DEAŞ terör örgütünün Suriye’de katliama başlamasıyla birlikte, korumasız durumda olan Suriyeli kardeşlerimiz 2013 yılından itibaren Türkiye’ye geçiş yapmaya başlamış ve günümüze kadar süren göç neticesinde üç milyonu bulan bir nüfusa ulaşmışlardır. Türkiye’nin yedi bölgesine dağılan ve zor şartlar altında yaşayan bu kardeşlerimizin bir kısmı illegal yollarla Avrupa ülkelerine gitmeyi başarmış olsa da, büyük bir kısmı halen ülkemizde yaşamlarını sürdürmeye devam etmektedirler.

Karataş, Suriyeli mültecilere yönelik kalıcı bir çözüm bulunmadığı takdirde uyuşturucu, terör, fuhuş,organ mafyası ve yabancı istihbarat örgütlerinin ağına düşeceklerini ileri sürdü.

Bizler Türkiye olarak 3 milyon insanı kabul etmeyi göze aldıysak, bu kardeşlerimizi korumak ve kollamak zorunluluğunu da kabul etmişiz sayılmaktadır. Şayet çözüm bulmakta gecikir ya da umursamaz bir tavırla süreci kendi haline bırakırsak, zor şartlar altında yaşamaya çalışan bu insanları başta yabancı istihbarat örgütleri olmak üzere, diğer gayri meşru oluşumların tuzağına düşürmüş olacağız. En büyük tehlike ise bu kardeşlerimizi ülkemize karşı kin ve nefret duygularıyla aşılamaya başlayan istihbarat örgütlerinin start verdiği yeni bir projedir. Bu proje kapsamında zor durumda olan ve maddi sıkıntı çeken Suriyeli kardeşlerimize sunulan daha iyi bir yaşam karşılığı kendi lehlerine ajanlık yapma girişimleridir. Bu sayede olası bir iç çatışma da daha önce istihbarat örgütleri tarafından kazanılan bu kardeşlerimiz  Türkiye’ye karşı kaos yaratma anlamında kullanılabilecek, eylem ve canlı bomba olmaları yönünde telkinlerde bulunacaklardır.

Dr. Karataş vahim olan bir diğer konunun ise organ ticareti yapan bir grubun Suriye ve Türkiye’de sahipsiz olan Suriyeli çocukların özellikle böbrek ve ciğerleri alınmak suretiyle katledildiğini ifade etti.

Özellikle Arap, İsrail ve İngiliz olmak üzere zengin işadamlarından gelen siparişler üzerine harekete geçen organ mafyası Suriye’de yaşanan savaştan yararlanarak sahipsiz kalmış çocukları kaçırmakta ve kendilerine gerekli olan organları temin ederek büyük paralar kazanmaktadırlar. Ve üzülerek belirtmem gerekiyor ki söz konusu mafya ile işbirliği yapan yerli halkta bunlara yardım etmektedir.

Bizler çözüm olarak şunu öneriyoruz; Türkiye’de ikamet eden her bir Suriyeli kardeşimiz kayıt altına alınmalı, bu kardeşlerimizin topluma ve ülkemize yararlı birer birey haline getirecek sosyal projeler derhal uygulamaya konmalı, bu konuda dernekler ellerini taşın altına koymalı ve en önemlisi de Avrupa’ya gitmek isteyenlere her türlü kolaylık sağlanmalı.