https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/a14f39d3-85db-4aaa-98e0-e683315d5784/TamMetin.pdf?MOD=AJPERES&CACHEID=ROOTWORKSPACE-a14f39d3-85db-4aaa-98e0-e683315d5784-nRr9NTk

 

TCMB, Kasım 2021 dönemi Finansal İstikrar Raporu’nu yayınladı. Raporda TCMB, tüketici fiyat enflasyonundaki son hızlanmanın temel olarak artan gıda ve enerji ithalat fiyatları ve tedarik zinciri sorunlarından kaynaklandığını söyledi. Raporda öne çıkan diğer önemli başlıklar;

 

·        3Ç21’de ekonomik canlanma ihracat ve hizmetlerden destek aldı.

·        Merkez Bankası, ihracat, turizm ve altın ithalatındaki düşüş sayesinde cari işlemlerde “önemli” iyileşme görüyor.

·        Borçlanma hızındaki düşüş ve finansal varlıkların değerindeki artış sayesinde hanehalkının borçlarının varlıklara oranı “tarihi en düşük seviyede”.

·        Eylül ayından bu yana uygulanan faiz indirimleri sayesinde ticari krediler toparlanıyor; banka, bireysel kredilerdeki büyümeyi yavaşlatmayı amaçlayan "makroihtiyati" tedbirlerin sonuçlarını izliyor.

 

Ekonomik dengeler konusunda TCMB küresel görünümü temkinli, yurtiçindeki görünümü iyimser bir şekilde ele almaktadır. Nette devam eden bir küresel toparlanma olmasına rağmen, devreye alınan risk temaları ekonomilerin yavaşlamasına dair çekinceler oluşturmaktadır. Tedarik zinciri aksaklıklarına bağlı olarak arz kısıtları ve artan emtia fiyatları, eş zamanlı olarak talep artışı gibi etkenler küresel enflasyonist baskıyı beslemektedir. Başta yüksek enflasyon kaynaklı ekonomik ve finansal risklerin kontrol altına alınması amacı, Merkez bankalarının politikalarını sıkılaştırma yönünde beklentileri artırırken; gelişmiş ülkelerdeki politika dönüşümü kaynaklı faiz hareketlerinin de sermaye hareketlerini gelişmekte olan ülkeler aleyhine çevirmesi ihtimali vardır. Yalnız, bugün ortaya çıkan yeni koronavirüs varyantı gibi güncellenen risk unsurlarını hesaba katmak gerekecektir.

 

Yurtiçi ekonomik dengelerde, ekonomik aktivitenin temel sürükleyicileri olarak ihracat ve hizmetler sektörü gösteriliyor. Hizmetlerdeki katkı, özellikle kapanma dönemi ertesinde canlanan talep ve faaliyet ile beraber artmış durumdadır. İhracatın büyümeye katkısında ise, dış talep kaynaklı iyileşmenin önemli bir pozitif etkisi söz konusudur. Covid salgınına dair önlemlerin hafifletildiği bir ortamda, ihracat ve turizm gelirlerindeki hızlı artış ile altın ithalatı elemine olduğu için daha az artan ithalat, cari işlemler dengesinde de iyileşme sağlamıştır. Buna karşılık, liradaki dalgalanmaların ekonomik yansımaları, finansman kalitesi ve hammadde ile enerji fiyatlarındaki artış ödemeler dengesi konusunda ters yönlü risk teşkil etmektedir. Finansman kalitesi ve döviz hareketleri noktasında, devreye TCMB rezervlerinin durumu da girmektedir. Son dönemde swap anlaşmaları, SDR tahsisatı ve zorunlu karşılıklarla desteklenen brüt rezervlere karşılık, net rezerv pozisyonundaki hassasiyet devam etmektedir.

 

Enflasyon konusunda, ana bileşenler gıda ve enerji fiyatlarındaki gelişmeler olarak görülmekle birlikte, arz kaynaklı sıkıntıların bunun etkin faktörü olarak belirtilmiştir. Merkez Bankası’nın bu konudaki değerlendirmesinde dönemsel bir etki olarak söz konusu faktörler ışığında enflasyon geçiciliği vurgusu yapılırken; 2022 ilk yarısında bu etkilerin sürmesi beklentisi söz konusu. Bu da yüksek enflasyon etkisinin, aynı zamanda küresel fiyat baskılarıyla aynı zaman dilimi içinde ülkemizde de devam edeceğinin göstergesidir. Çekirdek enflasyon göstergelerinde yavaşlama eğilimi olsa da yüksek seyrin devamı belirtilirken; özellikle temel mal ve hizmetlerde de son dönemde döviz kurundaki artışın hızlandırdığı fiyat artışlarını enflasyon görünümü açısından olumlu bulmayız.

