Fed başkan seçimi nasıl okunmalı? Başta Fed olmak üzere, enflasyon ve Merkez bankası görünümlerine yönelik öngörülü bir hava oluşturulmaya çalışılırken; Fed başkanı Jerome Powell'ın yeniden aday gösterilmesi – Lael Brainard'a (Başkan yardımcısı seçilen) kıyasla nispeten daha az güvercin bir seçim – temel olarak istikrar ve bağımsızlığa yönelik bir tercihti. Fed açısından piyasada şoklara sebep olmayan bağımsız karar mekanizması işletmek çok önemli. Dolayısıyla, Demokrat hükümet kontrolünde bir Fed’den ziyade, enflasyon konusunda mücadelede kritik konumlanan ve doğru yapılanan bir Fed’e ihtiyaç var.

 

Powell enflasyon perspektifi… Powell’ın güncel enflasyon perspektifinde “geçici” kelimesinin geçerliliğini yitirdiği anlaşılıyor. Dolayısıyla, onun “daha az güvercin” bir seçim olmasına yönelik değerlendirmenin somut olgulara dayandığı anlaşılıyor:

 

“Zorluklar ve fırsatlar her zaman olduğu gibi devam ediyor. Pandeminin devam eden etkileriyle birlikte ekonominin benzeri görülmemiş şekilde yeniden açılması arz ve talep dengesizliklerine, darboğazlara ve bir enflasyon patlamasına yol açtı. Araçlarımızı hem ekonomiyi hem de güçlü bir işgücü piyasasını desteklemek ve daha yüksek enflasyonun yerleşmesini önlemek için kullanacağız. Diğer temel öncelikler arasında şunlar yer alıyor: finansal sistemin esnekliğini ve istikrarını dikkatli bir şekilde korumak, iklim değişikliği ve siber saldırılardan kaynaklanan gelişen riskleri ele almak ve tüketicileri korurken ödeme sisteminin modernizasyonunu kolaylaştırmak.”

 

Enflasyonla mücadeleye öncelik veren anlayış çerçevesinde artık Fed’in yönetiminin “geçici” sözüne tutunmaması, politika dönüşümü için ilerleme isteğini ortaya koyuyor.

 

Brainard perspektifi… Faizleri artırma konusunda çekingen tutumlu Brainard’ın perspektifine bakacak olursak;

 

“Fed'deki çabalarımın merkezine çalışan Amerikalıları koymaya kararlıyım. Bu, insanların kendi işlerine odaklandıkları bir zamanda enflasyonu düşürmek anlamına geliyor.”

 

Dolayısıyla, aslında olayın hem maksimum istihdama ilerlemek hem de enflasyonu düşürmek noktasından geçtiği anlaşılıyor. Anlayış şu; kimse artık “enflasyon geçici” söylemiyle iş yaparak reflasyonist politikayı devam ettirme noktasında değil. Ekonomi ilerlerken, arz sıkışıklığının enflasyonu beslediği bir ortamda talep aşırı ısınması da yaratmak geniş politikayı amacından uzaklaştıracaktır. Brainard, genel konularda Powell ile aynı düşüncede olsa da sıkılaştırma politikası ve oranları artırma konusunda daha az agresif.. Bu aşamada, ekonomi açısından hala Covid bir belirsizlikken enflasyon ve büyüme göstergelerini ters yönde aşırı hareket ettirecek dönüşümlerden de kaçırmak gerekecek. Bu nedenle, varlık alımlarını hızlandırmak ya da yavaşlatmak tek başına hareket kriteri olmadığı gibi; konuya diğer Merkez bankalarının yaklaşımı da politika hızı konusunda değişik tutumlara işaret edecek gibi. Çünkü, Covid vakaları özellikle Avrupa’da artarken yeni varyant da bir belirsizlik oluşturmuş durumda. Ancak belirsizlik, sadece büyümede değil; aynı zamanda tedarik zorluğu ve maliyet sıkıntısı nedeniyle enflasyonda da mevcut. Kasım 2021 dönemi itibariyle firmaların maliyetlerinde görülmemiş bir artış mevcut.

