15 haziran 2015’te DAIŞ çetelerinden temizlenerek özgürleştirilen Girê Sipî’de (Til Ebyad) dün (21 ekim 2015) Kobani kantonuna bağlı demokratik özerklik ilan edildi. Bu yönetimde bölgede yaşayan tüm halklar (kürti arap, ermeni ve türkmen) yer alırken şehir bu düzeye gelinceye kadar çok karmaşık ve negellerle dolu bir yol katetti.

 

Aşılan bu zorlu yolu yakından tanımak amacıyla tarihe kısa bir yolculuk yaptık.

 

Girê Sipî

 

Kobani ve Cizîr kantonları arasında yer alan ve 10.500 km2 yüzölçümüne sahip olan Girê Sipî bölgesi, Siluk ve Eyn Îsa kasabaları ile yaklaşık 500 köyü de içine almaktadır.

 

Şehrin doğusunda yaklaşık 100 km uzaklıktaki Serêkaniyê, batısında 60 km mesafedeki Kobani kantonu, kuzeyinde Bakurê kurdistan’ın Ruha kentine bağlı Kaniya Xezalan (Akçakale) ve güneyinde ise 100 km uzaklıktaki Raka vilayeti yeralmaktadır. Baas sisteminde Girê Sipî idare olarak raka’ya bağlıydı.

 

Şehrin adı

 

Hem arapça hem kürtçe şehrin adı “ak tepe” anlamına gelen Girê Sipî (Til Ebyad)’dir. Ancak şehrin ismine ilişkin bazı kesimler ve kaynaklar farklı görüşler geliştirmektedir. Bölge Rusipîleri ve tarihçilere göre, şehir şimdiki Girê Spî adını doğu tarafından şehre inişte yer alan ve kireçli olduğu için beyaz olan tepeden almıştır. Bazı kaynaklar buraya daha önceleri “Girê Bozan” (Bozan Tepesi) denildiğini belirtirken, şehre “Kaniya Xezalan” da dense, bu ismin daha çok Eyn Arus köyü için kullanıldığını belirtir.

 

Birinci dünya savaşı öncesine kadar Girê Sipî ve Akçakale (Kaniya Xezalan) bir bölge sayıldığından her iki şehir için de Kaniya Xezalan adı kullanılmıştır. Vakti zamanında Eyn Arus’ta çok sayıda ceylan (kürtçe xezal) olduğu ve bölgede çok sayıda su kaynağı bulunduğu için ceylanların pınarı anlamına gelen Kaniya Xezalan denmiştir.

 

Kadim bir tarih

 

Günümüze kadar bölgede tarihi ve arkeolojik araştırmalar yapılmamış olsa da, az sayıda da olsa geriye kalmış eserlerden ve halkın anlatımından bölgenin insanlığın çok eski mekanlarından biri olduğu anlaşılmaktadır. Bölge genelinde köylerin çevresindeki tepecikler dikkat çekmektedir. Yine Girê Sipî’nin Serîr El Belîx, Ebu Xirize ve Hemam El-Tirkman köylerinde birçok tarihi eser bulunmuştur. Bazı kaynaklar, Hemam El Tirkman köyünün tarihinin M.Ö. 5.000 yıllarına kadar uzandığını ve o zamanlar “Zelba kenti” olarak bilindiğini belirtmektedir.

 

Hz. İbrahim burada konakladı

 

Girê Sipî’nin 2 km batısında yer alan Eyn Arus köyünde yer alan ancak çeteler tarafından patlayıcı döşenerek yıkılan bir kutsal mekanın, Hz. Îbrahîm Nemrud’un zulmünden dolayı Ruha’dan kaçarken uğrayıp konakladığı yer olduğu rivayet edilir. Bu nedenle bu yer bölge halkı tarafından kutsal sayılarak birçok yerden gelen insanların kutsal ziyaretgahına dönüştürülmüştü.

