Ziraat Mühendisleri Odası Şanlıurfa Şubesi adına açıklama yapan yönetim kurulu üyesi Baki Remzi Suiçmez, zirai ilaçların eczanelerde satılmasını öngören kanun maddesini eleştirdi. Suiçmez, bu durumun sağlık problemlerini ortaya çıkaracağına işaret etti.

Suiçmez açıklamasında,''18 Temmuz 2020 tarihli ve 31189 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Bitki Koruma Ürünlerinin Toptan ve Perakende Satılması ile Depolanması Hakkında Yönetmeliğin 12. maddesinin birinci fıkrasında yapılan değişiklikle; bitki koruma ürünlerinin toptan veya perakende satışını yapmak amacıyla bitki koruma ürünleri bayi veya toptancı izin belgesi almak için Bakanlığa müracaatta bulunabilecek meslekler arasına; doğrudan ilgili ve tek yetkili olması gereken Ziraat Mühendisi dışında; daha önce maddeye eklenen Eczacı, Kimya Mühendisi/Kimyager, bitki sağlığı ile ilgili dersleri alarak mezun olmuş Tekniker veya Ziraat Teknisyeni meslek alanları yanına; bu kez de “ Orman Mühendisi/Orman Endüstri Mühendisi” eklendi.

ODA’mız, Anayasanın 135. maddesindeki “kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu” niteliği gereği, kamuyu ve toplum sağlığını koruma adına bilimsel doğru kararlar alma ve ödünsüz uygulama ilkesi gereği, bitki koruma ve bitki koruma ürünleri/yöntemleri konusunda 2000’li yıllardan beri çok sık yapılan ve bu alanda ülkemizde istikrarlı ve korumacı bir sistem kurulmasını engelleyen yönetmelik değişikliklerine karşı çok sayıda dava açmıştır.

Davaların temel gerekçelerinden birisi, yönetmeliğe esas önceki yasalar yanında, 2010 tarih ve 5996 sayılı “Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu”nda düzenlenmemiş hükümlerin, yönetmelik değişiklikleri ile yaşama geçirilmesi yanlışıdır. Bu konuda belirleyici ilke aslında en üst norm olan Anayasa’dır.

En son 13.02.2019 tarih 30685 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan “Bitki Koruma Ürünlerinin Toptan ve Perakende Satılması ile Depolanması Hakkında Yönetmelik”in bazı maddelerinin öncelikle yürütülmesinin durdurulması ve iptali istemiyle açtığımız dava henüz sonuçlanmamıştır. Tamamlanma aşamasındaki dosyaya halen her türlü bilgi, belge, beyan sunma hakkımız vardır. Bir önceki yönetmelik değişikliği ile ilgili açılan davalar henüz derdest iken, yani henüz sonuçlanmamış, görülmekte olan karara bağlanmamış dava iken, yeni bir yönetmelik çıkarılarak hukuka karşı hile yoluyla öncekinin yürürlükten kaldırılması ya da değişiklikle yönetmeliğe ilgili mevzuata aykırı yeni maddeler eklenmesi ülkemizde “hukuk devleti” ilkesinin ciddi olarak irdelenmesini gerektirmektedir. Bu konuda hukuka aykırı mevzuat düzenlemeleri yapabilen kamu yöneticilerinin de yanlış iş ve işlemleri hakkında ivedilikle soruşturulmaları bir gerekliliktir.

Ülkemizde eğitim ve istihdam planlamasının birlikte yapılmaması nedeniyle hem eğitim alanında hem de istihdam alanında çok ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Derinleşerek yaşadığımız ekonomik kriz ortamında işsizlik yanında üniversite mezunu işsiz oranları, meslektaşlarımız da dahil, endişe verici düzeye yükselmiştir. Böylesi bir ortamda iktidara yakınlığını her ortamda gündeme getiren bir meslek odasının üyelerinin istihdamına yönelik tek taraflı taleplerinin, doğrudan ilgili meslek disiplini ve meslek odasının yasal hak ve yetkileri yok sayılarak, mevcut kamu yönetimince keyfi biçimde yürürlüğe konulması kabul edilemez bir durumdur ve hukuki olarak sorunludur.

