TCMB Ocak Piyasa Katılımcıları Anketi’nde cari yılsonu enflasyon beklentisi %29,75 olmuştur. Kısa dönemli enflasyon beklentilerine baktığımızda; Ocak ayı enflasyonu %6,45, Şubat ayı enflasyonu %3,04 ve Mart ayı enflasyonu ise %2,34 beklenmektedir. Enflasyon söz konusu aylarda beklentilere paralel bir şekilde artarsa Ocak, Şubat ve Mart aylarında yıllık enflasyon da sırasıyla %42,46, %45,47 ve %47,29 olarak gerçekleşecektir.
Enflasyon beklentilerindeki bozula giderek hız kazanmaktadır. Son ekonomik çalkantıların oluşturduğu etkenlerle fiyatlamalardaki oynaklık ve yapışkanlık enflasyonun düzleminin katılaşmasına neden olmaktadır. Merkez Bankası’nın güvercinleşen perspektifini lira oynaklığı açısından yararlı görmüyoruz. Söz konusu politika netliğindeki düşüklük, liranın belli bir dönem irrasyonel oynaklık seviyelerine maruz kalmasına yol açtı. Mevcut USDTRY seviyeleri ve sapmaları göz önüne alındığında, enflasyon hareketinin yukarı doğru olmaya devam etmesi yılın ilk bölümü için beklenebilecek bir unsur. Yeni ekonomik bakış açısı ile fiyat istikrarının arka plana atılması ve temel politika aracının bir cevap olarak kullanılmaması, ortodoksluktan uzak politikaların izlenmeye devam edileceğini göstermektedir.
12 ve 24 ay sonrasına ilişkin ortalama enflasyon tahminlerine göre, enflasyonun sırasıyla %25,37 ve %15,54 seviyelerinde gerçekleşmesi beklenmektedir. 12 ve 24 ay sonrasına ilişkin enflasyon beklentilerinin ortalaması böylece %20,5 olmuştur.
Yıllık TÜFE beklentilerindeki gelişmeler… Kaynak: TCMB
Repo ve Ters Repo Pazarı’nda oluşan faiz oranı beklentileri ay sonu için %14,27 olmuştur. Piyasa, Merkez Bankası’nın da politika faizi olan 1 haftalık repo faiz oranını ise cari ay ve 3, 12, 24 ay sonrası beklentileri sırasıyla %14, 14, 16,33 ve 14,11 olarak öngörmektedir.
Önümüzdeki hafta PPK toplantısında herhangi bir faiz aksiyonu beklemiyoruz. Merkez Bankası’nın geçerli koşulların değerlendirilmesi aşamasında içinde bulunduğumuz periyotta bir durum değerlendirmesi yapma aşamasında olduğunu düşünüyoruz. Faiz indirimleri, yüksek enflasyon ortamında devam ederse kur, enflasyon ve piyasa bazlı borçlanma maliyetleri üzerinde artırıcı etkide bulunacaktır. Söz konusu değişkenlere ilişkin tahmin aralığını geniş tutmak faydalı olacaktır. Merkez Bankası, oluşacak yeni makroekonomik ve finansal temellere dayalı olarak ilerleyen dönemde oluşacak koşullarla faiz artırımlarına zorlanabilir. Güncel politika zeminini enflasyon başta olmak üzere iktisadi kriterlere kıyasla olması gerekenden gevşek olarak değerlendiriyoruz.
Büyüme beklentilerinde bu seneye göre daha düşük öngörüler görüyoruz. Bir önceki anket döneminde %4,1 büyüme şeklinde olan 2022 GSYH beklentisinin %3,7’ye düştüğü görülmektedir. 2023 öngörüsü ise Ocak anket döneminde %4,2 büyüme oldu. Büyüme odaklı yeni ekonomi perspektifi uygulamalarının, piyasa ekonomisi dışında bir zemine oturtulmasının bazı sorunlara yol açması yönünde çekincelerimiz bulunmaktadır. Bu riskleri de en başta enflasyon ve azalan alım gücü, bunun yanında da artan ticari riskler ekseninde gruplandırıyoruz. Enflasyonda artışın bir sonucu olarak azalan alım gücü nedeniyle özel tüketimde talep şokları oluşabilir, bunun etkisini nötralize etmek amaçlı yüksek reel ücret artışını ise enflasyonist etkide bulunacak bir unsur olarak değerlendiriyoruz.
Son dönemde finansal koşulların gevşetilmesi yönündeki konvansiyonel olmayan politikaların bir sonucu olarak artan döviz kuru oynaklığı, sürekli değer kaybeden lira, tahvil faizleri ve CDS risk primlerinde yükseliş, artan yabancı portföy çıkışları ve buna bağlı olarak yükselen borçlanma maliyetleri ile fiiliyatta daha sıkı olan finansal koşulları büyüme açısından olumlu görmüyoruz. Bu oynaklıkları kontrol altında tutmak amaçlı olarak başta kur korumalı TL mevduat ürünü olmak üzere yanal politika araçları nezdinde önlemler alınmaktadır. Bu noktada büyüme odaklı politikaların da uygulanmasında kredi koşullarının kolaylaştırılması, artı olarak geniş mali politika zemini gibi uygulamaların devamını beklemekteyiz. Büyüme üzerindeki risk dengesini aşağı yönlü olarak değerlendirdiğimiz için, biz de 2022 ve 2023 için sırasıyla %4,1 ve %4 olmak üzere ılımlı tahminlerde bulunuyoruz.
ABD dolar kuru beklentileri (TL)… Kaynak: TCMB
Cari dengede ise, ekonomi yönetiminin uygulamaya koyduğu yeni ekonomi perspektifi alanındaki uygulamaların ihracat artırmaya yönelik olmasının sonuçlarını göreceğiz. Buna bağlı olarak, bizim ihracat açısından dış talep görünümüne ilişkin riskler, ithalat açısından ise artan enerji faturası gibi ters yönlü risklere dikkat çektiğimizin bilinmesini isteriz. 2021 yılının profilindeki iyileşmede ise salgın etkilerinin azalmasıyla beraber ihracat ve turizmdeki güçlü görünüm etkili oldu. İthalat üzerinde ise tüketim bazlı ithalatın yavaşlaması ve altın ithalatının geçen seneki etkisinin nötralize olması baskıyı azalttı. Ancak ithalat tarafında enerji maliyetlerinin artması bu olumlu etkiyi nötrledi. Yılın son ayındaki cari denge gerçekleşmesiyle beraber 2021 yılını toplamda 16 milyar dolar cari açıkla kapatmış olduğumuzu tahmin ediyoruz. Bu da GSYH’nin yaklaşık olarak %2,1’ine denk düşmektedir. Piyasanın cari denge tahminlerine kıyasla bizim 2022 ve sonrasına ilişkin beklentilerimiz ise daha ılımlı. Bunun başlıca sebebi de; liranın sert değer kaybının etkileri sonucu enerji maliyetlerinin muhtemelen yüksek kalmaya devam edecek olmasıdır. Kredi mekanizmasının işler kalması ve büyümenin desteklenmesi amacıyla uygulanacak gevşek parasal ve mali politikaların liraya daha fazla değer kaybettireceğini düşünüyoruz.
Döviz kuru beklentileri 2022 yılsonu için 16,13 olmuştur. 12 ay sonrasına ilişkin kur beklentilerinin ise 16,85 olduğunu görüyoruz.
Kaynak Tera Yatırım-Enver Erkan
Hibya Haber Ajansı