İnsanlar, yaratılış ve yaşayış yönüyle, eşitler arası ve adalet temelli bir hayatın özneleri olmak hakkına sahiptir. Bu pencereden bakıldığında, insanları engelli-engelsiz ayrımına tabi tutmak, eşitliği yok saymak, adaletten rahatsız olmaktır.
Biz, engelliliğin insana değil, insanın herhangi bir uzvuna ya da sistem tasarımına dönük bir tanımlama olduğunu kabul ederek, bu yönüyle ‘engelli insan-birey’ tasvirini reddederek, engeli olan bireylere dönük eşitliği sağlayıcı, adaleti inşa edici çalışmalar, önermeler, talepler, itirazlar ve teklifler geliştirmeyi, ‘engelsiz dünya’, ‘engelsiz Türkiye’ hedeflerinin ön şartı olarak görüyoruz.
Dünya Engelliler Günü’nün, engeli bulunan bireyler ve kamu görevlileri özelinde çalışanlar açısından daha iyinin, daha güzelin, daha doğrunun ve bütün bunların ekseninde daha engelsizin ve adilin çalışma şartlarından istihdam biçimlerine, görevde yükselmeden mali hak çerçevelerine, özlük haklarından sosyal hak ve yardımlara, demokratik katılım imkânlarından karar ve politika belirleyici olma fırsatlarına birçok mecrada gerçekleşmesi için sendikal haklar zemininde ve örgütlenme bilinciyle kalıcı, sürdürülebilir, geliştirilebilir ve değişime açık yasal altyapı, hukuki derinlik ve insani kalkınma portföyü oluşturmak istiyoruz.
Herkesin kendisine ait gördüğü, her şeyin birlikte düşünüldüğü, engeli olan bireylerin, engelsiz Türkiye için fikir yürüttüğü, tepki ortaya koyduğu, teklif geliştirdiği, örgütlendiği ve örgütlenerek güçlendiği bir iradenin, bilincin var olması adına bütün Türkiye’de, bütün sendikalarda, bütün kurumlarda ve hizmet kollarında hayatla uzlaşan, insana odaklanan, insan onurunda beslenen, temel hak ve özgürlüklerin engeli olan bireyler açısından da teminatını güçlendirmeyi hedefleyen bir örgütlü kimlik olarak sahadayız, çalışmalar yapmaktayız.
Engelliler Günü dolayısıyla, bilinmesi, duyulması, hatırlanması ve söylenmesi gereken yüzlerce konu var. Ne söylesek az, ne yazsak eksik kalır. Bu nedenle genel çerçeveye, bakışa ve paradigmaya dair bir kurguyu ifade etmeyi önemli ve yeterli buluyoruz.
Bütün insanlar, insan onuruna ve haklarına uygun çalışma şartlarına sahip olmalı, insanca yaşamayı mümkün kılan günün ihtiyaçlarını, yarının hedeflerini birlikte karşılayan maaş ve ücret almalı, kapsayıcı sosyal güvenlik, kapsamı genişletilmiş toplu sözleşme, yasaklardan arınmış örgütlenme hakkına sahip olmalıdır. Bütün insanlar deyince, ayrıca engeli bulunan insanlar demeye gerek olmadığına inanıyoruz. Bunlar, eşit olmanın gereğidir. Adil olmak içinse, engeli bulunan bireylerin dezavantajlı ifadesini reddederek, pozitif ayrımcılık tespitine de çekince düşerek, ‘adalet için açığı-eksiği giderme sorumluluğu’ bakımından devletin ve fertlerin engeli bulunanlara dönük sakınma ve katkıda bulunma sorumluluklarını yerine getirmesi gerekiyor.
Devlet, vergiden harca, sosyal haktan yardıma, istihdam sayısı ve biçiminden yönetme ve üretme fırsatlarına katkı sunmayı bir hukuki zorunluluk olarak hem yasamada hem uygulamada hayata geçirmelidir, diyoruz. Yine devlet, engeli bulunan bireyleri, engelin niteliğine göre belli konularda istisna, muafiyet kapsamına almalı, özel teşvik ve destek uygulamalarıyla sakınma, koruma ve katkı sunma reflekslerini, insani kalkınma hassasiyeti olarak sürekli diri tutmalıdır.
Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de etkisini sarsıcı bir şekilde hissettiğimiz kovid-19 ve neden olduğu salgın, engeli bulunan bireyleri de etkilemekte, olağanını, normalini ve rutinini değiştirmekte, sağlığın korunması noktasında tehdit üretmektedir. Bu gerçekten hareketle, salgın gerekçeli kısıtlar ve tedbirlerde engeli bulunan bireylere mahsus hükümlerin, hatta münhasır genelge içeriklerinin oluşturulmasını zorunluluk olarak görüyoruz. Bu vesileyle, kamu görevlileri özelinde engeli bulunan emekçi bireylerin dönüşümlü mesai, mesaiden muaf tutulma, evden-uzaktan çalışma gibi tedbiri ve arızi yöntemlerden yararlandırılmasında uygulamaya dair genellik ve eşitliğin sağlanmasını öneriyor ve önemsiyoruz.
Dünya Engelliler Günü’nün bir farkındalık oluşturma, artırma ve derinleştirme işlevine sahip olduğundan hareketle, 10 milyona yakın engeli bulunan bireyin yaşadığı Türkiye’de, bu alana mahsus çalışmaların, örgütlenmelerin, yasama ve uygulama içeriklerinin özel bir önem ve değere sahip olduğu kanaatinin oluşması ve oluşturulması gerektiğine inanıyoruz.
Engel durumu ya da engellilik hâli sosyal hayata, çalışma hayatına, politik ve demokratik hayata katılımı zorlaştıran bir sebep olmaktan bütünüyle çıkarılmalıdır. Hayatın bütün alanlarına tam, etkin, eşit ve adil katılımın gerçekleşmesini sağlayacak hüküm ve sistemler, mevzuat ve uygulamaların ivedilikle hayata geçirilmesini talep ediyor ve bekliyoruz. Bu insana hizmeti esas alan, insanı insanca yaşatmaya odaklanan, devletin yaşamasını insanın yaşamasına kodlayan medeniyetimizin, inancımızın hepimize yüklediği asli sorumluluktur.
Engelsiz hayat, engelsiz Türkiye ve engelsiz dünya, engeli bulunan fertlerin beklentisinin karşılanmasından ziyade insan olma sorumluluğunun, gereğinin yapılması olarak ele alınmalı, bütün bu hedefler insan onuruna, haklarına ve bizatihi insana değer vermenin vasat eşiği olarak kabul edilmelidir. Kamu hizmetlerinin bütününde, kamu yönetiminin bütün evrelerinde kamu odaklı etki, karar ve analiz süreçlerinde engeli bulunan fertlerin kendilerine ve temsilcilerine söz hakkı tanınmalı, katılım imkân ve fırsatları oluşturulmalı, katkıları yok sayılmamalıdır. Görece refah tasarımının olduğu birçok batı ülkesinde yapılageldiği gibi, söz hakkı yerine sus payının, birey iradesi yerine sistem idaresinin, adalet yerine salt eşitlik çerçevesinin esas alındığı bir işleyişin bu alanda oluşmasına izin verilmemeli, bu yöndeki adımlar reddedilip, bertaraf edilmelidir.
Özellikle ve kesinlikle, insanın kendisini gerçekleştirmesinin ve geliştirmesinin yegâne yöntemi olan eğitim konusunda hem genele hem de münhasır niteliklere yönelik her kademe ve türde eğitim imkân ve fırsatının sağlanması temel bir sorumluluk ve zorunluluktur. Benzer şekilde yönetime katılma, politika belirleme, siyasi paradigmaya yön verme noktasında engeli bulunan fertlerin ‘diğer’ ya da ‘öteki’ nitelemesine maruz bırakılmaması da insana değer verme kıstası olarak kabul edilmelidir.
Merhamet ve yardım temelli bakıştan eşitlik ve adalet temelli bakışa ve uygulamaya geçilmesi, buna dair bütün çabaların, çalışmaların ve arayışların önemli görülmesi de son derece hassas bir ayraçtır. Bu çerçevede, insanın hayatını kolaylaştıran, hayatla temasını artıran, hayatın içine katan, hayatın kenarında bırakmayan yaklaşımları ‘ihsan’ olarak değil ‘önce insan’ bakışından beslenen ‘irfan’ kapsamında değerlendiriyoruz. Milletimizden ve devletimizden de bu bakış üzerinden sorumluluk almasını ve gereklerini yapmasını bekliyoruz.