 

Finansal göstergelere bakacak olursak; hane halkı finansal borçluluk / GSYH oranı %17 olarak emsal ülkelerin ve tarihsel ortalamaların altında seyrederken, bu kanaldaki risklerin yönetilebilir olduğuna dikkat çekilmektedir. Diğer taraftan; tüketim eğilimleri ve borç çevirme gereksinimi gibi finansal ihtiyaçlar itibariyle tüketici kredilerindeki ve bireysel kredi kartlarındaki artış devam etmektedir. Bu kapsamda, ihtiyaç kredilerindeki artışın yavaşlatılması yönünde makro ihtiyati tedbirler devreye alınmıştır. Diğer yandan, enflasyon yüksekliği ve TL bazlı faiz oranlarının düşüklüğü gibi etkenler sabit getirili enstrümanlarda ve TL mevduatta daha az eğilime ve döviz kaynaklı enstrümanlar ile DTH’lara rağbeti artıracaktır. Bu kapsamda dolarizasyon trendinin mevcut dinamikler eşiğinde devam edeceğini düşünürüz.

 

Reel sektör aktivitesi anlamında salgın kapanmaları sonrası sektörel açılmaların olumlu katkıları görülmektedir. Yabancı para cinsinden finansal yükümlülükler ise, hem kur artışlarından hem de yurtdışı borçlanma maliyetlerindeki artıştan etkilenme eğilimindedir. Dolayısıyla, özellikle borç rolloverları açısından yeni borçlanmalarda daha yüksek döviz bazlı faiz oranları oluşabilir. Bu kapsamda, bazı reel sektör firmalarının vade, döviz belirsizliği ve yurtdışı borçlanma profili gibi faktörlerden yurtiçi TL bazlı borçlanmanın ağırlığını artırma ve mevcut borçları yapılandırma yoluna gitmeleri muhtemeldir.

 

Bankacılık sektörü açısından; Merkez Bankası likidite şoklarına karşı sektörü dayanıklı görüyor ve sermaye yeterlilik rasyolarının ihtiyatlı yaklaşımla beraber kanuni seviyelerin ve diğer ülkelerin üzerinde seyrettiğine vurgu yapıyor. Son dönemde bireysel kredilerdeki artış hızını makro ihtiyati tedbirlerle yavaşlatılmak istenmesine karşılık, ticari kredilerdeki döngünün ise hızlanması istenmektedir. Bu kapsamda, Merkez Bankası’nın Eylül’den sonra yaptığı faiz indirimlerinden sonra kamu bankalarının fiyat öncülüğü ile ticari kredi faizlerinde eş değer indirim yapılmıştır.

 

Bankacılık sektörünün bilanço riskleri noktasında ise TGA’ların büyük bir yer tutmasını bekleriz. Döviz kurlarındaki belirsizlik çerçevesinde ticari hayatta fiyat belirlemenin zorlaşması, vadelerin kısalmasının özellikle ödeme döngüsü anlamında bazı yavaşlamalara yol açması muhtemeldir. Dolayısıyla, sağlanmak istenen çerçevenin yatırım ortamının iyileştirilmesi ve makroekonomik istikrar ile oluşturulması gerektiğini düşünürüz. Bankaların aktif pasif yönetimi, kredilerde vade ve döviz cinsi yapıları, müşteri bazlı risk değerlendirmeleri, döviz pozisyonları (YP varlıkları) ve provizyonlar bilanço değerleri açısından önemli olacaktır. Mevduat faizlerindeki azalış ise, bankaların karlılık performansı açısından daha olumludur. TGA seyrinin ne kadar ılımlı olacağı ve bunun provizyon giderlerine etkisi bankaların finansal performansı açısından önemli olacaktır. Sendikasyon kredilerinde ise yenilemelerde ise bir sorun beklemiyoruz.

Kaynak Tera Yatırım-Enver Erkan
Hibya Haber Ajansı