunu iftiharla taşıyacağız.

13 yıldır ülkemizin şefkat şemsiyesi altında olan mazlumları sıkıntıya sokacak hiçbir eyleme girişmeyiz. Suriyeli kardeşlerimizin, güvenli ve onurlu dönüşlerini hep teşvik ettik.

670 bin kişi geri döndü. Katar'ın da desteği ile hayata geçirdiğimiz konut projeleri tamamlanınca bu sayı inşallah 1 milyon olacak. Arzu eden herkesin gönüllü, huzurlu vatanlarına dönüşünü tesis edebilirsek ne mutlu bize. Akıllı, insani bir çerçevede geri dönüşü bir çerçeveye kavuşturacağız.

14-28 Mayıs'ta yasama ve yürütmede son sözünü söyleyen milletimiz 31 Mart'ta da yerel yönetimlerde kimleri başında görmek istediğini belirtmiştir.

Seçimler elbette demokrasinin bayramı, şölen günüdür. Tarihimizde sandıkta tezahür eden iradeyi yok sayanların olduğu da ülkemizin bir gerçeğidir. Kimi zaman sandığın itibarına gölge düşürerek yaptılar, kimi zaman seçmene hürmetsizlik ederek yaptılar.

Son dönemde bu kibirli tavrın, seçmen iradesinin yok sayma aymazlığının yeniden nüksettiğini görmekteyiz. Erken seçim tartışmalarına bu zaviyeden bakılması gerektiği kanaatindeyiz. Bu tartışmalar muhalefet cephesindeki iç savaşın dışa yansımasından ibarettir.

Cumhurbaşkanlığı sisteminde erken seçim yoktur. Bunun yerinde seçimlerin yenilenmesi kararı alınması vardır. Hiçbir temeli olmayan bu tarz sahte gündemlerle muhalefet kendi içindeki bilek güreşini perdelemeye çalışmaktadır. Biz sadece ve sadece işimize odaklanıyoruz.

Türkiye son 1 yılını seçim gündemiyle geçirmişken bölgemizde hergün yeni bir kriz, çatışma patlak verirken, dünya belirsiz girdabında sürüklenirken, ülkemizin ve milletimizin çözülmesi gereken meselesi var iken, sırf eski ve yeni takım arkadaşlarına çalım atmak için bu tür şartlara meyledilmesini doğru bulmuyoruz.

İş dünyasından siyasetçisine, esnafından memuruna, ev hanımından öğrencisine kadar herkes planını programını buna göre yapmalıdır. Fuzuli gündemlerin peşine takılmadan milletin emanetini vermeye gayret edeceğiz.

Bu akşam Avusturya karşısında çeyrek final mücadelesi verecek A milli futbol takımımıza Rabbimden başarılar diliyorum. Bizim çocukların Rabbim ayaklarına taş değdirmesin, yolları ve bahtları açık olsun."

Hibya Haber Ajansı