Tarım ve Orman Bakanlığı’nca yayınlanan son Yönetmelik değişikliği, yalnızca istihdam alanını kendince ve keyfince düzenleme sorunu değil, doğrudan gıda güvencesi, gıda güvenliği ve halk sağlığını ilgilendiren çok ciddi bir sorundur.

Pandemi sürecinde dünyada ve ülkemizde öne çıkan iki temel sektör, sağlık ve tarım sektörüdür. Tarım sektörünün devamlılığı sağlanamazsa yaşanacak gıda krizinin ve açlığın boyutları bugün tüm dünyanın gündemindedir ve gelişmiş ülkeler dahil pek çok ülkede ciddi kalıcı yeni çözüm önerileri geliştirilmektedir.

Salgın döneminde gündeme gelen başlıca temel hak ve kavramlar, sağlık hakkı kadar, gıda egemenliği, gıda güvencesi ve gıda güvenliğidir.

Tarımsal üretimin artırılması ve devamlılığının sağlanması için üretim, işleme, depolama ve tüketim aşamalarında bitki koruma önlemleri olmazsa olmaz koşuldur. Bitki koruma ürünlerinin üretimi, toptan ve perakende satışı, tanıtımı ve fiili uygulanmasının bu konuda eğitim almış uzman kişilerce yapılması bir zorunluluktur.

Bitki koruma uygulamaları sadece tarım ilaçlarının kullanıldığı kimyasal mücadele uygulamaları ile de sınırlı değildir.

Bilimsel alan adı “bitki koruma” olsa da ve ülkemizde yalnızca Ziraat Fakülteleri’nde okutulsa da, çevrenin, toprağın, bitkilerin, hayvanların, ilacı fiilen kullananların ve ilaç kullanılmış ürünleri tüketenlerin korunması açısından zirai ilaç kullanım alanını düzenleyen yönetmelikte, “ülkemizde zehir mi yiyoruz, ürün üzerindeki ilaç kalıntısı nasıl temizlenir, zehiri bari biz yemeyelim” gibi halkımızın doğal olarak yakından takip ettiği bir alanda, “bitki koruma ürün bayiliği” sadece ticari bir işletme olarak görülmemelidir. İhraç edilen ürünlerin ilaç kalıntısı nedeniyle geri gönderilmesi ve farklı limitler nedeniyle iç piyasada tüketilmesi de bu yönetmelikle ilgili ayrı ciddi bir sorun alanıdır.

Ülkemizdeki mevcut bitkisel ilaç satış bayilerinin çözülemeyen sorunları arasında; reçete sorunu, pestisitlerin ruhsatlandırma alanları ve dozları, gübre ruhsatı ile satılan pestisitler, etiket fiyatı denetim, sahte ve kaçak ilaçlar, üreticinin eğitim ve gelir seviyesi düşüklüğü, mesai saatleri, kâr marjının düşüklüğü, uzun vadeli satış ve tahsilat zorluğu, karekod programları, sermaye yetersizliği, ürün fiyatlarının belirsizliği, ilaçların kullanım süreleri, fide, gübre, tohum satışları gibi bugün de yaşanan birçok ciddi sorunları mevcuttur. Belki de bu konudaki en önemli sorun bitki koruma ilaçlarında çok büyük oranda dışarıya bağımlılık sorununun çözülememesidir. Bu sorunlar ortada iken, “kalan pastayı bakanlık yandaşlarına dağıtmaya devam ediyor” anlayışını şiddetle kınıyoruz.

Özellikle tüm tüketicilerimizi, sağlıklı gıdaya ulaşma konusunda bitki koruma alanındaki mevcut yanlışa, gerekli ve sonuç alıcı tepkiyi göstermeye davet ediyoruz.

Bitki koruma konusunda bayilik yetkisinin neden, diğer meslek disiplinleri dahil, Orman Mühendisi ve Orman Endüstri Mühendislerine verilmemesi konusuna da kısaca değinelim. Ayrıntılara, yeni açılacak iptal dava dosyasında ayrıntılı olarak yer verilecektir.

