Daha önce Said Halim Paşa’da Siyaset Ahlakı ve Hamira’dan Duşanbe’ye isimli kitapları yayınlanan Halit Bekiroğlu’nun çeşitli konulardaki yazılarından oluşan Düşünce Mola kitabı, İlke Yayınları’ndan çıktı. Önsözünde esere ilişkin, “Bu kitaptaki yazılar hayatımın son on yılında vermeye çalıştığım molaların fotoğrafıdır” açıklamasını yapan Bekiroğlu, düşünerek mola vermek, mola vererek direnç kazanmak gerektiğini söylüyor.

İKTİDARIN İMKANLARIYLA TANIŞMAK

Bazen yurtdışında, bazen şehirleri gezerken verilen düşünce molaları, bazen de sosyal, siyasal, kültürel meselelere dair molalarda ortaya çıkan yazıların toplandığı kitapta, son dönemdeki toplumsal hastalıklar ve sivil toplum konusuna önemli bir yer veriliyor. Sivil toplum alanında yaşanan değişimin kurumsal olmaktan çok zihinsel olduğunu belirten Halit Bekiroğlu, bunu şöyle açıklıyor: “Cemaatler ve gruplar 90’lı yıllardan itibaren iktidarın imkanlarıyla tanıştılar. Son yıllarda yaşanan ise imkanların ötesinde bizatihi iktidar duygusunun kendisi oldu. Bu durum onları olduklarından farklı ve daha güçlü bir pozisyona getirdi. Henüz zihinsel ve yapısal olarak mecrasını bulamamış cemaat ve grupların önemli bir kısmı bu güç sarhoşluğunun savrulmasını yaşamaktadır. Dolayısıyla sivil toplumculuk aynı zamanda iktidarla ilişki kurmanın da bir aracı olarak görülebilmektedir. Son dönemlerde herkesin her alanda STK açması, bazı alanlarda ise STK faaliyetlerinden kaçınılması, ilişkinin ihtiyaçtan çok güç devşirme ile alakalı olduğu şeklinde yorumlanmaktadır.”

“HER YANIMIZ HAİN DOLU”

Suriye meselesi, İran ve Orta Asya’ya dair yazıların da bulunduğu kitapta Bekiroğlu, tüm İslam dünyasının sanki hainlerle dolu olduğu şeklinde bir paranoyanın yaşandığına dikkat çekerek, bu duruma da “ihanet travması” ismini veriyor. Farklı mezhep ve meşreplerini İslam’ın önüne geçiren grupların birer örgüt gibi hareket eder hale geldiklerini kaydeden Bekiroğlu şunları söylüyor: “İhanet travması gibi bir kavram var mıdır bilmiyorum ama hali pür melalimiz buna benziyor. İslam dünyasını bir bütün olarak görmek yerine belki de bu ruh haliyle bütünlüğe ihanet eden durumuna düşüyoruz. Adeta parçalamak, ayrıştırmak için elimizden ne geliyorsa yapıyoruz.” İhanet travması ile kötü bir oyuna geldiğimizin altını çizen Bekiroğlu, ümmetin alimleri, önderleri, aydınları, cemaatleri ve vakıflarının bu konuyu  daha fazla vakit kaybetmeden masaya yatırmalarını istiyor.

HERKESİ CEHENNEME GÖNDERMEK

Toplumsal hastalıklarımıza dair değinmelerde de bulunan Bekiroğlu, “bizi biz yapan önemli bir derdimiz vardı: İnsanların hidayetine vesile olmak... İnsanların önündeki engelleri kaldırıp cennetlerine yardımcı olmak... Şimdilerde ise; herkesi cehenneme gönderme çabasındayız, hem de en dibine... Nasılsa cennetin bekçisi biziz, kimin cennete ya da cehenneme gideceğine biz karar veririz” ifadelerini kullanıyor. Müslümanın görevinin tebliğ etmek, davet etmek, irşad etmek olduğunu hatırlatan Bekiroğlu şöyle devam ediyor: “Dini ve cenneti tekeline almışçasına etrafa fütursuzca, hoyratça saldıran bizden arkadaşlar; Bu dünya kimseye kalmaz. Ve hiçbirimizin de cennet garantisi yok. Kalbinden tutup cennetin yolunu göstermek için yıllarca çabaladığımız ‘öteki’ni aceleyle cehenneme göndermek için çabalamak acizliğimizdendir, kaçışımızdandır, had bilmezliğimizdendir!”

MASADA KAYIP

Kitabında, “cephede kazanan masada kaybeden bir geleneğin çocuklarıyız” diyerek tespiti yapan Halit Bekiroğlu, toplum olarak küçük ve alt asabiyetlerin kurbanı olduğumuzu, esasa ilişkin tarafgirliğimizi de küçük tarafgirliklere çevirdiğimizi hatırlatıyor. Bekiroğlu şöyle devam ediyor: “Cihat meydanlarına atılıyor ama büyük cihatta tökezleyip düşüyoruz. Tekfir ederek, dışlayarak, niyet sorgulayarak, ihanetle suçlayarak sürekli kendi içimizde düşman üretiyoruz. İhanetlerin en velut topluluğu olmayı ne yapıp edip beceriyoruz. Büyük cihadı başarıp kişisel ve kurumsal nefislerimizi ayaklar altına alamadığımız için fotoğrafın bütününü kaçırıyor, cephede yendiğimiz düşmanın ekmeğine mütemadiyen yağ sürer hale geliyoruz.” 28 Şubatlarda birbiriyle anlaşması en zor derneklerle biraraya gelindiğini ama rahat dönemlerimizde aynı kulvardakilerle dahi buluşmamak için müthiş bir yetenek sergilendiğini belirten Bekiroğlu, “Can damarlarımız olan ilim, amel ve ihlas alanlarında en zor olan kötü gün dostu olmayı başarıyor ama iyi günümüzde, masada, rahatta, iktidarda, sükunette kaybediyoruz” diyor.

 

YOLDAN ÇEKİLİN BEYLER

 

Bir sivil toplum kuruluşunun başkanı olarak önümüzdeki yıl genel başkanlığı bırakacağını her fırsatta açıklayan Halit Bekiroğlu, kitabında “Yoldan çekilin beyler” diyerek diğerlerini de uyarıyor. “Siyasetin statikleşmesi dikkatimizi çeker ve günlerce konuşuruz da kendimize bakmayız. Siyasetçilerin koltuk sevdası ağzımıza pelesenk olur da sivil toplumda koltuk sevdasını görmezlikten geliriz” uyarısını yapan Bekiroğlu, şunları aktarıyor: “Mevkilerin makamların geçiciliğine vurgu yaparız da vakıflarda ve derneklerde on yılları bulan ve hatta aşan başkanlarla ‘hayırlı hizmetler’e devam ederiz. Sivil toplum değişmeden siyasetin değişmeyeceğini bilmezmiş gibi sürekli değişim çağrımızı siyasete, yani göz önünde olana yaparız.”

ORTA ASYA, KUZEY AFRİKA, ORTADOĞU...

Orta Asya’da yaşadığı dönemden bazı yazıların da yer aldığı kitapta Orta Asya’ya olan yüzeysel ilgiyi de ele alıp önerilerde bulunan Halit Bekiroğlu, zaman zaman Kuzey Afrika’da, Orta Doğu’da zaman zaman Rusya’da ve hinterlandında kaleme aldığı fikirlerini kronolojisine de dikkat ederek okuyucuların istifadesine sunuyor.