Ak parti döneminde 8 milli eğitim bakanı, 10’un üzerinde sistem değişikliği oldu
İYİ Parti TBMM Grup Başkanı İsmail Tatlıoğlu, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, eğitim yılına başlayan öğrencilere ve öğretmenlere iyi bir eğitim yılı dileyerek konuşmasına başladı.
Ak Parti döneminde eğitimde 8 Bakanın 10’un üzerinde de sistemin değiştiğini belirten Tatlıoğlu, bu dönemde sistemin aşağı doğru iniş yaptığını, uluslararası göstergelerde eğitim kalitesinin düştüğünü söyledi.
Tatlıoğlu’nun, değerlendirmeleri şöyle:
“Yüz yüze eğitimin başladığı bugün 1,5 yılı aşkın süredir eğitimden mahrum kalan geniş bir kitle vardır. Yaklaşık 6 milyon öğrencimizin eğitimden mahrum kaldığını biliyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı çok önceden bu öğrencilerimizi telafi edecek bir planı kamuoyu ile paylaşması gerekiyor. Bu Türkiye için büyük önem arz etmektedir. Türkiye’nin bütün kaynaklarını özellikle kalkınmanın temel dinamiği olan eğitime ayırması gerekiyor. Ne yazık ki, son 10 yıl bunun çok aksi bir trende sahip olduğumuzu görüyoruz. Biz özellikle üniversitede Türkiye bilimler akademisinin yaptırdığı bilim raporuna bakıp buna göre stratejik plan çıkarılması gerekmektedir. OECD ülkelerinde eğitim harcamalarının yüzde 90’ından fazlası kamu tarafından yapılmaktadır ama Türkiye’de bu oran yüzde 73’tür. Son 10 yıl içerisinde bu dramatik bir gelişmedir eğitim ailelerin bütçesine çok fazla yük teşkil etmektedir.
Bir başka konu yeni açıklanan orta vadeli plandır. Türkiye 2011’den sonra yaptığı plan ve programlara baktığımızda hiçbirisinin hedeflerini tutturduğunu değil yaklaştığını bile görmüyoruz. Ak Parti iktidarının üzerinde en fazla durduğu hedef 2023 hedefidir ve 2019 yılında 11’nci Kalkınma Planı ile beraber çöpe atılmıştır. Bu planın bütün hedefleri bir hayal olarak kaldı.
Türkiye geçmişi yakalamak için uğraşmaktadır
Türkiye 2012 yılına göre bugün toplamda 250 milyar dolara yakın daha düşük bir gelire sahip. 2024 hedefi bile orta vadeli plandaki hedef 11bin 500 dolardır bu hedef bile 10 yıl önceki rakamın gerisindedir. Türkiye geçmişi yakalamak için uğraşmaktadır, orta vadeli plana baktığımızda. Türkiye’nin son 10 yılı partili cumhurbaşkanlığı döneminde neler kaybettiğini ve gerçek gücünden ne kadar uzak düştüğünü göstermektedir. Türkiye’yi yönetenlerin 2024’te de bu hedeflerin gerisinde kalacakları çok açıktır. Orta vadeli planda olduğu gibi Ak Parti iktidarın sunumları efsane sunumlarla başlamıştır ama hedeflerin zamanı geldiğinde sahneden sessizce inilmiştir.
İyi parti olarak yeşil mutabakata uygun bir sürdürülebilir kalkınma planımız var
Orta vadeli planda bir başka konu yeşil mutabakat konusu. Türkiye’nin bunu yapabilmesi için öncelikle Paris iklim anlaşmasına imza koyması gerekir. 2050 yılı hedefi sıfır karbon emisyonu ve yüzde 50 büyüme artışı şeklindedir. Türkiye bu konuda çok net bir stratejik bir planı ve yol haritasını önüne koymalıdır. İYİ Parti olarak sürdürülebilir kalkınma politikası içerisinde yeşil mutabakata uygun bir planı var ve bunu kamuoyu ile paylaşacağız. İYİ Parti olarak yeşil mutabakata uygun bir sürdürülebilir kalkınma planımız var. İnsanımız neyi ne zaman yapacağını sektörlerimiz neye ne zaman geçeceğini yol haritası olarak görmelidir.