Orman Mühendisliği ve Orman Endüstri Mühendisliği eğitimi verilen fakültelerde ilgili alanla ilgili sadece konu uzmanlığına yetmeyen bir “Orman Koruma” dersi verilmektedir. Orman bitkileri ile tarım alanındaki bitkiler birbirinden tamamen farklı olup her ekosistemin ve bitkinin sorunları ve mücadele yöntemleri de farklıdır. Herkese keyfi olarak serbest “zehir satma” yetkisinin verilmesi ile bu konuda yanlış ve tehlikeli uygulamalara yol açılması kaçınılmazdır.

Orman ve tarım alanlarındaki bitkisel üretim sorunlarına neden olan etmenler birbirinden çok farklı olup, ormanlarda ve tarım alanlarında kullanılan mücadele yöntemleri de tamamen farklıdır. Ormanlarda da entomolojik ve fitopatolojik sorunlar varken, tarım alanlarında ayrıca büyük oranda yaşanan ve kesinlikle çözülmesi gereken ek sorun yabancı ot sorunudur. Konu uzmanına gerekli eğitimi verilen yabancı ot, bu konuda öneride bulunamayacak ve ilgi alanına girmeyecek ormancılık mesleğinin konusu ve sorunu değildir.

Dünya çapında tazminat davaları ile gündeme gelen yabancı ot ilacı konusunda ulusötesi şirketler ve yerli işbirlikçisi sermayenin ilaç izni konusuna kolaylık sağlayan yeni “yerli ve milli” ortaklarına bir şekilde izin verilmesine çalışılması da kamuoyunun dikkatine sunulur.

Ülkemizde ormanlarda neredeyse kimyasal mücadele uygulaması yoktur. Tarımda ise verili koşullarda en fazla kullanılan mücadele yöntemi kimyasal mücadeledir. Bitki koruma önlemine karşı pestisit direnç riskinin bilindiği durumlarda ürünlerin etkinliğini korumak için mevcut anti-direnç stratejileri uygulanmalıdır. Ormancılıkta tarım ilaçlarında direnç konusu yer almaz iken, bu tarımdaki en önemli konulardan biridir. Tarımda pestisit direnç stratejileri, öncelikle bitki koruma bayilerinden beklenmektedir. Çiftçiler, pestisit dahil tarım ilaçlarının ve diğer koruma uygulamalarının kullanımını, örneğin bitki üzerinde risk düzeyinin kabul edilebilir durumunu, uygulama sıklığını, kısmi uygulamalar gibi bilgileri ve zararlı organizmaların popülasyonlarında direnç gelişimi gibi bilgileri öncelikle bitki koruma bayilerinden öğrenmek durumundadır. Bu bağlamda da orman mühendisleri ve orman endüstri mühendislerinin bitki koruma bayiliği ile ülke tarımına ve gıda sektörüne yapacağı katkı eksiktir, yanlıştır ve bu son keyfi düzenleme bağlamında çok ciddi olarak tartışılmalıdır.

Üyelik başvurusunda bulunduğumuz Avrupa Birliği’nin bizim de ülke olarak kabul ettiğimiz 2009/128 sayılı direktifinde, tarım ilaçlarının (pestisitlerin) insan sağlığı ve çevre üzerindeki risklerini ve etkilerini azaltacak Entegre Zararlı Yönetimi (IPM) uygulamaları esas alınmaktadır. Entegre Zararlı Yönetimi temel ilkeleri olarak, zararlı organizmaların önlenmesi ve/veya bastırılmasındaki seçenekler arasında; a) Ürün rotasyonu, b) Uygun yetiştirme tekniklerinin kullanılması (ekim ve hasat zamanın değiştirilmesi, uygun toprak işleme, doğru budama), c) Dengeli gübreleme, dengeli sulama/drenaj uygulamalarının kullanılması, d) Traktör, diğer makine ve budama makası gibi ekipmanların düzenli olarak temizlenmesiyle etmenin yayılmasının önlenmesi, desteklenmektedir. Bu uygulamalar ormancılık alanında uygulanmamaktadır.

Neden değil ve olmamalı üzerine, bilimsel örnekler çoğaltılabilir. Dava dosyamızda yer alacak.

Özetle; Ziraat Mühendislerinin Yasa, Tüzük ve Yönetmelikle düzenlenmiş hak ve hükümleri yok sayılarak, keyfi Yönetmelik değişikliği ile mesleki alandaki hakların ilgisiz bir kesime istihdam yaratma ya da siyasi çıkar sağlama amacıyla yasa dışı düzenlenmesi her açıdan yanlıştır ve hukuka aykırıdır.

