Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında konuştu. Yaşamını yitiren Cumartesi Anneleri’nden Zevcan Yedigöl’e dair konuşan Kılıçdaroğlu, “Eğer bir anne çocuğunu bulamazsa, görevliler tarafından alınan ve 39 yıldır hasretini çeken bir annenin dramını unutamıyorum. Zevcan Yedigöl, tam 39 yıldır evladının mezarını arıyor. 39 yıl sonra kendisi gözlerini kapadı, bir anne evladına hasret toprağa verildi. Demokrasinin, adaletin olduğu yer bu olur mu? Üstelik Zevcan Yedigöl, Erdoğan ile görüştü. En azından evladımın mezar taşına dokunayım dedi, ama olmadı. Elbette adalet diyorum. Adaleti sağlayacak olan kişiler hakimlerdir” diye konuştu.
Bostancı-Dudullu metro hattında iki işçinin hayatını kaybettiği davaya ilişkin Kılıçdaroğlu, “Sayın Akif Hamza Çebi de davaları izleyeceğim demişti. Dün tarihi bir karar çıktı. 5’li çete diye tanımladığımız grubun yaptığı metro inşaatını yapanlar ve alt yüklenici firmaların yetkilileri ertelenmeksizin 6 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldılar. Adalet bir şekilde yerini buluyor. Davamızı izleyin, karşı taraf çok güçlü, ölen kişileri suçlu ilan edebilirler dediler. O hakimler vicdanının sesini dinledi. O hakimleri tebrik etmek bizim görevimizdir” dedi.
DİYARBAKIR VALİSİNE TEPKİ
Diyarbakır Valisi’ne tepki gösteren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: “Bir Vali bulunduğu yerde devleti temsil eder. Vali, sıcak siyasete girmez. Bulunduğu yerde herkese eşit mesafede bulunur. Adaletin ölçüsü valide belirlenir. Vali, devlet adamı gibi davranmak zorundadır. Valilik sıradan bir görev değildir. Diyarbakır Valisi bir açıklama yapıyor. Mesele işsizlik değil, işi beğenmemek. Bunun üzerine il başkanına telefon ettim, gerçekten böyle bir tablo var mı diye sordum. Hayır efendim alakası yok dedi. Geçici iş ilanı çıktığı zaman kilometrelerce kuyruk oluyor.”
TÜRK KARGO GEMİSİNDE ARAMA
Libya’ya giden Türk gemisinin Avrupa Birliği (AB) güçleri tarafından aranmasına tepki gösteren Kılıçdaroğlu, “Ne oluyor arkadaşlar? Benzer bir olay İsrail’de olmuştu. İsrail bizim vatandaşlarımızı aramış ve öldürmüşlerdi. Biz dava açtık ne oldu? Meclis’te bir gece yarısı çıkan bir kanunla davadan vazgeçildi. İsrail tazminat vermedi, bir vakıf gösterin ben oraya bağış yapayım dedi. Almanya ve İtalya’yı şiddetle kınıyoruz. Hükümetten bu konuda çok net bir yanıt bekliyoruz. Batı’nın bu konuda çifte standart uyguladığını çok iyi biliyoruz. Ben bunu AB’ye de söyledim. En açık örnek Kıbrıs’tır. Tek dillendiren CHP’dir. Türkiye’de eserler, gürlerler, oraya gidince de kapı arkasında bir emriniz var mı diye sorarlar” diye konuştu.
‘NEREYE GİTTİ O PARALAR’
Kılıçdaroğlu, şunları söyledi; “Öğretmenler sadece çocuklarımızı yetiştirmezler. İçinde bulundukları toplumun da kanaat önderleridir. Öğretmen aynı zamanda toplumun bugününü ve geleceğini belli eden bir unsura sahiptir. Liyakatin yerini torpil alınca bir çok kişi eğitim üzerinde söz sahibi oldu. Kadrolu öğretmen var, sözleşmeli öğretmen var. Aynı derslere giriyorlar ama aynı ücreti almıyorlar. Bu mu adalet? Öğretmenin günü takip etmesi lazım, sanatı bilimi takip etmesi lazım. Hangi parayla yapacaklar? Sözde bir Fatih projesi yaptılar. Öğretmenlere ücretsiz bilgisayar verecekleri, vermediler. Nereye gitti o para” diye sordu.