Orta halli bir mutfağın fiyatları 11 ayda yüzde 46 artmıştır
Enflasyonla beraber bir başka konu önem olarak ortaya çıkmıştır ve önemi artmaktadır o da gıda enflasyonu, gıda fiyatları. Uzun süredir akademisyenlerin takip ettiği bir enflasyon ölçüsü var bir de bizim kendi arkadaşlarımızın takip ettiği bir enflasyon rakamı ve gıda sepeti var. Buna göre orta halli bir mutfağın fiyatları 11 ayda yüzde 46 artmıştır. 19.25 rakamı her halükarda yüksek bir rakamdır. Gelişmiş ülkelerde bu rakam 4’ün üzerinde değildir. Dört kaç üzerinde olan bir Türkiye sürdürülebilir bir Türkiye değildir. Bugün de sürdürülememektedir. Gıda fiyatlarında çok ciddi bir stratejik yol haritasına ihtiyaç vardır. Buğday üretiminde yüzde 20’lik bir düşüş vardır. Toplam 30 milyon ton buğday Türkiye’nin sadece buğday ithalatı yüzde 40 artmıştır. Özellikle Kuzey ülkelerinin vergileri yükseltmeleri neticesinde tahıl fiyatlarının yükseleceği anlaşılmaktadır. Bu anlamda ciddi bir stratejik planla Türkiye’nin çıkması ve piyasayı rahatlatması lazım.
Türkiye’de ihaleler, teşvikler ve atamalar, adeta kamu mülkiyetini yandaş sektörlere aktarma amaçlı kullanılıyor
Türkiye’de ne yazık ki, işler plansız, programsız ve kuralsız yürümektedir. Devlet Demiryollarına yapılan atamalarda bunu çok açık gördük. Türkiye’de ihaleler, teşvikler ve atamalar adeta kamu mülkiyetini yandaş sektörlere aktarma amaçlı kullanılıyor hissi uyandırıyor. Devletin ve bürokrasisinin tahammüllerinin bittiğini, herşeyin ahbap çavuş ilişkisi içerisinde götürüldüğünü görüyoruz. Görevden alınan şahısların arka ve ön bağlantıları bir başka problem. Atanan şahısların da arka ve ön bağlantıları bir başka problem olarak karşımıza çıkıyor. Sayın Erdoğan bu arka ve ön bağlantılardan bir türlü vazgeçemedi. İnşallah kendi koltuğunu bırakarak Türkiye onun bağlantılarından kurtulacaktır.
Bir başka bağlantı bu çerçevede bir bakır işletmeleri yatırımı ile ilgilidir. Ne gariptir ki, son zamanlarda çok belirgin teşvikler destekler tahsisler dönüyor dolaşıyor meşhur beşli müteahhit grubunun üzerine geliyor. Biz bunların ne iş yaptığını bilmiyoruz. Bir bakıyoruz yol yapıyorlar, bir bakıyoruz baraj yapıyorlar, bir bakıyoruz güneş enerjisi, bir bakıyoruz madenciliğe girmiş, bir bakıyoruz bakır işine girmişler. Şimdi Cengiz Holding’e büyük piyangolardan birisi vurmuş. Nasıl dönüp dolaşıyor da bu beşli müteahhit grubuna denk geldiğini gerçekten dikkate şayan, gerçekten üzerinde ciddiyetle durulması gereken değil üzerinde ciddiyetle gülünmesi gereken bir konu. Bütün bunlar tarafımızdan not alınmaktadır. Bu notlar bugün sessizliğe gömülmüş devletin Sayıştay gibi veya yargının gündeminde olmayabilir ama bunlar mutlaka devletin denetim kurumlarının ve yargının gündeminde yer alacaktır. Bunları nedenleri ile beraber bilmek milletin hakkıdır. Türkiye nasıl oluyor da bütün işlerin Roma’ya çıkar gibi bu beş müteahhide çıktığını anlayacak.
Erdoğan Bayraktar’ın açıklamaları, arkasından Ertuğrul Yalçınbayır’ın açıklamaları, Cemil Çiçek’in açıklamaları ve Süleyman Soylu’nun açıklamalarına baktığımızda yapılanlar örtülebilir olmaktan çıkmıştır. Mafyadan maaş alan siyasetçi gündeme geldiğinde herkes kim diye sordu, kimse sormadı hangi partiden diye. Çünkü herkes biliyor hangi partiden olduğunu. Bütün bunlar için bir dosya açılmamış olması, daha adil bir Türkiye’ye ne kadar ihtiyaç olduğunun göstergesidir. Evimizin önünü süpürmeden başka insanlara temizlik dersi vermenin kişisel imajı nasıl dağıttığını gözlemliyoruz.
Hepimizin vergileriyle ayakta duran TRT’nin Belgrat’a giden Sayın Genel Başkanımız ve arkadaşlarımızı bir kare bile vermemesini kamuoyunun takdirine bırakıyoruz. Parlamentoda yer alan milletvekillerimizi oraya milli voleybol takımımızı desteklemek için giden Genel Başkanımıza bir kare bile ayırmaması buranın nasıl bir kurum haline geldiğini göstermektedir. Bütün yöneticilerini bu yöneticilerin başında Sayın Cumhurbaşkanını izana davet ediyorum.