Bu aşamada, sorunun kalıcı çözümü için;

Ziraat Mühendisliği dışındaki mesleklerin doğrudan ilgili olmadığı zirai ilaç bayiliği, çiftçiye uygulamalı eğitim dahil olmak üzere yeniden değerlendirilmeli ve dolaylı bağ aramaksızın diğer meslek disiplinlerine verilen mevcut yetki belgeleri iptal edilmelidir.

Bakanlık, yasaya aykırı bir biçimde serbest çalışan Ziraat Mühendislerinin TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası’na üye zorunluluğunu göz ardı etmemeli, yasa gereği bitki koruma ürünlerinde bayi ya da toptancı izin belgesi almak isteyen Ziraat Mühendislerinin meslek odasına üye olduğunu gösterir belgenin başvuru sırasında bayi ya da toptancılık yapacakları ildeki il müdürlüklerince istenilmesini zorunlu kılmalıdır. Oda, mevzuatı gereği bu konuda yanlış iş ve işlem yapan üyelerini denetleyebilmelidir.

Kamunun, kamu kurum ya da kuruluşlarına bağlı olmadan serbest hizmet faaliyeti sürdüren Oda üyesi olması zorunlu bayi ya da toptancılar için sınav düzenleme yetki ve görevleri bulunmamaktadır. Dayanak kanunun uygulanmasını göstermesi gereken yönetmelikle kanunda olmayan bir düzenleme getirilemeyeceği için Ziraat Mühendisleri için sınav zorunluluğu derhal kaldırılmalıdır.

Sahte ve kaçak bitkisel üretim girdilerinin üretim, pazarlanma ve satışındaki sorunlarına ilişkin kamusal denetimler etkinleştirilerek, yasak sahte ucuz kontrolsüz ilaç kullanımına izin verilmemelidir. Kamunun derhal bu konuda da ek istihdam yaratması gündemde olmalıdır.

İnternetten bitkisel ilaç satış uygulama yasağı somut önlemlerle yaşama geçirilmelidir.

Ülkemiz koşulları ve tarımsal üretim deseni dikkate alınarak AB’de yasaklanan tarımsal ilaçlar bir an önce ülkemizde alternatiflerinin bulunması koşuluyla ivedilikle yasaklanmalıdır. Bu konuda kendi ölçütlerimizi oluşturma çabaları hızlandırılmalı ve özgürce karar verme mekanizmaları oluşturulmalıdır.

Mevcut ruhsatlandırma ölçütleri gözden geçirilerek direnç kazanma sorunu nedeniyle etkinliğini yitiren ilaçların yeniden doz ve etkinlik denemeleri yapılarak yetersiz bulunanların ruhsatları iptal edilmelidir. Ar-Ge çalışmaları öncelikle kamu olarak hızlandırılmalıdır.

Bitkisel üretimdeki ilaç kalıntısı ve diğer sorunların entegre mücadele uygulamaları kapsamında çözülmesi amacıyla, biyolojik ve kültürel mücadele ürünlerine verilen destekler arttırılmalıdır.

Bizler farklı meslek disiplinlerinin kendi çalışma alanlarına saygılıyız. Bizlerin çalışma alanına girilmesine ise karşıyız. ODA’mız, yanlışlara yeni yanlışlar eklenmesine izin vermeyecek, yargı yolu dahil haklı mücadelesini sonuna kadar sürdürmeye devam edecektir.

İnsanlarımızın topraktan sofraya sağlıklı beslenmeye çalışırken, birilerinin ilgili ilgisiz her meslek alanına tarımsal ilaç üretme, satma ve alana uygulama yetkisi vererek, insanlarımızın beslenirken bitki koruma ilaçlarıyla zehirlenmemesi dileğiyle.

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, Ziraat Mühendisliği mesleğine karşı yürütülen gizli ve kirli girişimlere izin vermeyecektir. Ya hep beraber, ya hiç birimiz. Hep beraber, güzelliklere.Saygılarımızla.''ifadelerine yer verdi.

