Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Önder Aksakal, Demokrasi ve Atılım Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ı ziyaret etti. DSP Genel Başkanı Aksakal’a; Genel Sekreter Müzeyyen Okur, Parlamento ve Hükümetle İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Av. Hasan Erçelebi ve Örgüt Kurulu Başkan Yardımcısı Ejder Onursal eşlik etti. DEVA Partisi’nden Genel Başkan Yardımcıları Sadullah Ergin, Medeni Yılmaz ve Nazlı Seda Vural görüşmeye katıldı.

Toplantı sonrası, Aksakal ve Babacan basın açıklaması gerçekleştirdi.

Aksakal basın açıklamasında şu konulara değindi;

“Bugün 15 Kasım 2021 ve KKTC’nin bağımsız bir devlet olarak dünya ve tarih önünde ilân edilişinin 38. Yıldönümü.

Bu vesileyle, Kıbrıslı Türklerin özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinde emeği geçen başta Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş olmak üzere, bu mücadeleyi 1974 yılında kararını verdikleri ve başarıyla hayata geçirdikleri Barış Harekâtı ile taçlandıran 37. Cumhuriyet Hükümeti’nin Başbakanı Bülent Ecevit ve Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Necmettin Erbakan ile bu uğurda canını feda etmiş aziz şehitlerimize bir kez daha rahmet, minnet ve şükran duygularımla yâd ediyorum, gazilerimizi saygıyla selâmlıyorum.

Kıbrıs sorunu sadece Kıbrıslı Türklerin değil, aynı zamanda Türkiye’nin sorunudur, Türkiye’nin güvenliği sorunudur. Kötü günler geride bırakılmıştır. Bundan sonraki süreçte en anlamlı adım, önceki gün Türkiye’de Demokrasi Adasında toplanan Türk Devletleri Teşkilatı üyesi başta Azerbaycan olmak üzere Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan’ın Kıbrıs Türk Devleti’ni de RESMEN tanıyarak bu teşkilata katılmasını sağlamak olmalıdır.

Değerli arkadaşlar,

DSP olarak, sizlerin de yakından takip ettiğiniz üzere, Anayasamızın ilk dört maddesiyle sorunu olmamak kaydıyla ülke yönetimine aday olan siyasi partilerimizle ülke sorunları, ekonomik ve sosyal politikalar, dünyadaki gelişmelerin ülkemize müspet/menfi etkileri üzerine görüş alışverişinde bulunmayı önemsiyoruz.

Bu kapsamda olmak üzere Demokrasi ve Atılım Partisini de bugün ziyaret ettik, başta Genel Başkan Sayın Ali Babacan olmak üzere değerli yöneticilerine bu sıcak ve içten misafirperverlikleri için teşekkürlerimi sunuyorum.

Türkiye’nin son 20 yılında belirli bir dönem gerek Dışişlerinde, gerekse Ekonomide sorumluluk üstlenmiş olan Sayın Babacan ile DSP olarak bizden devraldıkları devlet yapısının bugünkü durumu hakkında da bir değerlendirme yapma olanağı bulduk.

Özellikle 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan Anayasa referandumuyla yeni bir sürece giren Türkiye demokrasisi, 150 yıllık yerleşik parlamenter sistem geleneklerinden, sosyal ve kültürel toplumsal alışkanlıklarından çok keskin bir şekilde koparılmıştır.

Bugün yaşanmakta olan, ekonomide, hukukta ve adalette, dış politikada, çalışma hayatında ve toplumsal yaşamın her alanında karşı karşıya bulunduğumuz köklü sıkıntıların bertaraf edilebilmesi ancak elbirliğiyle mümkündür.

Yönetim sisteminde yaşanan aksaklıklar özünde yönetenleri de rahatsız etmektedir. Zira halkın seçimle verdiği yetki, mevcut Anayasa düzleminde kalmak kaydıyla “yönetim yetkisi”dir.