 

Tarihsel süreç içinde bölge Asur, Med, Merwanî, Emewî, Abbasî, Roma, Bîzans, Osmanlı hakmiyetine giren bölge birinci dünya savaşı sonrasında ise Fransa’nın egemenliği altına girmştir. Bölgede son olaral Bilad El-Şam adıyla Suriye arap devleti kurulunca Girê Sipî de bu ülke sınırları içinde kaldı.

 

Ermeniler yeni bir şehir inşa etti

 

Birinci dünya savaşı sırasında 1915’te ermeni halkı soykırımdan geçirilince, katliamdan kurtulmayı başaran ermenilerin bir kısmı Girê Sipî’ye sığındı. Bakûrê Kurdistan’ın Ruha kentinden gelen yaklaşık 100 ermeni aile, Eyn Arus köyü ve Girê Sipî çevresine yerleşti. Bölge Rûsipîleri, o zamanlar Girê Sipî ve etrafında herhangi bir şehir olmadığını, Ruha’dan gelen bu ermeni ailelerin ev ve dükkan inşa etmeye, zanaat ustaları oldukları için işyerleri açmaya başladıklarını ve zamanla bu alanın büyüyerek şehre dönüştüğünü anlatır. Yani kimi kaynaklar Girê Spî adıyla bilinen yeni şehrin ermeniler tarafından kurulduğunu, Eyn Arus köyünde de ermenilerin bir değirmen kurduğunu belirtirken ermeni halkının yalnızca şehir içinde ve Eyn Arus köyünde yaşamaları bu görüşü desteklemektedir.

 

Bölgede yaşayan halklar ve nüfusu

 

Suriye’de 2010 yılında Baas rejimince yapılan nüfus sayımına göre, Girê Spî bölgesinin nüfusu 225 bindir. Bu nüfusun % 60’ını araplar, % 35’ini kürtler, % 5’ini ise türkmen ve ermeniler oluşturmaktadır. Bölgedeki türkmenler şehrin doğusundaki 4 köyde, araplar ve kürtler ise şehir merkezi ve diğer köylerde yaşamaktadır.

 

Kürt köylerinin büyük çoğunluğu şehirin batı kesiminde yer alırken, buralarda 1713 yılında Osmanlıların çıkardığı fermanla Rakka’ya sürülen Milli aşireti ile bölgenin kadim halkı olan Berazî aşireti yaşamaktadır.

 

Arap halkı ise ağırlıklı oarak Cîs, Bo Esaf ve Şemer aşiretlerine mensuptur.

 

Girê Spî’de Ekonomi

 

Girê Sipî ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanır. Şehrin doğusundaki Celap ve Eyn Arus nehirleri, yine sondaj kuyularıyla sulanan tarım arazilerinde yetiştirilen başlıca ürünler buğday, arpa ve pamuktur. Girê Sipî Tarım Komitesi üyesi Mihemed Elî’ye göre, devrim sürecinden önce bölgede yıllık buğday ve arpa hasılatı 300 bin ton, pamuk ise 120 bin tona varırken, 100 bin küçükbaş ve 10 bin büyükbaş hayvan beslenirdi. Böylece bölge ekonomik olarak kendine yeter durumdaydı.

 

İnaçlar ve gelenekler içiçe

 

Bölge birçok egemen gücün baskı, zulüm ve katliamına maruz kalmış ve ayrımcı politikalar yürütülmüş olsa da bu coğrafyada yaşayan halklar her zaman inanç ve gelenklerini korudu, halklar ve inançlar arasında derin düşmanlıklar gelişmedi, birlikte ve içiçe yaşamayı sürdürdüler. Halen ermeni halkı hiristiyan inancının, kürtler, türkmenler ve araplar da islam inancının gereklerini yerine getirmektedir.

 

Suriye’de halk hareketinin başladığı ve çete gruplarının türeyerek dış müdahalelerin geliştiği döneme kadar Girê Sipî bu şekilde yaşamaya devam etti. Ancak özelikle çete gruplarının girişiyle birlikte bölge insanlık dışı uygulamaların geliştiği bir merkeze dönüştürüldü.

 

 

YARIN: bölgede uygulanan politikalar ve çete uygulamaları