TMMOB ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI BASIN AÇIKLAMASI 21 TEMMUZ 2020

BİTKİ KORUMA İLAÇLARININ ZEHİR OLARAK TÜKETİLMEMESİ İÇİN ZİRAAT MÜHENDİSLERİ DIŞINDA İLGİSİZ FARKLI MESLEKLERE

SATIŞ VE UYGULAMA YETKİSİ VERİLMEMELİDİR.

18 Temmuz 2020 tarihli ve 31189 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Bitki Koruma Ürünlerinin Toptan ve Perakende Satılması ile Depolanması Hakkında Yönetmeliğin 12. maddesinin birinci fıkrasında yapılan değişiklikle; bitki koruma ürünlerinin toptan veya perakende satışını yapmak amacıyla bitki koruma ürünleri bayi veya toptancı izin belgesi almak için Bakanlığa müracaatta bulunabilecek meslekler arasına; doğrudan ilgili ve tek yetkili olması gereken Ziraat Mühendisi dışında; daha önce maddeye eklenen Eczacı, Kimya Mühendisi/Kimyager, bitki sağlığı ile ilgili dersleri alarak mezun olmuş Tekniker veya Ziraat Teknisyeni meslek alanları yanına; bu kez de “Orman Mühendisi/Orman Endüstri Mühendisi” eklendi.

ODA’mız, Anayasanın 135. maddesindeki “kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu” niteliği gereği, kamuyu ve toplum sağlığını koruma adına bilimsel doğru kararlar alma ve ödünsüz uygulama ilkesi gereği, bitki koruma ve bitki koruma ürünleri/yöntemleri konusunda 2000’li yıllardan beri çok sık yapılan ve bu alanda ülkemizde istikrarlı ve korumacı bir sistem kurulmasını engelleyen yönetmelik değişikliklerine karşı çok sayıda dava açmıştır.

Davaların temel gerekçelerinden birisi, yönetmeliğe esas önceki yasalar yanında, 2010 tarih ve 5996 sayılı “Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu”nda düzenlenmemiş hükümlerin, yönetmelik değişiklikleri ile yaşama geçirilmesi yanlışıdır. Bu konuda belirleyici ilke aslında en üst norm olan Anayasa’dır.

En son 13.02.2019 tarih 30685 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan “Bitki Koruma Ürünlerinin Toptan ve Perakende Satılması ile Depolanması Hakkında Yönetmelik”in bazı maddelerinin öncelikle yürütülmesinin durdurulması ve iptali istemiyle açtığımız dava henüz sonuçlanmamıştır. Tamamlanma aşamasındaki dosyaya halen her türlü bilgi, belge, beyan sunma hakkımız vardır. Bir önceki yönetmelik değişikliği ile ilgili açılan davalar henüz derdest iken, yani henüz sonuçlanmamış, görülmekte olan karara bağlanmamış dava iken, yeni bir yönetmelik çıkarılarak hukuka karşı hile yoluyla öncekinin yürürlükten kaldırılması ya da değişiklikle yönetmeliğe ilgili mevzuata aykırı yeni maddeler eklenmesi ülkemizde “hukuk devleti” ilkesinin ciddi olarak irdelenmesini gerektirmektedir. Bu konuda hukuka aykırı mevzuat düzenlemeleri yapabilen kamu yöneticilerinin de yanlış iş ve işlemleri hakkında ivedilikle soruşturulmaları bir gerekliliktir.

Ülkemizde eğitim ve istihdam planlamasının birlikte yapılmaması nedeniyle hem eğitim alanında hem de istihdam alanında çok ciddi sorunlar yaşanmaktadır.  Derinleşerek yaşadığımız ekonomik kriz ortamında işsizlik yanında üniversite mezunu işsiz oranları, meslektaşlarımız da dahil, endişe verici düzeye yükselmiştir. Böylesi bir ortamda iktidara yakınlığını her ortamda gündeme getiren bir meslek odasının üyelerinin istihdamına yönelik tek taraflı taleplerinin, doğrudan ilgili meslek disiplini ve meslek odasının yasal hak ve yetkileri yok sayılarak, mevcut kamu yönetimince keyfi biçimde yürürlüğe konulması kabul edilemez bir durumdur ve hukuki olarak sorunludur.

