İçeride ve dışarıda yaşanan ibret verici olaylarla birlikte, istiklalin bir milletin hayatında ne denli önemli olduğunun anlaşıldığı bugünlerde, millî egemenliğin değerini daha iyi idrak ediyoruz. İradesine sahip çıkamayan bir millet, kimliğini ve benliğini bulamaz, başarma azmini motive edecek değerden yoksun kalır. Kişilikli, özgür bir millet, ne pahasına olursa olsun iradesine sahip çıkar. Milletimizi, tarihi boyunca var ve anlamlı kılan, iman ve özgürlükten ayrı görmediği irade ve egemenliğine sahip çıkma azmi ve kararlılığıdır.

Sömürgecilikle birlikte çoğalıp gelişen ulus devletler döneminde millî iradenin gerçek bir istiklal savaşı vermiş olması tarihi önemdedir. Zaferle taçlanan bu direniş, esaret ve emperyalist tahakküm altında bulunan, daha çok da halkı Müslüman coğrafyalara bağımsızlık ilham ve cesareti vermiştir. İstiklal aşkı ve vatan sevgisiyle kaynaşmış bir imanla anlamını bulan millî iradenin canlandırıcı ruhu, başta darbeler olmak üzere, birçok ihanet girişimine maruz kalmasına rağmen, şartlar olgunlaşınca 15 Temmuz gibi kanlı işgal girişimini bozguna uğratan millet heyecanı ve hareketine de ilham vermiştir. Bu ruh 98 yıldır, yüz yıldır, yüzlerce yıldır asla azalmamış, yitirilmemiştir; azalmayacak, kaybolmayacaktır.

Meclisin kurumsal kişiliğinde temsil olunan millî irade, özgür ve demokratik yönetimin temel dayanağıdır; egemenliğin milletin olduğu esasına dayanır. Kendine saygısı olan bir millet, egemenlik ve iradesinden taviz vermez. Demokraside millet dışında belirleyici bir güç yoktur. Herkes tarihiyle, kültürüyle, inancı, örf ve adetleriyle, hayat tarzıyla bu milletin seçim ve tercihine saygı duymak zorundadır. Milleti, millet iradesini, kıymeti kendinden menkul bir seçkincilikle dışlayıcı veya hafifseyici tavır vesayetçi hastalığın belirtisidir. Darbelerin temel gerekçesi de millete tepeden bakan, milleti değersiz gören bu anlayıştır. Yakın geçmişimizde edindiğimiz acı tecrübelerden, özellikle de 15 Temmuz direnişinin dirilişe dönüşmesinden sonra, millî iradenin gasbedilemeyeceğini dost düşman herkes anlamıştır. Ayrıca, darbecilerin yargılanarak cezalandırılmış olması, milletin demokrasi ve özgürlük mücadelesini taçlandırmıştır.

Vazgeçilmez değerler olarak milletin vesayet kabul etmez egemenliğinin ve özgür iradesinin emanet edildiği çocuklarımızı, aynı uyanık bilinçle ve bilgiyle donanımlı olarak yarınlara hazırlamamız gerekmektedir. Bizce millet iradesi bunu başardığımız zaman tarihi bir değer olarak kökleşecek, güncellenecektir. Aksi takdirde, 23 Nisan’ı, yakın zamana kadar okullarda balon ve bayraklarla şeklen kutlandığı seviyenin ötesinde bir anlama ve anlamaya taşıyamayız.

23 Nisan’ın çocuklara armağan ve emanet edilmiş olması anlamlıdır. 23 Nisan’ın çocuklara armağan edilmiş bir bayram olması, geleceğe duyulan umudu ve güveni canlı tutma ve büyütme anlamı içermektedir. Gelecekte Türkiye’yi omuzlayacak, yönetecek olanlar bugünün çocukları ve gençleridir. Her alanda gelişmiş bir Türkiye’yi inşa etmek için şu an eğitim sürecinde olan çocuklarımıza ve gençlerimize köklü duygular, medeniyet değerlerimizden beslenen idealler edindirmemiz gerekmektedir. Yarınki Türkiye, çocuklarımızın canlı, cesur, bilgili bakışlarındaki ışıltıda parlamalıdır. Gelecekteki Türkiye, fikri, vicdanı hür, bedenen sağlıklı, kötü alışkanlıkları olmayan, araştırmacı, düşünen, öz güveni yüksek, takım çalışmasına uyumlu bugünün gençleri tarafından yaşanılır kılınacaktır.

Çocuklarımız ve gençlerimiz, milletin canlı atılım gücünü, bitmeyen heyecanını, tükenmeyen enerjisini ifade etmektedir. Onlar, kalbimizin, gönlümüzün ışığıdır. Bu ışık kuşkusuz yolumuzu eğitimle aydınlatacaktır. O nedenle, cehaletten beslenen şiddeti, şiddetten medet uman cehaleti ortadan kaldırmak için ruhumuzu, kalbimizi aydınlatan bu ışık çoğaltılmalıdır.

Geleceğimiz olan çocuklarımızın ve gençlerimizin iyi bir eğitim almaları için gecesini gündüzüne katan öğretmenlerimizin itibarını zedeleyecek söz ve eylemlerden uzak durulmalı, şiddetin nesnesi hâline getirilmesine sessiz kalınmamalı, onları şiddetten koruyacak tedbirler alınmalıdır. Bunun yanı sıra, gençlerimizi şiddetten uzak tutacak çareler bulunmalıdır. Son 50 yılı şiddetin öldürücü sarmalında heba edilen milletimiz, enerji ve gayretini birlikte çalışmaya ve başarmaya teksif etmelidir.

Eğitim-Bir-Sen, kurulduğu günden beri millî iradenin egemen olması için verilen mücadelede hep aktif sorumluluk üstlenmiştir. Uğruna kan dökerek, can vererek kazanılan millî egemenlik ve irade, her alanda yapılması gereken yerli ve millî atılımlarla taçlanacaktır, taçlanmalıdır.

Meclis’in açılışının 98. yıl dönümünü ve bütün çocukların Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutluyoruz.

    İbrahim COŞKUN

EĞİTİM BİR SEN ŞUBE BAŞKAN