 

ABD 5 yıllık tahvil faizi, 5yr5yr enflasyon başa baş noktası ve 5-10 yıl tahvil faiz spreadi.. Kaynak: Bloomberg

 

Fed’in agresif daralma parametreleri… Kasım ayındaki FOMC tutanaklarından alınan ayrıntılar, enflasyonla ilgili karışık görüşlere işaret etti, ancak veriler tarafından garanti edilirse oranları "katılımcıların şu anda beklediğinden daha erken" artırmaya hazır olunacağını ima etti. Bu nedenle bizim için izlenmesi gereken kilit alan, gelen ABD verilerinin Fed'i daha agresif bir daralmaya ne kadar yönlendirebileceğidir. FOMC, bu ay itibariyle menkul kıymet alımlarının hızını ayda 15 milyar dolar düşürmeye başladı ve Haziran 2022'ye kadar alımları bitirme yoluna girecek. Ancak politika yapıcılar, enflasyondaki artışın geçici olduğuna dair daha az kanaat ifade ettiler. En son Atlanta Fed Başkanı Bostic de "varlık alımlarını daha hızlı azaltma" yönünde görüş bildirdi. Enflasyon yakında yumuşamazsa, para politikası daha agresif bir şekilde sıkılaştırılabilir.

 

Çekirdek PCE ve risk ağırlıklandırması… Kaynak: Bloomberg

 

Politika kontrol mekanizması… Kurumsal hedeflerin dışında mali politika otoritesi tarafından konvansiyonel olmayan çerçevede yürütülen para politikası zemininin sürdürülebilir olmadığı ve genelde piyasalar tarafından cezasının kesildiği, birçok örnekle mevcuttur. Dolayısıyla, küresel ters rüzgarların sertleşmesi noktasında hükümet yönlendirmesinde ilerletilecek bir Merkez bankası politikasının da faydalı olmayacağı açıktır. 1971’de Nixon doların altınla kalan son bağını da gevşettikten sonra enflasyon yükselmesi veya Paul Volcker yönetimindeki Fed’in agresif bir şekilde faizleri yükselterek durumu politikacıların onaylamayacağı bir politika zeminiyle enflasyonu kontrol altına alması işte bu uyuşmazlıklara birer örnektir (Bu dönemde Jimmy Carter, seçimleri kaybetti). 2008’de Lehman Brothers iflasından sonra, Troubled Asset Relief Program (TARP), ABD hükümeti tarafından uygulamaya konulan, finansal kurumların elindeki sorunlu varlıkların satın alınması yoluyla finansal durumunu iyileştirme çabası olarak uygulanmıştı. Bu mesela, 2008 gayrimenkul krizinin etkilerini ortadan kaldırmak amacıyla uygulamaya konulan çalışmaların en önemlisidir. Bu olayın geri döndürülme aşamasında ise Fed önemli bir rol üstelenerek QE programlarını uzun bir süre devreye almıştı. Veya 2012'de Avrupalı ​​politikacılar, ulusal düzeyde alınan kötü maliye politikası kararlarının yol açtığı bir egemen borç krizini çözemeyince, durumun çözümünün ECB ve Draghi’ye kalması durumunu gözlemlemiştik. Tüm bu dönemlerde, Merkez bankaları servet dağılımı konusunda önemli kararlar almış ve para hareketlerinin yönünü belirlemiştir. Covid döneminde de Fed’in uyguladığı teşvikler bu konuda önemli bir rol oynamıştır. Finansal çıpaların korunması noktasında konvansiyonel ve kurumsal zemindeki politikaların önemi, uygulama zemininde ortaya çıkmaktadır. Küresel parasal koşullar sıkılaşacak görünüyor.

 

Sonuç? Fed, Trump döneminden de hatırlayacağımız üzere siyasi statüko beklentilerine cevap vermekten ziyade kurumsal hedeflere odaklı şekilde ilerlemişti. Hatırlanacağı gibi; tedarik zincirini ABD içine taşımak isteyen Trump, küresel rekabet için de güçlü dolar istemiyordu ve bu nedenle Merkez bankasının faizleri artırmasına karşıydı. O dönem eski QE’den dönüşüm politika aşamalarını ilerleten Fed’de Powell bu söylemlere kulak tıkamıştı. Faizleri indirmek ise Covid döneminin konusu olabilecekti ve bu ani salgın çöküş etkisiyle perspektif değişimi gerekliydi. Şimdi yine ekonominin krizden dönüşüm aşamasında, enflasyonla alakalı güncel bir perspektif belirlenmesi gerekli. Fed’in yeni dönem başkan seçimine ilişkin de Biden’ın “taze kan” yaklaşımından ziyade, politika dönüşümü döneminde tercihini “istikrar” olgusundan yana kullandığı anlaşılıyor. Tabii Fed’in şu anda aynı zamanda sosyal bir konu haline de gelen ve alt gelir katmanını daha yakından ilgilendiren bir enflasyon olgusunu nasıl kontrol altına alacağı önemli. Sonuçta, politika başarısı Biden popülerliğine de katkı sağlayacak. Covid sonrası ortaya çıkan gelir aşındırıcı enflasyon fenomeninin şu aşamada yardımcı olmadığı kesin…

 

Kaynak Tera Yatırım-Enver Erkan
Hibya Haber Ajansı