Zor şartlarda, aynı inanç etrafında bütünleşerek var olma mücadelesi veren milletimiz, istiklal aşkı ve özgürlük ruhuyla işgalci devletlere karşı verdiği İstiklal Harbi’ni zaferle taçlandırarak, tarihe unutulmaz bir kahramanlık destanı daha eklemiştir.

Cumhur, cumhuriyetin müşahhas dayanağıdır. Cumhuriyet, bağımsız ruh ve özgür benlikle yaşayarak güçlenen iradenin idareye dönüşmesidir. Cumhuriyet, millet iradesi kayıtsız şartsız egemen olduğu zaman güçlü, millî iradeyle bütünleşmediği zaman zayıftır. Zayıftır, çünkü varlığını isnat ettiği temel dayanağına uzak düşmüştür. Bu çerçevede, zaman içinde devlet ile millet arasına mesafe koyan vesayet odaklarının, daha çok da darbeler ve darbe düzenleri ile millet iradesini rehin aldıkları dönemlerde Cumhuriyet zayıflamış; ekonomik, sosyal ve siyasal düzende istikrar bozulmuş, ülke gerilemiştir. İstiklal ruhuyla kazandıklarımızın vesayetçi dayatmalarla gasbedilişini görmek kahredici olmuştur.
İman ve özgürlük, millî irade etrafında birbirinden ayrılmaz bir bütünlük oluşturur. Ekonomik, askeri, siyasi, kültürel, sosyal alanda ilerlemek, bu bütünlüğün muhafazasıyla mümkündür. Esasen savaş dâhil bütün zor zamanlardaki millet direnişi, hayatı bu bütünlükle yaşamak içindir. O nedenle, cephede kazanılan zaferlerin nesiller boyu kalıcı olması için, akli, ilmî atılımlarla sürekli kılınması gerekir.

Biz kültürel değerlerimizle uyumlu, onurlu bir egemenliğin her alanda üstün ve başarılı olmakla mümkün olduğuna inanıyoruz. Eğitimde, ilimde, kültürde, teknolojide yapılan çalışmalar, istiklal mücadelesinin gerçek tamamlayıcılarıdır. Asıl bu alanlardaki başarı ve kazanımlar millet olarak bizi özgür ve güçlü kılacaktır. Meşruiyetini milletten alan Cumhuriyet o zaman daha anlamlı ve önemli olacaktır. Ancak bilinmelidir ki, ihanet odakları, cephede zincir vuramadıkları milletimizi bilgi, bilim ve teknolojide geri bırakmak için kültürel, siyasi, ideolojik saldırıya geçmişlerdir. Daha vahimi, ülkemizde binbir alçak yüzüyle terör, iç karışıklıklar ve en son 15 Temmuz darbe ve işgal girişimi sahneye konulmuştur.

15 Temmuz, tıpkı İstiklal Harbi’nde olduğu gibi, doğrudan varlığımızı hedef alan emperyalist bir saldırıdır. Bu saldırının planlayıcıları, Türkiye’yi öncelikli hedef yaparak, bütün İslâm coğrafyasını bölmeyi, parçalamayı, dize getirmeyi amaçlamıştır. O gün sinesinde canlı tuttuğu Çanakkale ruhuyla darbeci ve işgalci hainlerin karşısına çıkan milletimiz, yeni bir istiklâl mücadelesi vermiştir. 15 Temmuz’da bütün kirli, karanlık plan ve oyunlar bozulmuştur. Şimdi her alanda sağlanacak gelişmeler, bu ruh ve zaferin doğal gereği olmalıdır.

O nedenle, maddi ve manevi kalkınmamızı birlikte tamamlamak zorundayız. Bu realitelerin bilincinde olarak, neredeyse yüzyıla yaklaşan bir zaman sonrasında bugün, özgürlüğümüz, istiklalimiz ve istikbalimiz için ölümüne gösterdiğimiz onurlu direnişi taçlandırmak gibi bir sorumluluğumuz var. Bunun için,

Eğitim-Bir-Sen Şanlıurfa şubesi olarak, fiziki şartlardan müfredata, seçme ve yerleştirme sistemine, amaçlarına, temel felsefesine kadar, eğitimde bir yenileniş hamlesini başlatmamız ve bu süreci başarmamız gerektiğine inanıyoruz. Ancak bu başarıyı sağlamamız halinde, millî egemenlik, uğrunda ödenen bedellere ve asaletine uygun anlamını bulabilir.
Düşünen, doğruyu arayan, tartışan, sorgulayan, değerlerine saygılı, kendine güveni tam nesiller ve en önemlisi aynı milletin çocukları ve kardeşler olarak bu anlamı bulmalı, Cumhuriyeti bu duygu ve düşüncelerle yaşamalı, yaşatmalıyız.