SOYKIRIMI: AZINLIK BİR HALK VE SAVAŞIN İZLERİ

Ruanda Soykırımı: Azınlık bir halk ve savaşın izleri

4302 kez okundu.
SOYKIRIMI: AZINLIK BİR HALK VE SAVAŞIN İZLERİ Advert

Ruanda'da bundan 21 yıl önce yüzyılın en büyük soykırımlarından biri yaşanmıştı. Ülkede Tutsi halkına karşı Hutu ağırlıklı ordu mensupları ve milislerce gerçekleştirilen soykırımda en az 800 bin kişi yaşamını yitirmiş, soykırım isyancı Tutsilerin ağırlıkta olduğu APR'nin Ruanda'yı ele geçirmesi ile sona erdirilebilmişti.

 

Doğu Afrika ülkesi Ruanda'da bundan 21 yıl önce yüzyılın en büyük soykırımlarından biri yaşanmıştı. Ülkede azınlık olan Tutsi halkına karşı Hutu ağırlıklı ordu mensupları (Interahamwe) ve milislerce gerçekleştirilen soykırımda en az 800 bin kişi yaşamını yitirmiş, soykırım, isyancı Tutsilerin ağırlıkta olduğu APR'nin Ruanda'yı ele geçirmesi ile sona erdirilebilmişti. Batılı ülkelerin 1994 yılında 3 ay boyunca süren soykırıma karşı tutumu ise, bu insanlık dramındaki paylarının ne kadar da çok olduğunu gösteriyor. 7 Nisan 1994'de Ruanda ordusu ülkedeki Tutsi azınlığa karşı soykırıma başlayarak, yüzyılın en büyük katliamlarından birini gerçekleştirdi. Her ne kadar soykırımın başlangıcı 6 Nisan'da dönemin Hutu halkına mensup Devlet Başkanı Juvenal Habyarimana'nın uçağının düşürülmesi olsa da, Tutsilere yönelik etnik temizlik harekâtı önceden planlanmıştı.

 

Tarihsel çekişmeyi Belçika daha da körüklemişti

 

Belçika sömürgesi olduğu dönemde azınlık olan Tutsilerin çoğunluktaki Hutulara karşı ön plana çıkarılmaları, iki halk arasındaki tarihsel çekişmeyi daha da kızıştırmıştı. 1962'de bağımsızlığına kavuşan ülkede, sömürge döneminin aksine Tutsiler geri plana itilmişti ve çatışmalardan dolayı komşu ülkeler Uganda, Zaire (bugünkü Demokratik Kongo Cumhuriyeti) gibi ülkelerde yoğun bir Tutsi mülteci grubu birikmişti.

 

Aşırıların 'soykırım planı' devreye giriyor!

 

Daha önce komşu ülkelere sığınmış olan Tutsilerin ağırlıkta olduğu Ruanda Vatansever Cephesi'nin (FPR) askeri kanadı Ruanda Vatansever Ordusu (APR), 1990 yılından itibaren Uganda üzerinden Ruanda'ya karşı saldırıya geçme kararı aldı. APR'nin saldırıları karşısında tutunamayacağını anlayan Hutu ağırlıklı Ruanda ordusu ise, bir yandan savunma yaparken diğer yandan da ülkede kalan Tutsilere karşı etnik temizliğe hazırlandı. 1993 yılında Birleşmiş Milletler (BM) gözetiminde varılan Arusha Anlaşması ile ateşkes sağlanmış ve mülteci konumundaki Tutsilerin ülkeye geri dönüşleri konusunda anlaşılmıştı. Ancak, aynı yılın Temmuz ayında kurulan RTLM radyosu ise, sadece Tutsilere karşı hakaret ve aşağılama kampanyası yapmak için görevlendirilmişti. 1994 yılına gelindiğinde APR'ye bağlı Tutsi isyancıların ordu karşısında ilerleyebileceğini gören Ruanda hükümeti içindeki aşırılık yanlısı Hutular planlarını devreye koymaya başladı.

 

Soykırım, devlet başkanına suikast ile başladı

 

6 Nisan 1994'te tarihin gördüğü en kanlı katliamlardan birisi radyoda yapılan anonsta, devlet Başkanı'nın uçağının başkent Kigali'deki havaalanına inişi sırasında APR tarafından yapıldığı iddia edilen bir saldırıda düşürülmesi ile 7 Nisan'da soykırım başladı. Ancak, uçağın düşürülmesinin arkasında soykırıma bahane üretmek isteyen radikal Hutuların olduğu da iddia ediliyor. Soykırımın ilk kurbanları ise hükümet içindeki ılımlı-demokrat Hutular ile insan hakları savunucuları ve gazeteciler oldu. Ülkenin kadın başbakanı Agathe Uwiringiymana da ilk gün katledilenler arasındaydı. Ülke genelinde APR'nin elinde olmayan tüm bölgelerde radikal Hutu milislerince yapılan katliamlarda, Tutsiler ile katliamlara karşı çıkan Hutular hedef alındı. Temmuz ayına kadar süren katliamlardan kaçan 2 milyon Tutsi ve Hutu komşu ülkelere sığınmak zorunda kalırken, çoğunluğu Tutsi 800 bini aşkın kişi katledildi.