Bu düşüncelerle, insanın engele sahip olmasının, engellenen olması sonucunu üretmeyeceği bir sistem, hukuk ve pratik üretmek mümkündür, gereklidir ve kaçınılmazdır düşüncesindeyiz. Bizler, engellilik konusunu bir insan vasfı olarak değil, insan haklarına ilişkin bir kompartıman olarak görüyoruz. Engelliliği ortadan kaldırmak ya da imkânsızlaştırmak mümkün değil fakat engelleyici bakışı, engelleyen mevzuatı, engel üreten hukuku ortadan kaldırmak imkân dâhilindedir.
Engeli bulunan bireylerin/kamu görevlilerinin, insan onuruna uygun çalışma şartlarına ve mali, sosyal, özlük haklarına sahip olması, hak temelli bakış açısıyla yöneten ve karar üreten kamu yönetimiyle muhatap olması, çalışmaların yapılması noktasında bu yılın ve günün milat olmasını, ‘Herkes için engelsiz dünya’ temennilerimizin karşılık bulmasını umut ediyor, ‘bilinçle ve erdemle engelleyen bakışı engelle’ diyoruz.
-Kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan engeli bulunan personelin, çalışma şartları, istihdam şekilleri, görevde yükselme imkân ve fırsatları, demokratik katılım hakları iyileştirilmeli, artırılmalı ve geliştirilmelidir.
-Malulen emeklilikte bağlanacak emekli aylığı tutarı ile emekli ikramiyesinin 25 yıl esas alınarak ödenmesi, emekli aylığının tutarının, en son alınan görev maaşının yüzde 85’inden az olmaması sağlanmalıdır.
-Maluliyete ve engelliliğe dair sağlık raporu uygulamalarında sağlık kurullarının tekleştirilmesi, işlemlerin hızlandırılması yönünde düzenleme yapılmalıdır. Rapora itiraz süreçlerinde bireylere zaman ve mali kaynak bakımından külfet üreten uygulamalar kaldırılmalıdır.
-Engeli bulunan bireylerin sosyal hayata uyumu ve katılımı noktasında son derece önemli olan protez, ortez ve yardımcı araç-gereçlerin teminine, kullanım süresine, fiyatlamasına ve Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanan tutar ve oranlara yönelik külfet azaltıcı, hak artırıcı düzenleme yapılmalıdır.
-Sağlık uygulama tebliğine ilişkin komisyonlarda, çalışmalarda, sağlık kurullarında ve buna dair iş, işlem ve karar üreten kurum ve kuruluşlarda yetkili konfederasyon temsilcisi sıfatıyla engeli bulunan bireylerin de temsili sağlanmalıdır.
-Engellilere yönelik eğitim sorunları ve çözüm önerileri, yanlış meslekî eğitim ve istihdam sistemleri, engellilik tespitlerinde erken teşhis ve genetik uzmanlığı/analizleri, kök hücre tedavisine önem verilmesi, engelliler için teknolojik işlemlerin sadece tıp sektöründe değil, diğer alanlarda da fayda sağlayacak şekilde irdelenmesi, engellilerin ulaşım araçları ile imtihanından başarı ile çıkması için daha çok gayret gösterilmesi, down sendromu ile ilgili yanlış uygulamaların, ifadelerin tekrar gözden geçirilmesi gerekmektedir.
-İşitme engeli bulunan bireylerin dil gelişiminin sağlanması ve bu konuda eğitmen sayısının yeterli düzeye ulaşması noktasındaki eksiklik dikkate alınarak, gerekli tedbirler alınmalıdır.
-ÖTV muafiyetine ilişkin yeniden düzenleme yapılarak, 303.200 TL tutarındaki sınırlama artırılmalı, kararın alınmasına yönelik çalışma, muafiyet süre sınırının arıtılmasıyla birlikte sınırlama tutarı artırılmalıdır.
-Kamu kurum ve kuruluşlarında sağlanan servis hizmetinin, engeli bulunan bireyler yönüyle kullanılabilirliği sağlanmalıdır.
İbrahim Coşkun
Memur-Sen be Eğitim-Bir-Sen İl Bşk.