Demirtaş, AK Parti hükümetinin Türkiye'deki demokrasiyi 13 yılda kötüye götürdüğünü savunarak, şöyle dedi:

“Cumhuriyet ve demokrasi konuşulacaksa, mevzu sadece AKP değildir. Elbette sadece son 13 yılımız değildir. 'AKP giderse ertesi gün Türkiye demokrasiyle buluşacak'. Hayır! Zaten biz demokrasi eksiği olan bir ülkeydik. Zaten Cumhuriyet'in kötü uygulamalarıyla 2002 yılına geldik. AKP kötünün de kötüsünü yapan bir siyasi anlayışla, biriktirdiğimiz bütün o devrimci, demokratik dinamikleri, yani Cumhuriyeti tam da dönüştürecek, demokrasiyle buluşturacak bütün dinamikleri de arkasına alıp çarçur etmiş bir hareket olarak 13 yılı çok hoyratça kullanmış bir parti oldu. Toplumda büyük muazzam bir beklenti, istek vardı. O rüzgarı yelkenine doldurdu AKP. O bizim yarattığımız rüzgardı. Hiç kimse kusura bakmasın ama, Tayyip Erdoğan'ın rüzgarı falan filan hikaye bunlar, böyle bir şey yoktu. Bir değişim rüzgarı var ama, bu Recep Tayyip Erdoğan'ın yarattığı rüzgar değildir. Yelkeni iyi kullanma kurnazlığını gösteren oydu. Bütün bunları çarçur edecek kurnazlığı gösteren oydu."

 

“ADETA HİPNOTİZE OLMUŞ TOPLUMSAL YIĞIN, ONUN AĞZINDAN ÇIKACAK YALANI BEKLİYOR"

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı eleştiren Demirtaş, “Biz 13 yıldır böyle bir anlayışla yönetiliyoruz. Yalan, iftira, aldatma, gizli ajanda, samimiyetsizlik... Ve bunu yapmakla hep bizler suçlanıyoruz. Türkiye'nin Cumhurbaşkanı bütün kanalları işgal etmiş durumda. Bütün iletişim kanallarını, medya kanallarını, üniversiteleri, yargıyı işgal etmiş durumda. Bir talimatıyla bütün devlet aygıtı, sivil alan da dahil olmak üzere sessizliğe bürünüyor ve herkes tek adamın sesini dinliyor. Herkes tek adamın sesiyle, ancak onun maestro görevi veren o yön vermesiyle hareket edebiliyor. Adeta hipnotize olmuş büyük bir toplumsal yığın, onun ağzından çıkacak yalanı bekliyor. Herkes inanmaya hazır çünkü" diye konuştu.

 

“HAKEMLER 4 SAAT REHİN ALINMIŞ, ÇIKMALARINA İZİN VERİLMEMİŞ"

Trabzonspor-Gaziantepspor maçında hakemlerin statta rehin kalması olayına da değinen Demirtaş şöyle konuştu:

“Dün gördünüz işte, bir spor kulübünün başkanı hakemleri 4 saat rehin almış ve çıktı kendisi itiraf etti. Türk Ceza Kanunu'nda suç var açıkça. Cezası nedir bilmiyorum, hukukçu arkadaşlar daha iyi bilir. Hürriyeti tahdit. Yani bir kişiyi zorla alıkoyduğunuzda, Türk Ceza Kanunu'na göre suçtur. Bu adam bunu yapmış ve gururla, iftiharla diyor ki, "Uğruna canımı feda edeceğim liderim beni aradı da, ondan sonra -diyor- serbest bıraktım onları'. Bakın, hiç kimse sorgulamıyor bile. Ülkenin Cumhurbaşkanı halihazırda suç devam ederken suçluyu arıyor ve ondan ricada bulunuyor. 'Suç işlemeyi bitir, o kişileri serbest bırak' diyor. O da, 'Hay hay, ben canımı veririm sana, ne demek' diyor, iş tatlıya bağlanıveriyor. Şimdi, velev ki siz böyle bir suç işlediniz -işlemeyin de- birini 1 saat, 3 saat alıkoydunuz. Başınıza neler gelmez ki... Peki bu duruma müdahale edecek ülkede bir savcı var mı acaba? Çünkü res'en soruşturma gereken bir durum çıktı ortaya. Açık itiraflar var. Hakemler orada 4 saat rehin alınmış, çıkmalarına izin verilmemiş. Bakın dışarıda olaylar olur, hakem çıkamaz, bekler sakinleşsin diye. Böyle bir şey yok. Adam el koyup, hakemlere 'Buradan çıkamazsınız' diye tehdit etmiş ve ülkenin Cumhurbaşkanı 'Siz nasıl o hakemleri orada tutarsınız?' diyemiyor. Savcıları göreve çağırıp, kolluk güçlerine 'Şu kulübün başkanını gözaltına alın, savcıya teslim edin' diyemiyor. Ülkenin Cumhurbaşkanı hukuktan yana değil, tam da suç ortaklığı yaparak suçludan yana bir tavır sergiliyor. Ve o beyefendi de çıkıp, gururla 'Biz böyle yaptık; biz kadın gibi yaşayacağımıza, böyle erkek gibi yaşarız diyecek kadar da hafifleşebiliyor."

 

/ İstanbul DHA