Av. Emre Avşar şu açıklamaları yaptı;

Bilişim hukuku uzmanı olarak uzun yıllardır bu alanda çalışmalar yürüten Av. Emre Avşar, sosyal medya platformlarına getirilen erişim engellemelerinin hukuki ve anayasal boyutları hakkında kamuoyunu bilgilendirdi. “Bu tür engellemeler yerine, ifade özgürlüğü ve bilgiye erişim hakkını koruyacak daha demokratik uygulamalar planlanabilir.” dedi.

Avşar, sosyal medya yasaklarının toplumsal ve bireysel haklar üzerindeki olumsuz etkilerini dile getirerek, otoritelerin hukukun üstünlüğünün bilinciyle kararlar vermesi gerektiğini vurguladı ve şunları söyledi;

Erişimin Engellenmesi Kanun’la Düzenlenmiştir.

“İnternet ortamında işlenen suçlarla ilgili 5651 Sayılı “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun” ve “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesine Dair Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” gereği, internet sitelerindeki içeriklerin, bir suç unsuru barındırması durumunda kaldırılması ve erişimin engellenmesi kararı verilebilmektedir. Bu kararlar Anayasanın 26. Maddesinin ek fıkrasında belirlenen “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.” İfadesinde de belirtildiği gibi, anayasal hakların sınırlanması belirli hallerde ve ancak kanunla mümkündür.

Özellikle, özel hayatın gizliliğinin ihlali, kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi ve kullanılması başta olmak üzere, Türk Ceza Kanun’unun ve diğer kanunlarda yer alan suçların ve internet ortamında işlenmesi durumunda, soruşturma aşamasında hakimlik, kovuşturma aşamasında mahkeme tarafından erişim engellenmesi veya içeriğin kaldırılması kararlarına hükmedilebilir.

Aynı Kanun’da yer alan istisnalarda ise; Yaşam hakkı ile kişilerin can ve mal güvenliğinin korunması, millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi veya genel sağlığın korunması sebeplerinden bir veya bir kaçına bağlı olarak hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, Cumhurbaşkanlığı veya millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi veya genel sağlığın korunması ile ilgili bakanlıkların talebi üzerine Başkan tarafından internet ortamında yer alan yayınla ilgili olarak içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi kararı verilebilmektedir.

Erişim engellemeleri ile ilgili asıl ihtilaf da burada doğmaktadır. Biraz önce bahsettiğimiz üzere, bu gibi erişim engellemeleri veya içerik kaldırma uygulamaları mahkeme/hakim kararıyla verilir ve BTK’ya uygulanması için gönderilir. Ancak Kanun’un 8/A maddesindeki halleri gerektiren durumlarda talep gelmesi halinde Başkanlık tarafından bu karar herhangi bir yargı kararı olmaksızın uygulanabilmektedir.

Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti

Anayasanın 26. Maddesindeki “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” dar yorumlanmamalıdır. Bu hürriyet, her zaman, her yerde, her mecrada serbestçe kullanılabilecek bir hakkı içermektedir. AİHS de 10. Maddesinde ifade özgürlüğü güvence altına almaktadır. 5651 sayılı kanunun 8/A maddesini ele aldığımızda herhangi bir yargı kararı olmadan verilen engelleme kararı, Anayasal hakların özüne dokunabileceği için normatif olarak hukuka aykırılık teşkil edebilecektir. Bu defa kuralı uygulayan otorite, yargı denetiminden geçmemiş bir “anayasal hakka karşı müdahale” kararı uygulayacağından, kararı veren otoriteye bir keyfiyet hakkı tanımaktadır. İşte normatif denetim dediğimiz araç da “kişi haklarının kullanılmasının kısıtlanmasının” önüne geçilmesindeki keyfiyeti ortadan kaldıracaktır.

Başkanlık Kararlarının Ölçülülüğü

Yargı organı tarafından verilmeyen, ancak Başkanlık tarafından alınan kısıtlayıcı kararlar, her zaman ölçülülük ilkesine göre değerlendirilmelidir. Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de bu tür durumlarda kısıtlamaların ölçülü olup olmadığını inceler. Kısacası, bir kısıtlama kişisel haklara dokunmaması için amaca uygun, gerçekten gerekli olmalı ve daha hafif bir yöntemle aynı sonuca ulaşılamıyorsa uygulanmalıdır.

Yargı Denetimi ve Keyfiyetten Kaçınma

Anayasal hakları kısıtlayan kararların mutlaka ölçülü olması ve yargı denetimine tabi tutulması şart. Keyfi kararlar, hukuk devleti ilkesine aykırıdır ve vatandaşların güvenini sarsar. Geniş kullanıcı tabanına sahip sosyal medya platformları, düşünce özgürlüğünün en yoğun yaşandığı yerlerdir. Bir kişinin ya da erişim sağlayıcısının hukuka aykırı eylemleri yüzünden tüm platformu kapatmak, ölçülülük sınırlarını aşar.

Sonuç ve Hukuk Felsefesi Açısından Değerlendirme

Anayasal hakların kısıtlanması ya da tamamen ortadan kaldırılması, sadece ve sadece bu hakların kullanımını en az etkileyecek şekilde yapılmalıdır. Bu, hukuk devletinin temel ilkelerine ve bireylerin özgürlüklerine saygının gereğidir. Bu ilkelerden taviz verilmemesi gerektiğini vurgulamak isterim. Kısıtlamalar, vatandaşların özgürlüklerini koruyacak şekilde düzenlenmelidir.” Dedi

Sosyal Medya Yasaklarının Hukuki Boyutu

Erişim engellemelerinin hukuki temelini sorgulayan Av. Emre Avşar, bu tür kararların hukuk devleti ilkelerine aykırı olabileceğini ifade etti. “Erişim engellemeleri, Anayasa’da güvence altına alınan hakları kısıtlayabilmekte ve demokratik toplum düzenine zarar verebilmektedir,” diyen Avşar, bu tür uygulamaların hukuka aykırı olabileceğini belirtti.

Anayasal Haklar ve Erişim Engellemeleri

Av. Emre Avşar, sosyal medya platformlarına getirilen erişim engellemelerinin anayasal hakların ihlali sonucuna sebebiyet verebileceğini ifade ederek, “Anayasa’nın 26. maddesi gereğince herkes, düşüncelerini açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hakkın kullanılması, bilgiye erişim hakkıyla doğrudan ilişkilidir. Sosyal medya erişim engelleme kararları, bu hakları zedeleyebilmektedir” dedi.