Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın Koronovarüsü (Kovid-19) salgını konusunda İzmir, Adana ve Hatay ile birlikte “en riskli” olarak açıkladığı dört kentten biri olan Mersin. Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin verilerine göre; kentte 1 Ocak 2020 tarihinden bugüne bin 100 kişi bulaşıcı hastalıktan dolayı yaşamını yitirdi.

Mersin Tabip Odası Başkanı Mehmet Antmen, salgının kentteki durumuna dair değerlendirmelerde bulundu.

Mersin’de günlük bin 100 ila bin 200 arasında vaka ile karşılaşıldığı bilgisini veren Antmen, Aralık ayı içerisinde günlük ortalama 32-33 kişinin bulaşıcı hastalıktan kaynaklı yaşamını yitirdiğini ifade etti.

Antmen, vaka sayısının çokluğundan kaynaklı kentteki kamu hastanelerinde açılan Kovid-19 servislerinin yüzde 100 dolu olduğunu da paylaştı.

7 SAĞLIK ÇALIŞANI YAŞAMINI YİTİRDİ

Kentte şimdiye kadar 5 doktor ve 2 sağlık çalışanı olmak üzere 7 sağlık emekçisinin yaşamını yitirdiğini belirten Antmen, 4 doktorun ise şuan yoğun bakımda entübe durumda olduğunu, toplam 20 sağlık emekçisinin ise aktif Kovid-19 olduğunu ifade etti. Kentteki kamu hastaneleri ve özel sağlık kuruluşlarında çalışan 7 bin dolayında sağlık çalışanı olduğunu hatırlatan Antmen, pandeminin başladığı günden bugüne Mersin’de 250’si doktor olmak üzere toplam binin üzerinde sağlık çalışanının salgına yakalandığını kaydetti.

ÖLEN YOKSULLARIN SAYISI 2,5 KAT FAZLA 

Sağlık sistemindeki ticarileşmeye dair zararların salgın sürecinde daha fazla görülmeye başlandığını belirten Antmen, pandemide daha şok yoksul insanların öldüğünü tespit ettiklerini dile getirdi. Antmen, 260 bin nüfusu olan Mersin’deki en yoksul 20 mahalle ile en zengin 20 mahalle arasında yaptıkları istatistiki çalışmalar sonucunda yoksul mahallerdeki koronavirüs ölümlerinin zengin mahallelere oranla 2,5 kat daha fazla olduğunu paylaştı.

ÖZEL HASTANELERİN ÜCRETİ GÜNLÜK 6 BİN TL

Yine merkez Mezitli ilçesi ile Tarsus ilçesi arasında yaptıkları kıyaslama sonucunda pandemi sürecinde Tarsus’ta Mezitli’den 4 kat daha fazla ölüm yaşandığını sonucuna ulaştıklarını anlatan Antmen, “Kamu hastanelerinde gerek servislerde gerekse de yoğun bakımlarda doluluk yüzde 100 ulaştığı için insanlar çok doğal olarak özel hastanelere yöneliyorlar. İnsanlar özel hastanelere gittiğinde de günlük 6 bin TL’ye varan paralar isteniyor. Parası olan yatıyor ama yoksul insanların böyle bir miktarı ödeyecek durumları olmadığı için ne yazık ki onlar ölüyorlar. Varlıklı olanların özel hastanelerde bakımları devam ediyor” dedi.

Bütün bulaşıcı hastalıklar açısından temel kuralın izolasyon olduğunun altını çizen Antmen, bu zamana kadar bu konuda yapılan yanlışları şöyle dile getirdi: “Kovid-19’un en önemli bulaş kaynağı evlerdeki bu izole edilememe olayıdır. Bunun için bu sürecin başından beri insanları evine göndermeyin dedik. Evet hastanelerde de yatırmayın ama eski hastaneler, yurtlar veya oteller kiralanabilir. Sağlık Bakanlığı’nın bu işe el atması gerekiyordu. Yoksul mahallelerdeki izolasyonun sağlanabilmesi ailenin olanaksızlıkları nedeniyle mümkün değildir. Bu da enfeksiyonun yayılmasında çok önemli bir rol oynuyor.” 

‘RADİKAL ÖNLEMLER ALINSIN’

Antmen, vaka ve ölüm sayısının artması üzerine Aralık ayının ikinci yarısından itibaren devreye konulan kısıtlamalar üzerinde de durdu. Antmen, “Her önlemin ufakta olsa bir yararı var ama şu anki önlemler yeterli değil. Büyük işyerlerinin, alışveriş merkezlerinin, ibadethanelerin de kapatılması gerekiyor. Düğün ve cenaze vb. şeylerin de yasaklanması gerekiyor. Bulaş, birincisi ailede oluyor, ikincisi düğün-cenaze gibi yerlerde, üçüncüsü AVM’lerde, dördüncüsü ise kalabalık iş yerlerinde oluyor. Bunlara radikal önlem alınması gerekiyor. Şuan var olan önlemlerin uzun vadede sürdürülmesi olanaksızdır. Bunun yerine daha kısa sürede ve daha radikal önlemler alınması gerekiyor” önerilerinde bulundu.

‘BAŞARI HİKAYESİ YARATMAK İSTİYORLAR’

Sağlık Bakanlığı’nın, salgına dair daha önce gizlendiği eleştirilerinde bulunulan vaka sayılarını son dönemde yüksek açıklanmasına ilişkin ise, “Sağlıkta başarı hikâyesi oluşturmak istiyorlar” yorumunda bulunan Antmen, “Dünya genelinde vakalar ve ölüm oranları doğru açıklandığında fazla vaka sayısında ölüm sayısının az olması o ülkenin sağlık alanındaki başarısı gösterilir. Örneğin 5 bin vaka açıklanıp, bunun içinde 100 ölüm sayısı vermek sağlık alanında başarısızlığı verir. Şayet 30 bin vaka açıklanıp, ölüm 100 kişi verildiği zaman da bu bir başarı hikâyesi oluyor. Türkiye’de sağlıkta bir başarı hikâyesi yaratmak için bir anda vaka sayılarını yüksek vermeye başladı. Verilen bu vaka sayısının da gerçek olmadığını, gerçeğin bu sayıların en az 2 katı yüksek olduğunu düşünüyorum” dedi.

 

MA / Ömer Akın