 

Satır, bıçak ve baltalar ile katliam

 

Etnik temizlik kampanyasına dönüşen katliamlarda, sivil ve ya milis güçleri önlerine gelen tüm Tutsileri ve ılımlı Hutuları katlediyordu. Birçok bölgelerdeki katliamlarda satır, bıçak, balta ve palalar kullanılırken, Ntarama kilisesine sığınan 4 bin kişi kiliseye girilerek katledildi. Katliam, Temmuz ayında Tutsiler ve birlik yanlısı Hutuların oluşturduğu ve bugün Ruanda Devlet Başkanı olan Paul Kegame liderliğindeki APR'nin Ruanda ordusunu yenerek başkent Kigali'yi ele geçirmesi ile son buldu. Ancak kimi gözlemciler, APR'nin de onbinlerce Hutu'yu katlettiğinde hem fikir.

 

Fransız ve Belçikalı askerler ilkin Avrupalılara 'kucak açtı'!

 

7 Nisan - 4 Temmuz 1994 tarihleri arasında süren soykırım tüm dünyanın gözleri önünde yapılmıştı ve ülkede bulunan Birleşmiş Milletler (BM) Barış Gücü askerleri de çoğunlukla etkisiz kalmıştı. Soykırımın başlaması ile bölgede bulunan Avrupalı askerler ise, öncelikli olarak ülkede bulunan batılıları kurtarmaya başladılar. Ruanda'ya gönderilen Belçikalı ve Fransız özel birlikleri, 3 ay boyunca en az 3 bin 500 yabancıyı katliama uğramaktan korurken, ülkede günde ortalama 8 bin Tutsi ve ılımlı Hutu katlediliyordu. Belçikalı özel paraşütçü birlikleri 13 Nisan'da başkent Kigali'deki Alman Deutsche Welle radyo istasyonunda çalışan 7 Alman ve ailelerini kurtarırken, burada çalışan 120 yerliden 80'i katledilecekti. Bu örnek bile, Fransız ve Belçikalı askerlerin önceliği Avrupalılara verdiğini gösteriyordu.

 

Avrupa soykırımın gelişini önceden biliyordu

 

Son yıllarda ortaya çıkan belgeler, başta Belçika ve Fransa olmak üzere birçok Avrupa ülkesinin de soykırımın gelişinden haberdar olduğunu gösteriyor. 11 Ocak 1994'te BM'ye bir faks çeken Kanadalı komutan Romeo Dallaire, ülkedeki Tutsi azınlığa karşı katliam hazırlıkları hakkında bilgi vermişti. 'Soykırım faksı' olarak tarihe geçen bu bilgi, ne dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından ne de diğer ülkeler tarafından kayda değer görülmemişti. Dallaire, 2000'li yıllarda yazdığı "Şeytanın elini sıktım" adlı kitabında da, soykırımın planlı bir şekilde hazırlandığını iddia etmişti.

 

Ülkede daha önce de yaşanan Tutsi katliamları, 1990 yılında dahi gündemde idi. Dönemin Fransa Büyükelçiliği tarafından Paris'e gönderilen bir telgrafta da, "...sayıları 500 ila 700 bin arasında Tutsilerin Hutularca elimine edilmesi" cümlesi geçiyordu. Yine Fransız ordusundan bir general ise, 1990 yılında Hutu kökenli jandarma komutanının kendisine söylediği "(Tutsiler) sayı olarak çok azlar. Onları elimine edeceğiz" sözlerini ülkesindeki milletvekillerine aktaracaktı. 12 Ocak 1994'te Paris'e gönderilen bir telgrafta ise, BM temsilcisine bilgi veren bir muhbirin "Ruanda'daki radikal bir kaos planından" bahsediliyordu. Bu bilgiye göre, katliamın ilk saatlerinde başkent Kigali'de binlerce Tutsi'nin öldürülmesi dahi detaylı bir biçimde planlanmıştı.

 

Fransa soykırımcı askerlerin kaçışına müsaade etti

 

 

Ruanda'daki Tutsi soykırımında Fransa'nın rolü ise halen tartışılıyor. Dönemin Hutu hükümeti ile iyi ilişkileri olan Fransa, APR'nin başkent Kigali'yi ele geçirdiği Temmuz ayına kadar da bu ilişkilerini korudu. APR'nin ilerlemesi ile birlikte tavrını değiştirmeye başlayan Fransız askerleri, Haziran ayında katliamlara kısmen müdahale etmeye başlarken, soykırımda rol alan Hutu halkına mensup askerlerin Zaire'ye kaçışına da müsaade ettiler. Zaire'ye kaçan mültecilerin arasına sızan katliamcı askerler ise, daha sonra burada Ruanda Demokratik Kurtuluş Güçleri Cephesi (FDLR) adlı örgütü kurdular.DİHA

AZINLIK BİR HALK VE SAVAŞIN İZLERİ DÜNYA
Yorum Yap
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Bakan Tunç: Türk yargısından kaçmak olmaz
Bakan Tunç: Türk yargısından kaçmak olmaz
Davutoğlu: Erzincan Başbağlar’da katledilen 33 masum canımızı rahmetle anıyorum
Davutoğlu: Erzincan Başbağlar’da katledilen 33 masum canımızı rahmetle anıyorum