Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Psikiyatri Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Dilek Sarıkaya,intiharın her yıl 800 binden fazla kişinin hayatını kaybetmesine neden olan çok önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu söyledi.
İntihar düşüncesi umutsuzluk ve acı ile ilgilidir
Dr. Öğretim Üyesi Dilek Sarıkaya, “Ülkemizde son 10 yılda yaklaşık 32 bin kişi, 2019 yılında ise 3 bin 406 kişi intihar sonucu hayatını kaybetmiştir. İntihar davranışı, genetik, biyolojik, sosyal ve toplumsal yönleri olan çok faktörlü bir olaydır. Her sosyokültürel düzeyden, her türlü inanışa sahip bireyde intihar düşüncesi ortaya çıkabilir. İntihar düşüncesi kişinin yaşadığı umutsuzluk ve acı ile ilgilidir. Kişi kendini o kadar umutsuz hisseder ki ölüm gibi tamamen bir yok oluş ona umut gibi gözükebilir. Yaşadığı acının bitmeyeceğine, düzelemeyeceğine inanan kişinin intihar düşünceleri, bir süre sonra intihar planına ve girişimine dönüşebilir” diye konuştu.
Ölmek istediğini söyleyen kişiler dikkate alınmalı
“Bireyin intihar edebileceğini veya intihar etmeye meyilli olduğunu gösteren işaretleri tespit etmek, intiharı önlemede anahtar rol oynar” diyen Dr. Öğretim Üyesi Dilek Sarıkaya, şunları söyledi:
“Bir kişi ölmek istediğinden ve acılarından kurtulmaktan bahsediyorsa, internetten veya çevresinden ateşli silah, toksik/kimyasal madde gibi intihar araçlarını araştırıyorsa, değerli eşyalarını dağıtıyor, vasiyet bırakıyor ve çevresindekilerle vedalaşıyorsa, kendi içine çekiliyor, kendini soyutluyor, başkalarına yük olmaya başladığından bahsediyor, öfkeli davranışlar sergiliyor, umutsuzluktan ya da yaşamak için bir nedeni olmadığından bahsediyorsa, canını tehlikeye atacak riskli davranışlar sergiliyorsa, yaşadıkları acıya son verme düşüncesi ile intihar etme eğiliminde oldukları göz önünde bulundurulmalıdır.”
En yaygın neden; depresyon
İntihar eden kişilerin büyük çoğunluğunun teşhis edilebilir bir ruhsal hastalığı olduğunu kaydeden Dr. Öğretim Üyesi Dilek Sarıkaya, “Depresyon, tamamlanmış intiharların en yaygın nedenidir. Bipolar bozukluk, madde kullanım bozuklukları, psikoz ve kişilik bozuklukları da intihar girişiminde bulunan bireylerde görülebilen diğer ruhsal hastalıklardır. Depresyonun eşlik ettiği anksiyete bozuklukları, obsesif kompulsif bozukluk ve yeme bozuklukları da intihar davranışı açısından belirgin risk taşımaktadır. Kanser, inme, organ ve işlev kaybının yaşandığı acı veren ve kronik nitelikteki fiziksel hastalıkların varlığında da intihar davranışları gözlenebilmektedir” uyarısında bulundu.
Ergenlik ve yaşlılık dönemlerine dikkat!
Cinsiyet açısından intihar davranışları değerlendirildiğinde intihar girişimlerinin kadınlarda daha yüksek olduğunu belirten Dr. Öğretim Üyesi Dilek Sarıkaya, “Ancak erkeklerin daha ölümcül intihar yöntemlerini kullanmaları nedeniyle intihar sonucu ölümler, erkeklerde daha fazladır. İntihar oranları ergenlik ve yaşlılık döneminde daha yüksektir. İş kaybı yaşayanların, kırsal kesimden kentsel alana veya farklı bir ülke ya da bölgeye göç edenlerin intihar riski daha yüksektir. Bazı mesleklerde (çiftçiler, emniyet mensupları, askeri personeller, doktorlar, veteriner hekimler, hemşireler) diğer mesleklere göre daha yüksek oranlarda intihar davranışına rastlanmaktadır. İntihar araçlarına ulaşmanın kolay olması, iş stresinin fazla olması, profesyonel yalıtılmışlık, yardım arama konusunda isteksiz olma intihar riskini yükselten önemli nedenlerdendir” diye konuştu.
İntihardan bahseden herkes ciddiye alınmalı
Toplumda intihar hakkında doğru olduğu zannedilen bazı yanlış inanışlar olduğunu belirten Dr. Öğretim Üyesi Dilek Sarıkaya, “Örneğin intihar etmekten bahseden birinin gerçekten intihar etmeyeceği düşünülür. Oysaki intihar girişiminde bulunan insanların pek çoğu öncesinde bunun sinyallerini vermiştir, bu yüzden açık ya da kapalı bir şekilde kendini öldürmekten bahseden herkes ciddiye alınmalı ve hemen harekete geçilmelidir. Ya da intihara karar veren birinin asla durdurulamayacağına inanılır. Ancak biliyoruz ki intiharı düşünen birçok insan aslında sadece acıya son vermek ister. Bu istek çok güçlü de olsa geçicidir. Bir insanın yaşıyor olması hala onu tutan bir şeyler olduğunu gösterir ve eğer bunu birisiyle paylaştıysa bu yardım istediği ve bir şeyler yapılabileceği anlamına gelir. İntihar düşüncelerini dile getiren insanların yardım çağrılarına kulak verilmelidir. Bu sorunla baş etmelerini sağlamak için en kısa sürede ruh sağlığı merkezlerine başvurmaları yönünde teşvik edilmelidirler” diye konuştu.
İntihar haberleri dikkatli verilmeli
Ruhsal hastalığa sahip olmanın intihar için önemli bir risk faktörü olduğunu vurgulayan Dr. Öğretim Üyesi Dilek Sarıkaya, şu tavsiyelerde bulundu:
“Ruhsal hastalıkların erken dönemde saptanması ve intihar riski olan bireylerin uygun tedaviye ulaşabilmesi önemlidir. Ruhsal hastalıklar ve intihar ile ilgili toplumsal önyargılar intihar düşünceleri olan kişilerin uygun ruh sağlığı hizmetlerine ulaşımını engellemektedir. İntihar ve ruhsal hastalıklar konusunda kendi önyargılarımızın farkında olmak, etrafımızdakileri ve kendimizi bu konuda eğitmek ve geliştirmek, intihar riskinin arttığı durumları öğrenmek ve yakınlarımızda bu riski gördüğümüzde uygun hizmetlere yönlendirmek hepimizin sorumluluğu olmalıdır. İntiharın önlemesinde medya ve medya çalışanlarına da önemli görevler düşmektedir. İntihar haberlerinin medyada ayrıntılı olarak yer alması, dramatize edilmesi ve intiharın kriz durumlarına verilebilecek normal bir tepki olarak sunulması intihar riski yüksek olan bireyleri olumsuz etkilemektedir. Medyada intihar haberleri mümkün oldukça yer almamalı; haber yapılacaksa da özendirme etkisi yaratmayacak, mümkün olan en yalın şekilde haber yapılıp, intihar düşünceleri olan kişilerin uygun hizmetlere yönlendirilmeleri hedeflenmelidir.”