Tarım ve Orman Bakanlığı’nca yayınlanan son Yönetmelik değişikliği, yalnızca istihdam alanını kendince ve keyfince düzenleme sorunu değil, doğrudan gıda güvencesi, gıda güvenliği ve halk sağlığını ilgilendiren çok ciddi bir sorundur.

Pandemi sürecinde dünyada ve ülkemizde öne çıkan iki temel sektör, sağlık ve tarım sektörüdür. Tarım sektörünün devamlılığı sağlanamazsa yaşanacak gıda krizinin ve açlığın boyutları bugün tüm dünyanın gündemindedir ve gelişmiş ülkeler dahil pek çok ülkede ciddi kalıcı yeni çözüm önerileri geliştirilmektedir.

Salgın döneminde gündeme gelen başlıca temel hak ve kavramlar, sağlık hakkı kadar, gıda egemenliği, gıda güvencesi ve gıda güvenliğidir.

Tarımsal üretimin artırılması ve devamlılığının sağlanması için üretim, işleme, depolama ve tüketim aşamalarında bitki koruma önlemleri olmazsa olmaz koşuldur. Bitki koruma ürünlerinin üretimi, toptan ve perakende satışı, tanıtımı ve fiili uygulanmasının bu konuda eğitim almış uzman kişilerce yapılması bir zorunluluktur.

Bitki koruma uygulamaları sadece tarım ilaçlarının kullanıldığı kimyasal mücadele uygulamaları ile de sınırlı değildir.

Bilimsel alan adı “bitki koruma” olsa da ve ülkemizde yalnızca Ziraat Fakülteleri’nde okutulsa da, çevrenin, toprağın, bitkilerin, hayvanların, ilacı fiilen kullananların ve ilaç kullanılmış ürünleri tüketenlerin korunması açısından zirai ilaç kullanım alanını düzenleyen yönetmelikte, “ülkemizde zehir mi yiyoruz, ürün üzerindeki ilaç kalıntısı nasıl temizlenir, zehiri bari biz  yemeyelim” gibi halkımızın doğal olarak yakından takip ettiği bir alanda, “bitki koruma ürün bayiliği” sadece ticari bir işletme olarak görülmemelidir. İhraç edilen ürünlerin ilaç kalıntısı nedeniyle geri gönderilmesi ve farklı limitler nedeniyle iç piyasada tüketilmesi de bu yönetmelikle ilgili ayrı ciddi bir sorun alanıdır.

Ülkemizdeki mevcut bitkisel ilaç satış bayilerinin çözülemeyen sorunları arasında; reçete sorunu, pestisitlerin ruhsatlandırma alanları ve dozları, gübre ruhsatı ile satılan pestisitler, etiket fiyatı denetim, sahte ve kaçak ilaçlar, üreticinin eğitim ve gelir seviyesi düşüklüğü, mesai saatleri, kâr marjının düşüklüğü, uzun vadeli satış ve tahsilat zorluğu, karekod programları, sermaye yetersizliği, ürün fiyatlarının belirsizliği, ilaçların kullanım süreleri, fide, gübre, tohum satışları gibi bugün de yaşanan birçok ciddi sorunları mevcuttur. Belki de bu konudaki en önemli sorun bitki koruma ilaçlarında çok büyük oranda dışarıya bağımlılık sorununun çözülememesidir. Bu sorunlar ortada iken, “kalan pastayı bakanlık yandaşlarına dağıtmaya devam ediyor” anlayışını şiddetle kınıyoruz.

Özellikle tüm tüketicilerimizi, sağlıklı gıdaya ulaşma konusunda bitki koruma alanındaki mevcut yanlışa, gerekli ve sonuç alıcı tepkiyi göstermeye davet ediyoruz.

Bitki koruma konusunda bayilik yetkisinin neden, diğer meslek disiplinleri dahil, Orman Mühendisi ve Orman Endüstri Mühendislerine verilmemesi konusuna da kısaca değinelim. Ayrıntılara, yeni açılacak iptal dava dosyasında ayrıntılı olarak yer verilecektir.