ATANAMAYAN ÖĞRETMENLER
Atanamayan öğretmenlerin durumuna dikkat çeken Kılıçdaroğlu, Sayıştay raporlarına göre 138 bin 393 öğretmen eksiği olduğunu hatırlattı. Kılıçdaroğlu, “Yüz binlerce öğretmen 3600 ek gösterge yüzünden emeklilik bekliyor. Siz söz verdiniz versenize ek göstergeyi. Köy okullarının açılması lazım. Öğretmen var, okul var, köy okulları neden açılmıyor bunların açılması lazım. Doktora yapıp, çekirdek satıp, atama bekleyen öğretmen var. Kağıt toplayıp topladığı kağıdı satan atama bekleyen öğretmen var. 21. yüzyıl Türkiye’sinin en büyük ayıbıdır bu” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, öğretmenlere dair yapacaklarını ise şöyle sıraladı:
“* Bir öğretmenler meslek kanunu çıkartacağız. Öğretmenleri, devlet memurları kanunundan çıkaracağız. Hakimler ve savcılar için nasıl bir kanun varsa, öğretmenler için de ayrı bir kanun olacak. Öğretmeni toplumda, en saygın konuma getireceğiz. Öğretmenin özel bir yasası olacak.
* Hiçbir öğretmen, yoksulluk sınırının altında maaş almayacak. Öğretmeni açlığa yoksulluğa mahkum ettikten sonra o öğretmen benim çocuğumu nasıl eğitecek. Ay başını düşünecek, nasıl geçineceğim diye. Bu ülkede öğretmen yoksulluk sınırının altında maaş almaycak.
* Eğitim yatırımları için, özel yasal düzenleme yapacağız. Bursa'da deprem dolayısıyla birçok okul yok oldu. Yıllardır yapılmıyor. İkili eğitim var, Ankara'da, İstanbul'da, İzmir'de. Niye yapılmaz bu okullar? Para yok. Milli Eğitim bütçesinde Türkiye'nin toplam yatırımının en az yüzde 18'i Milli Eğitim Bakanlığı'nın yatırımına gidecek. Bu imkan var mı? Var. Bu bir siyasi tercihtir. Kararı öğretmen, sandığa gidince verecek.
* Köy okulları yeniden açılacak, atama bekleyen yüz binler var. Eğitimin tüm bileşenleriyle oluşacak politikalarıyla eğitim üretime dönük olacak, çağdaş olacak eğitim. Bütün organize sanayi bölgelerinde teknoloji liseleri olacak.
* Her okulun kendi bütçesi olacak. Okul müdürünü dilenci haline getiriyoruz. Her okulun bir bütçesi olacak, o bütçesi denetlenecek. Okul aile birliğiyle birlikte yönetilecek. Okul aile birliğinin yetkileri güçlendirilecek.”
SALGIN ÖNLEMLERİ
Koronavirüs salgına dair alınan önlemler üzerinden iktidara yüklenen Kılıçdaroğlu, “5 maskeyi dağıtmaktan aciz olan iktidar ben Türkiye’nin sorunlarını çözeceğim diyor. Yapamazsın, sende böyle bir irade yok. Akşam saat 20 ile sabah saat 10 arasında Kovid bulaşır diye sınırlama getiriyor. Sabah saat 10 ile akşam saat 20 arasında Kovid terbiye edilmiş diye sınırlama kalkıyor. Bütün dünya bize gülüyor böyle önlem mi olur” diye sordu.
Bilim Kurulu üyelerine seslenen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: “Hepiniz okumuş yazmış akademik kadro içinde olan profesörlersiniz. Aranızdan bir sözcü seçip Kovid konusunda şu önlemler alınmalı demediniz diyemediniz, çünkü siyasi iktidar size izin vermedi. O zaman orda ne işiniz var? Eğer cümleye sayın Cumhurbaşkanımızın talimatı ile başlıyorsa orada bilim mi olur? Erdoğan sağlık çalışanı mı, profesör mü? En başından beri neler yapılması gerektiğini söyledik.