Ancak bugün siyasetin etkin noktasında bulunan aktörler aldıkları bu yetkiyle devleti dönüştürme işlevine soyunmuşlardır ki, bu çok yanlıştır, çok tehlikelidir ve asla tasvip edilemez.

Zira Mecliste çoğunluğu her eline geçiren, kafa yapısına göre bir Anayasa yapmaya kalkarsa bunun adı faşizm olur, bunun adı kaos olur.

15 Temmuz’da FETÖ terör örgütünce gerçekleştirilen darbe kalkışmasının zemini, sizlerin de bildiği gibi 2010 Anayasa Referandumunda “yetmez ama evet” diyerek toplumu manipüle eden siyasi gücün aymazlığıyla yaratılmıştı.

Her ne kadar bugün herkes bu terör örgütünden uzak görüntü sergilemeye çalışıyor ise de esasen o günün bir özeleştirisinin inandırıcı düzeyde verilmesi zorunluluğu ortada durmaktadır.

Değerli basın mensupları,

Bugünkü siyasi tartışmaların ortak paydasını oluşturan yönetim sisteminin arızalı olan öncelikli konusu sadece %50+1 değil, esasen Meclis’in, yani halkın devleti denetlemekten uzaklaştırılmış olmasıdır.

Özünde kuvvetler ayrılığı prensibinin yerini alan kuvvetler birliği yönteminin ortaya konulması, denge ve denetleme sisteminin yok edilmesi sonrasında ortaya çıkan bugünkü kaotik işleyişin ivedilikle çözüme kavuşturulması ihtiyacı vardır.

Dolayısıyla, sorunların çözümü noktasında siyaset kurumunun bütün tarafları kafa yormalıdır, çıkış yolu aramalı ve bulmalıdır.

Bunun da kolay, güllük gülistanlık bir yol olmadığı gerçeğini kenarda tutarak belirtmeliyim ki; nihai çözümü elbette yine demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan siyasi partiler arasındaki istişareler sonucunda, yöneticilerinin saplantılardan ve komplekslerden arınarak göstereceği gayretleri ortaya çıkaracaktır.

Siyaset kurumundaki dejenerasyonun, esasen toplumsal birliğimizi ve ulusal bütünlüğümüzü bozabilecek bir nitelik almaya başladığı son günlerde, herkesin aklıselime yönelmesinin zaruretine bilhassa dikkat çekmek isterim.

Biz Demokratik Sol Parti olarak, öncelikle Ecevit’ten ve o dönem siyasetçilerinin nezaketlerinden aldığımız feyz ile siyaset yapan bireyler olarak yaşananlardan dolayı büyük bir utanç ve üzüntü duyuyoruz.

Kadim Türk devletinin, lâik/demokratik Cumhuriyetin ve asil Türk milletinin bekası her türlü değer yargısının üzerindedir.

İktidarlar ve koltuklar gelir geçer. Bu dünya Sultan Süleyman’a bile kalmamış ki bizlere kalsın. Dolayısıyla içinde bulunduğumuz 2021 yılı UNESCO tarafından “Yunus Emre Sevgi Yılı” olarak ilân edilmişti, bu vesileyle Yunus’un deyişini tekrarlamak gerekirse; “Gelin tanış olalım, işin kolayın tutalım. Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz.” anlayışını yeniden hakim kılmalıyız.

Bu anlayış temelinde DEVA Partisinin Genel Başkanı Sayın Babacan ve değerli çalışma arkadaşlarıyla kapsamlı, verimli ve samimi bir görüşme yaptığımızı söyleyebilirim. Sayın Genel Başkan’ın şahsında tüm mesai arkadaşlarına bir kez daha teşekkür ediyor, ülkenin ve milletin çıkarları doğrultusunda yapacakları her türlü çalışmalarında üstün başarılar diliyorum.”

Hibya Haber Ajansı