Orman Mühendisliği ve Orman Endüstri Mühendisliği eğitimi verilen fakültelerde ilgili alanla ilgili sadece konu uzmanlığına yetmeyen bir “Orman Koruma” dersi verilmektedir. Orman bitkileri ile tarım alanındaki bitkiler birbirinden tamamen farklı olup her ekosistemin ve bitkinin sorunları ve mücadele yöntemleri de farklıdır. Herkese keyfi olarak serbest “zehir satma” yetkisinin verilmesi ile bu konuda yanlış ve tehlikeli uygulamalara yol açılması kaçınılmazdır.

Orman ve tarım alanlarındaki bitkisel üretim sorunlarına neden olan etmenler birbirinden çok farklı olup, ormanlarda ve tarım alanlarında kullanılan mücadele yöntemleri de tamamen farklıdır. Ormanlarda da entomolojik ve fitopatolojik sorunlar varken, tarım alanlarında ayrıca büyük oranda yaşanan ve kesinlikle çözülmesi gereken ek sorun yabancı ot sorunudur.  Konu uzmanına gerekli eğitimi verilen yabancı ot, bu konuda öneride bulunamayacak ve ilgi alanına girmeyecek ormancılık mesleğinin konusu ve sorunu değildir.

Dünya çapında tazminat davaları ile gündeme gelen yabancı ot ilacı konusunda ulusötesi şirketler ve yerli işbirlikçisi sermayenin ilaç izni konusuna kolaylık sağlayan yeni “yerli ve milli” ortaklarına bir şekilde izin verilmesine çalışılması da kamuoyunun dikkatine sunulur.

Ülkemizde ormanlarda neredeyse kimyasal mücadele uygulaması yoktur. Tarımda ise verili koşullarda en fazla kullanılan mücadele yöntemi kimyasal mücadeledir. Bitki koruma önlemine karşı pestisit direnç riskinin bilindiği durumlarda ürünlerin etkinliğini korumak için mevcut anti-direnç stratejileri uygulanmalıdır. Ormancılıkta tarım ilaçlarında direnç konusu yer almaz iken, bu tarımdaki en önemli konulardan biridir. Tarımda pestisit direnç stratejileri, öncelikle bitki koruma bayilerinden beklenmektedir. Çiftçiler, pestisit dahil tarım ilaçlarının ve diğer koruma uygulamalarının kullanımını, örneğin bitki üzerinde risk düzeyinin kabul edilebilir durumunu, uygulama sıklığını, kısmi uygulamalar gibi bilgileri ve zararlı organizmaların popülasyonlarında direnç gelişimi gibi bilgileri öncelikle bitki koruma bayilerinden öğrenmek durumundadır. Bu bağlamda da orman mühendisleri ve orman endüstri mühendislerinin bitki koruma bayiliği ile ülke tarımına ve gıda sektörüne yapacağı katkı eksiktir, yanlıştır ve bu son keyfi düzenleme bağlamında çok ciddi olarak tartışılmalıdır.

Üyelik başvurusunda bulunduğumuz Avrupa Birliği’nin bizim de ülke olarak kabul ettiğimiz 2009/128 sayılı direktifinde, tarım ilaçlarının (pestisitlerin) insan sağlığı ve çevre üzerindeki risklerini ve etkilerini azaltacak Entegre Zararlı Yönetimi (IPM) uygulamaları esas alınmaktadır. Entegre Zararlı Yönetimi temel ilkeleri olarak, zararlı organizmaların önlenmesi ve/veya bastırılmasındaki seçenekler arasında; a) Ürün rotasyonu, b) Uygun yetiştirme tekniklerinin kullanılması (ekim ve hasat zamanın değiştirilmesi, uygun toprak işleme, doğru budama), c) Dengeli gübreleme, dengeli sulama/drenaj uygulamalarının kullanılması, d) Traktör, diğer makine ve budama makası gibi ekipmanların düzenli olarak temizlenmesiyle etmenin yayılmasının önlenmesi, desteklenmektedir. Bu uygulamalar ormancılık alanında uygulanmamaktadır.

Neden değil ve olmamalı üzerine, bilimsel örnekler çoğaltılabilir. Dava dosyamızda yer alacak.

Özetle; Ziraat Mühendislerinin Yasa, Tüzük ve Yönetmelikle düzenlenmiş hak ve hükümleri yok sayılarak, keyfi Yönetmelik değişikliği ile mesleki alandaki hakların ilgisiz bir kesime istihdam yaratma ya da siyasi çıkar sağlama amacıyla yasa dışı düzenlenmesi her açıdan yanlıştır ve hukuka aykırıdır.

