Din Görevlileri Birliği Derneği (DİNBİRDER) Şanlıurfa Şube Başkanı Hacı Kurt, devletin sunduğu imkanları har vurup harman savuranlara adeta ateş püskürdü.
Din Görevlileri Birliği Derneği (DİNBİRDER) Şanlıurfa Şube Başkanı Hacı Kurt, devlet malını kötü kullananların devletin malını kötüye kullanma zulmünden kendilerini kurtaramayacaklarını ifade etti.
Din Görevlileri Birliği Derneği (DİNBİRDER) Şanlıurfa Şube Başkanı Hacı Kurt açıklamalarında şu ifadelere yer verdi:
Devlet: Toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasi bakımdan teşkilatlanmış millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel bir varlıktır.
Devlet, bir toprak bütünlüğünde yaşayan insanların meydana getirdiği cemiyet olduğuna göre, devletin malında o devlette yaşayan bütün insanların hakları vardır. Devletin idaresini elinde bulunduran veya devlet adına iş yapan memur, işçi vs. tüm görevlilerin devletin malını, devletin tüm fertlerinin yararına kullanması gerekir. Bunu yaparken de israfın her çeşidinden sakınması lazımdır. Örneğin, bir devlet kurumunda kıymeti elli bin lira olan bir vasıta ile o kurumun işi görülüyorsa, elli bir bin liralık bir araç almak caiz değildir. Ayrıca devlet görevlilerinin devletin malını kendi şahsi veya ailevi hizmetleri için kullanması da kesinlikle doğru değildir. Örneğin devlet malı olan arabayı, bir parça kâğıdı, kalemi, internet kullanımını veya başka bir malzemeyi özel alanı için kullanması doğru olmadığı gibi, zamanında işe gelmemesi, ya da işini düzgün yapmaması da caiz değildir. Böyle bir kullanım ya da davranış tüm devlet fertlerinin hukukunu çiğneme anlamına gelir. Her devlet görevlisinin buna çok dikkat etmesi lazımdır. Bu konuda Haz. Ömer (r.a)’ın, yanına gelen misafiriyle konuşmak için devletin malı olan mumu söndürüp cebinden çıkardığı şahsi mumunu yandırması çok önemli bir hassasiyeti ifade eder. Gündüzün hava güneşli olduğu halde bazı devlet dairelerinde ampullerin açık olması israftan başka bir şey değildir. Bir ayet-i kerimede israf edenler saçıp savurmakla, şeytanların kardeşleri olarak tanıtılmıştır.
“İtibardan israf olmaz” tabirini gerekçe göstererek, devlet malından gereksiz harcama yapanların hesapları yarın ahiret gününde çok ağır olacaktır. Haz. Ömer (r.a.) döneminde İran, Mısır ve Suriye’den gelen ganimetler devletin hazinesinde ambarları doldururken, halifenin cübbesinde yaklaşık olarak on tane yamanın olması; devletin itibarına gölge düşürmemiştir.
Ayrıca, halk arasında “devletin malı deniz, yemeyen keriz” sözcüğü son derece yanlış ve edepsiz bir ifadedir. Bunun yerine “devletin malı deniz kadar çok olsa da haksız olarak bir çöpüne el atan mesuldür” söylense daha isabetli olur. Raşit halifelerden kabul edilen Ömer bin Abdülaziz’in döneminde Müslümanlar zekât verecek fakir bulmakta zorlanırken, Devletin tüm hazinesinin emrinde olduğu bu zat, ikinci bir gömleği olmadığı için kirli gömlek içinde vefat etmiştir.
Günümüzde İslam’ın Adil Düzeni’ni bir tarafa bırakıp, beşeri sistemlerin çıkmazında boşuna kürek sallayarak adalet arayanlar, sistemin dayatmasından dolayı hiçbir zaman devletin malını kötüye kullanma zulmünden kendilerini kurtaramazlar.
Son olarak şunu bilelim ki; devletin her bir kuruşunda tüyü bitmemiş yetimin hakkı vardır. C.Allah’tan niyazımız; mahşer meydanına giderken, kulların hakları yakamızda olduğu halde bizleri götürmemesidir. Zira haksız olarak alınan bir çöpün dahi hesabı bizden sorulacaktır. Şu hikâyeye ibret gözüyle bakmakta fayda vardır: Birisi, odun hamallığı yapan ve yaklaşık üç ay önce vefat eden arkadaşını rüyada görüp, halinin ne olduğunu sorar. Aldığı cevap çok manidardır: Ben birisinin odununu taşırken dişlerimim arasında kalan bir kırıntıyı çıkarmak için bir odundan kürdan kadar küçük bir çöp koparmıştım. Şimdiye kadar hala onun hesabını vermekteyim.
Cenab-ı Mevla’m kıssadan hisse almayı cümlemize nasip eylesin.