YALAN SÖYLEYEN DEVLETİN İTİBARI MI OLUR?
Esnafa diyorsun dükkânı kapat. Tamam kapatalım, neyle geçineceğiz? Diğer devletler de kapat diyor ama oranın kirasını devlet ödüyor, çalışana asgari ücret ödüyor. Hijyen ürünlerinde KDV yüzde 18, uçakla seyahate KDV düşüyor çünkü oraya Kovid girmez. Gerçek ölüm rakamları açıklanırsa devletin itibarı sarsılırmış. Yalan söyleyen devletin itibarı mı olur? Göstermelik rakamları açıklarsanız dünya size güler. 155 bin tekel bayi var, bunlar kapatacaklar. Gece çalışma ruhsatı olan binlerce bakkal var, bunlar kapatacaklar. Bunların parasını kim ödeyecek? Sadece esnafın üzerinden tedbir alırsanız bu işin üstesinden gelemezsiniz. Bunlara acil destek olunması lazım.”
‘FAİZ LOBİSİNE BOYUN EĞDİ’
Ekonomi politikalarına dair de eleştirilerde bulunan Kılıçdaroğlu, “Geçen hafta faiz lobilerinin isteği olacak Merkez Bankası faizi arttıracak demiştim. Oldu mu, oldu. Erdoğan ne diyor? Şahlanış döneminin arifesindeyiz. 16 Ocak 2020’de şahlanış döneminin kapılarını açıyoruz dedi. Dolar şahlandı tabi. Meğer tefeciler için söylüyormuş şahlanış diye. Faiz şaha kalktı. Bütün bunların tamamı tefeciler içinmiş. Çaktırmadan kredi kartlarına uygulanan faizi de arttırdılar. Kredi kartını memur kullanır, esnaf kullanır, vatandaş kullanır. Niye faiz arttırıyorsun? Çünkü faiz lobilerinin önünde diz çökmek zorunda kaldılar. Türkiye’yi getirdikleri nokta ne yazık ki budur. Madem ki diz çöktün şunları sorayım: Madem faizin artacağını biliyordun 128 milyar doları kime sattın? Benim bildiğim manav, kasap, işsiz, öğretmen, emekli almadı. 128 milyar doları kim aldı? Neden Merkez Bankası Başkanı’nı bir sürü hakaretler ederek görevden aldın? 20 gün önce ekonomi pik yaptı demiştin. Acı reçeteyi niye uygulayacaksın? Biz faiz baronlarına karşı kurtuluş mücadelesi veriyoruz demiştin. 20 günde ne değişti? Enflasyonu azdırmak için faizi neden yükselttin” ifadelerinde bulundu.
AK PARTİ’ye reform söylemleri üzerinden de yüklenen Kılıçdaroğlu, “Türkiye çok hızlı büyüyor, Batı bizi kıskanıyor. Sevsinler. Buldukları reçeteyi biliyorsunuz. Askıda ekmek, acı reçete, etsiz köfte tarifi başlamış galiba. 128 milyar doları kime sattılar, grup başkanvekillerimiz soru önergesi verecekler TBMM’ye. Bir siyasi iktidar 18 yıl sonra adalet ve ekonomide reform yapacağım diyorsa, bu bir itiraftır. Yapamazlar böyle bir iradeleri yok. İradeleri ipotek altında” dedi.
BAHÇELİ’YE YANIT
Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin kendisine yönelik dokunulmazlığının kaldırılması çağrısına da şu yanıtı verdi; “Açıklama yapmışlar, ‘Kılıçdaroğlu’nun dokunulmazlığını kaldıracağız’ diye, eğer benim dokunulmazlığımı kaldırmazsanız namertsiniz, vatan hainisiniz. Sizden mi korkacağım. Bir canım var, memleketime, vatanıma, bayrağıma feda olsun.”
(MA)