Bu aşamada, sorunun kalıcı çözümü için;

Ziraat Mühendisliği dışındaki mesleklerin doğrudan ilgili olmadığı zirai ilaç bayiliği, çiftçiye uygulamalı eğitim dahil olmak üzere yeniden değerlendirilmeli ve dolaylı bağ aramaksızın diğer meslek disiplinlerine verilen mevcut yetki belgeleri iptal edilmelidir.

Bakanlık, yasaya aykırı bir biçimde serbest çalışan Ziraat Mühendislerinin TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası’na üye zorunluluğunu göz ardı etmemeli, yasa gereği bitki koruma ürünlerinde bayi ya da toptancı izin belgesi almak isteyen Ziraat Mühendislerinin meslek odasına üye olduğunu gösterir belgenin başvuru sırasında bayi ya da toptancılık yapacakları ildeki il müdürlüklerince istenilmesini zorunlu kılmalıdır. Oda, mevzuatı gereği bu konuda yanlış iş ve işlem yapan üyelerini denetleyebilmelidir.

Kamunun, kamu kurum ya da kuruluşlarına bağlı olmadan serbest hizmet faaliyeti sürdüren Oda üyesi olması zorunlu bayi ya da toptancılar için sınav düzenleme yetki ve görevleri bulunmamaktadır. Dayanak kanunun uygulanmasını göstermesi gereken yönetmelikle kanunda olmayan bir düzenleme getirilemeyeceği için Ziraat Mühendisleri için sınav zorunluluğu derhal kaldırılmalıdır.

Sahte ve kaçak bitkisel üretim girdilerinin üretim, pazarlanma ve satışındaki sorunlarına ilişkin kamusal denetimler etkinleştirilerek, yasak sahte ucuz kontrolsüz ilaç kullanımına izin verilmemelidir. Kamunun derhal bu konuda da ek istihdam yaratması gündemde olmalıdır.

İnternetten bitkisel ilaç satış uygulama yasağı somut önlemlerle yaşama geçirilmelidir.

Ülkemiz koşulları ve tarımsal üretim deseni dikkate alınarak AB’de yasaklanan tarımsal ilaçlar bir an önce ülkemizde alternatiflerinin bulunması koşuluyla ivedilikle yasaklanmalıdır. Bu konuda kendi ölçütlerimizi oluşturma çabaları hızlandırılmalı ve özgürce karar verme mekanizmaları oluşturulmalıdır.

Mevcut ruhsatlandırma ölçütleri gözden geçirilerek direnç kazanma sorunu nedeniyle etkinliğini yitiren ilaçların yeniden doz ve etkinlik denemeleri yapılarak yetersiz bulunanların ruhsatları iptal edilmelidir. Ar-Ge çalışmaları öncelikle kamu olarak hızlandırılmalıdır.

Bitkisel üretimdeki ilaç kalıntısı ve diğer sorunların entegre mücadele uygulamaları kapsamında çözülmesi amacıyla, biyolojik ve kültürel mücadele ürünlerine verilen destekler arttırılmalıdır.

Bizler farklı meslek disiplinlerinin kendi çalışma alanlarına saygılıyız. Bizlerin çalışma alanına girilmesine ise karşıyız. ODA’mız, yanlışlara yeni yanlışlar eklenmesine izin vermeyecek, yargı yolu dahil haklı mücadelesini sonuna kadar sürdürmeye devam edecektir.

İnsanlarımızın topraktan sofraya sağlıklı beslenmeye çalışırken, birilerinin ilgili ilgisiz her meslek alanına tarımsal ilaç üretme, satma ve alana uygulama yetkisi vererek, insanlarımızın beslenirken bitki koruma ilaçlarıyla zehirlenmemesi dileğiyle.

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, Ziraat Mühendisliği mesleğine karşı yürütülen gizli ve kirli girişimlere izin vermeyecektir. Ya hep beraber, ya hiç birimiz. Hep beraber, güzelliklere.

Saygılarımızla.

 

Baki Remzi SUİÇMEZ

TMMOB ZMO Yönetim Kurulu Başkanı

(Yönetim Kurulu Adına)